11. Bölüm ''İpucu''

Začít od začátku
                                    

Geri çekebilmek adına bir hamle yapmıştım fakat parmakları iyice ellerime kenetlenmiş, beni bundan alıkoymuştu. Silahın etrafına sarılmış olan ellerimin sıkışmasıyla beraber acılarım ikiye katlanmıştı lakin sesimi çıkaramıyordum. Bu kendimce kaybetmem demekti. Ona karşı bir savaşın içindeydim ve bunu hangi tarafın başlattığı belirsizdi. Aren'i suç üstü yakalamış olmam mı, yoksa Adnan abinin beni görmek istemesi mi gidişatı alevlendirmişti bilmiyordum.

Bir süre sonra, ''Korkuyorsun,'' dedi Adnan abi kaşlarını çatıp. ''Telaşlarının üzerini kapatacak kadar hakim değilsin duygularına.''

Haksız olduğunu söyleyemezdim. Korkuyordum ve jestlerim tamamen kontrolümün dışında gelişiyordu. Ondan korkumu saklamak adına büyük çaba harcamıştım ama yetmediği kurmuş olduğu cümleden aşikardı. Ki şuan alnımın ortasına doğru doğrulttuğu silah da, korkularımı hiç umursamadığının göstergesiydi.

''Bana meydan okudun, Kayra,'' dedi sinsi bir sesle silahı daha sıkı kavrarken. ''Ortaya atılan bir bahsi asla geri çevirmem. Bilmen gerekirdi.''

Tepki vermedim. Sadece saf bir nefretle gözlerinin içine bakmaya devam ediyordum ve bakışlarım bir saniye olsun başka bir yere kaymıyordu. Ama onun gözleri de aynı şekilde bende sabitliydi. Hatta benim bakışlarımdan daha yoğun ve hakimiyet adına çok daha baskındı. Benimle dalga geçtiğini açığa çıkaran bir gülümseme yatıyordu adeta dudaklarında. Nedense gözlerindeki sinir ile paralel değildi. O ince pembe çizgiler alaycılığın en can yakıcı tonuna bürünmüşler, beni en köşeye sıkıştırıyorlardı.

''Aren konuşamadığını söylemişti,'' dedi Adnan abi bana yaklaşıp. Silah hala havada ve tam olarak alnıma doğrultulmuştu. Birkaç adım daha attı. Gözlerimle sakince onu takip ettim ve tam önümde durmuş olmasının büyük bir mesele olmadığına kendimce inanmaya çalıştım.

Ne yazık ki... büyük bir meseleydi.

Silahın soğuk demiri şuan kafama değiyordu. Dakikalar sonra burada kanlar içinde yığılacağımın habercisi o soğuktan başka bir şey değildi. En azından soğuğu seviyordum. Kardan çok hoşlanmazdım ama yağmur hep en sevdiğim ilham kaynağım olmuştu. Fakat şansıma, öleceğim gün yağmurlu günler uzaklaşmış, yerini hafif solgun bir güneşe vermişti. Yağmur damlaları arasında kaybolarak ölmek kendim için planladığım en ideal sondu ama şuan o da ellerimin arasından ince kum tanecikleri gibi yok oluyordu.

Simsiyah dekorların altına saklanmış olan depo benzeri bir yerde öylece ölecektim. Kimsesiz, yalnız ve hayallerim olmadan.

''Konuşamama nedenini bana açıklarsan bu silah alnının ortasında olmaz. Ateşkes sağlarız.''

En sinirli halimle Adnan abiye baktım. Hiçbir şey açıklamayacağımı hala anlayamamış mıydı? Özel hayatımdan ona sırf ölmemek için bahsedersem 18 yıldır beslediğim gururum bu tabloda hiçbir yere sığmazdı, bu da asla tolere edeceğim bir şey değildi. Taviz vermeyecektim.

''Kayra,'' dedi dişlerinin arasından. ''Sana sunacağım başka bir seçenek yok elimde. Ya söyle, ya da aldığın her nefesle vedalaş.''

Onaylarcasına kafamı salladım. Birazdan kurşun beynimi dağıtacaktı ve benim aklımdan geçen tek şey Aren'in nerede olduğuydu. Yediği yumruk onu afallatmıştı büyük ihtimalle ve bununla başa çıkmaya çalışıyordu. Ona en çok ihtiyaç duyduğum zamanda ortadan kaybolması acı esintili bir ironinin ağına takılmışım hissi veriyordu bana. Dekoru tamamen siyahtan oluşan, yavaşça iplerinden damarıma değersizlik enjekte eden zehirli bir ağ.

''Emin misin?''

Adnan abi duygusuz bir tonla sorunca son kez kafamı salladım.

Emindim.

BATAKLIKKde žijí příběhy. Začni objevovat