"Ne olursa olsun..."

53 6 0
                                    

Alevler...

Kızıl bir ışık...

Ve bir haykırış

"Ne olursa olsun hayatta kal Beomgyu!"

Göz yaşları

Annemin göz yaşları

Bana bakıyordu veda etmek istercesine

Ve sonra kapandı o gözler...

Etraf bulanıklaşıyordu

Başım dönüyordu

Bir adam

Babam mı?

Hayır

Keşke...

Beni kucağına alıyor

Ve karanlık...

İşte tüm bunlar o günden hatırladığım tek şeyler.

Sadece 16 yaşında bir ergendim küle dönmüş evimizden eşyalarımı toplamaya çalışırken

Şimdi 17 yaşındayım. Tek başıma geçireceğim ilk doğum gününe saatler kala , tam 12 Mart gecesi ormanda bulduğum rastgele bir kulübede geçirdiğim son bir yılı düşünüyorum.

Kulübeden çıktım yavaş adımlarla. Eski kasabama doğru ilerliyordum. O günden sonra defalarca geldim buraya. Her seferinde kimseye görünmemek için geceleri gidiyordum. Kasabadaki insanlar bana burada kalmaya devam etmemi söylerdi her seferinde.

Ama nasıl yapardım. Nasıl babamla bitki toplamak için gittiğimiz çaya bakabilirdim tekrar. Nasıl annemle geçtiğimiz geniş toprak yollardan tek başıma geçebilirdim.Geçmezdim ki.
O gücü bulamadım hiç bir zaman kendimde. İşte gelmiştim yine 16 yılımı geçirdiğim, her tarafı anılarla dolu olan, ilk kez bir kalemi uçurabildiğim, bir tüyü ateş kullanmadan yakıp küle çevirebildiğim daha doğrusu bildiğim tüm büyüleri öğrendiğim o eve. Tabii şuan dik duramayan tahta yığınlarından başka bir şey değildi.

Kaçıncı kez bu tahtaların arasında dolaştığımı bilmiyordum. Hiç bir zaman da saymaya çalışmıştım doğrusu.
Belki yeni bir anı daha kurtarabilirim umuduyla dolaşıyordum etrafta her seferinde.

Dolunayın parladığı güzel bir geceydi.
Tabii ne kadar güzel olabilirse.
Bulutların dolunayın önüne geçmesiyle etraf kararmıştı. Asamı çıkardım ve küçük bir ışık yaktım. "Lumos maxima"

Elimdeki asanın küçük ışığıyla etrafta dolaşmaya devam ettim.

Aniden bir uluma duyduğumda yerimde şıçrarken ayağımın tahtalardan birine takılmasıyla yere düştüm. Asam elimden düşerken ışık sönmüştü. Sonuçta benim benliğim olmadığı sürece asa sadece bir tahta parçasıydı.

Şansıma dolunay tekrar göründüğünde asamı tekrar elime aldım ve ulumanın geldiği tarafa baktım. Her ne kadar şu an burada yaşamıyor olsam da 16 yılım bu kasabada geçmişti. Burada yaşayan tüm kurtları ve hayvan kanı dışındaki kanları reddeden vampirleri (ki aksi taktirde kasabaya alınmazlardı) tanırdım.

Dolunay yüzünden olabileceğini düşünerek etrafa bakınmaya devam ettim. Sonuçta dolunay sürecinde kurtları fazla söz dinlemez olurdu.

Gözüm ayağımın takıldığı tahtaya deydi. Yerinden çıkmıştı ve altında oldukça büyük bir şey vardı. Onu daha önce nasıl fark edemediğimi sorgularken tereddütle eğildim ve tahtayı kenara fırlattım. Gözler önüne serilen kalın kitabı yavaşca elime aldım ve incelemeye başladım. Aniden şimşek çakmasıyla fırtınaya yakalanmadan kulübeye geri dönmeye karar verdim.

Hızla süpürgemi elime aldım ve "uç!"
buraya fazla uzakta olmayan kulübüye doğru uçmaya başladım.
Elimdeki ne olduğunu bilmediğim kitabı düşündükçe içim kıpır kıpır oluyordu.
Heyecandan hangi ara geldiğimi fark etmediğim kulübenin kapısını sabırsızlıkla büyü ile açıp arkamdan kapatırken içerideki tüm mumları tek hareketle yaktım.

Hızlıca küçük sandalyeye oturdum ve kitabı masanın üzerine koyup incelemeye başladım.

Yangına rağmen hiçbir sayfasının yanmaması ve sanki yepyeniymiş gibi görünmesi kitaba koruma büyüsü yapıldığını gösteriyordu. Kitabın ilk sayfasını açtığımda beni ince, tahtadan yapılmış, işlemeli ve zarif bir ayraç karşıladı. O an ayracın tamamen annemi yansıttığını fark etmemle yüzümde bir gülümseme oluştu. Ayracı elime aldığımda bir anda gözümün önünden hızla anılar geçmeye başladı. Sanki ayracı tuttuğum elimden beynime kadar tüm hücrelerimden geçen çok güçlü bir akış hissediyordum.

"Bu kitap sana miras kalıcak Gyu."

Küçük çocuk heyecanla konuştu

"Bu kitabı sen mi yazdın anne?"

Kadın yüzünde küçük bir tebessümle yanıtladı sevimli oğlunu

"Evet hayatım, günü geldiğinde bu kitap seni kurtarabilir ona gözün gibi bak."

Anıların zihnimden kaybolmasıyla gerçekliğe geri dönmüştüm. Bu kitabı hayal meyal hatırlıyordum. Annem ne zaman yeni bir çiçek bulsak gidip hemen bir kitaba not alırdı. Çok çalışkan bir cadıyıdı ve bazen kendini atölyesine kapatıp saatlerce büyü denemeleri yapardı. Keşfettiği her şeyi gelip hevesle bana ve babama anlatırdı.

Kitabın kapağında bulunan kabartmalı yazıya dokundum yavaşça.

"Choi Hyerin"


Ay selam kizlarr diger kitaplari bitirmeden yeni kitaba baslamak 🦍🦍
Ay neyse bu kitaaptan umitliyim guzel devam edicek gibi

" Wizard? "~~TaegyuWhere stories live. Discover now