Gönül Bağının Düğümü

Start from the beginning
                                    

Dediğim gibi hissettiğim şey tam olarak huzurdu.

Meltem tenimi terkedip saçlarımdan ayrıldığında etrafı seyretme kararı alıp gözlerimi araladım. Çevremdeki birkaç masa doluydu. Birinde bir grup lise öğrencisi gençliklerinin tadını çıkarıyor ve hararetli bir şekilde dedikodu yapıyorlardı. Bir diğer masada iş insanına benzeyen bir beyefendi gazetesini okurken bir yandan da kahve olduğunu düşündüğüm içeceğini yudumluyordu. Başka bir masada ise yaşlı bir hanımefendi kucağındaki kediyi severek ona bir şeyler fısıldıyordu.

Burası ülkenin diğer şehirleriyle aynı yılda olmasına rağmen zamanın gerisinde hayatın ise çok ötesinde bir yer gibiydi.

Çayıma yeterli soğuma süresini tanıdığımı düşünerek fincanın kulbuna parmaklarımı geçirerek fincanı kavradım ve dudaklarıma yaklaştırdım. Tam bu anda canlı renklerle, çiçeklerle ve bitkilerle bezenmiş hayat dolu sokağın bitişinde duran siyah aracı ve dışındaki güvenlikleri gördüm. Buraya o kadar aykırı kaçıyorlardı ki bu duruma gözümü devirmeyi çok istedim. Lakin bunu yapmak yerine gözlerimi onlardan çekerek dudağıma değmek üzere olan fincanı tamamen dudağıma yaslayarak papatya çayından bir yudum aldım. Sakinleşmek önemliydi.

Üzerimde yeşil örgü askılı bir crop top altında da onun takımı olan mini bir etek vardı. Beyaz yonca küpem ve bilekliğim de takımdı hatta hasır tek askılı omuz çantam ve hasır sandaletlerim bile takım gibi gözüküyordu. Boynumun iki yanından dökülen saçlarımın bir tarafını omzumun üzerinden arkaya doğru bıraktığım esnada kıyafetimin askısı omzumdan aşağıya düştü. Son zamanlarda kilomun biraz daha azalmaya başladığının farkındaydım, bu durumun hoşuma gitmesi ise cabasıydı.

Düşen askımı düzelterek omzumun üstüne çektiğim esnada masama gölgesi düşen bedenin varlığıyla irkildim ve gözlerim hemen onu buldu.

Takım elbisesinin ceketini sandalyenin sırt kısmına astıktan sonra sandalyeyi çekerek oturdu. Kollarını göğsünde bileştirdiğinde giydiği gömlek kalıplı biri olmasının getirisiyle iyice gerildi. Sıcak ve yaşlı çehresi samimi bir tebessümle aydınlandığında bana göz kırptı.

"Ne yapıyorsun fıstık?" her ne kadar yaş almış olsa da görünüşü ve ses tonu yüzünden insanlar ondan çekinir daha doğrusu korkarlardı. Ama içi dışının aksine çocuk gibi neşeli ve yumuşaktı.

"Havanın tadını çıkarıyorum." dedim sakin bir sesle.

Gözleri önümdeki fincana döndüğünde muzur bir şekilde gülümsedi. Bu gülüşü bilirdim, sevdiği insanlarla şakalaşmayı onlara takılmayı severdi ve bu gülüş tam olarak onun habercisiydi.

"Bakıyorum da sakinleştiricini alıyorsun. Bu sana etki etmez küçük hanım, bizim sana papatya galaksisi almamız lazım."

Her ne kadar yüzümü buruştursam da dudaklarımdaki tebessüm bakiydi. Gözlerim tekrar sokağın ucundaki arabaya çatıp onların varlığını bana hatırlattığında şikayetimi dile getirmek adına ona döndüm.

"İso güvenliklerin bu kadar gözümün önünde olması hoşuma gitmiyor." benden yaşça çok büyük olmasına ve saygıya çok önem veren biri olmama rağmen ona İso diyordum. O babamın en güvendiği ve en yakınında tuttuğu insanlardan biriydi. Görevli, çalışan veya güvenlik diyemezdim. O babamın sağ kolu benim ise dostumdu. Adı İsmet'ti ama ona İso demek bana daha samimi geliyordu ve bu durum onun da çok hoşuna gidiyordu.

Güvenliklerden bahsetmemin ardından kafasını omzunun üzerinden arkaya çevirdi, onlara kısa bir bakış atarak tekrar bana döndüğünde çehresine daha ciddi bir ifade hakimdi.

"Size görünmemeleri konusunda onları uyaracağım." dediğinde ise gevşemek adına ciğerlerime temiz bir soluk ilettim. Çayımın tamamen soğumaması adına birkaç yudum alarak yarısını bitirdim. Rakı beyazı rengine boyalı tırnaklarımı masaya vurarak tempo tutarken sessizce etrafı izleyen İso'ya baktım sanırım tek başıma geçirdiğim vakti bölmüş gibi hissediyordu ve sesini olabildiğince çıkarmayarak beni rahatsız etmemeye çabalıyordu. Ya da acımasız düşüncelerin onu da ele geçirdiği anlardan birindeydi. 

LOTUSWhere stories live. Discover now