2. Bölüm

225 32 93
                                    

| 2

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

| 2. Bölüm: Hepimiz bu dünyaya kan ve acı yoluyla, karanlıklardan çıkarıldık. |

"Az önce bu odadan çıkan Prens Park Seonghwa'yı istiyorum."

Odada büyük bir sessizlik olmuştu. Kral gözlerini cüretkarca kendisinden oğlunu isteyen Korsan'a dikmişti.

Barbar ve cüretkâr pislik.

Yaptığı işlere ve etrafa yayılan geniş namına rağmen bir hayli genç bir adamdı. Pek boylu poslu olduğu söylenemezdi. Yine de kendisine değen karanlık bakışlarından hoşlanmamıştı. Bu gözler onun gibi genç bir adamda olmak için fazla şey görmüş geçirmiş gibiydi. Issız, sessiz ve oldukça derinlerdi. Tıpkı terk edilmiş bir kasaba gibi...

Kral'ın ona bakarken içi titriyordu adeta.

Ensesini kapatan uzun hafif kıvırcık ve simsiyah saçları vardı. Saçlarının kimisinden boncuklar vardı, kimisi de öylesine örülmüştü. Dağınık ama aynı zamanda bakınca rahatsız etmeyen bir görüntüydü. Kulaklarını baştan sona saran gümüş küpeler, parmaklarındaki çeşitli taşlardan yapılma işlemeli yüzükler, siyah gömleğinden gözüken tenindeki belli belirsiz yaralar, kirli ve deniz kokan kıyafetler ve boynundaki küçüklü büyüklü dövmelerle tam bir kaptan gibi gözüküyordu.

İğrenç, mide bulandıran ve çıkarcı bir deniz canavarı gibi.

Çekik küçük gözleri gölgelenmiş, yüzündeki ölü adam ifadesizliğiyle Kral'ın cevabını bekliyordu. Odanın atmosferi bir anda o kadar ağırlaşmıştı ki, sessizlik yüzünden duyulan saatin sesi bile kulak tırmalıyordu her geçen saniyede.

Kral iyiden iyiye terlemeye başlamıştı oturduğu yerde. Yutkunup duruyor, boğazındaki jabotunu ikide bir çekiştirip nefes almaya çalışıyordu.

"Benden oğlumu isteyemez-"

Bulduğu ilk cesaret kırıntısıyla konuşmuştu ki, kulağının hemen yanından hızlıca geçen bıçak ile sözünü yutmak ve korkuyla solundaki duvara saplanmış bıçağa bakmak zorunda kalmıştı.

"Size seçenek ya da düşünmek için vakit sunmadım."

Elindeki diğer bıçağın keskin kısmını baş parmağına sürterek keskinliğine bakıyor, açılan ince yaradan sızan kanın yere damla damla düşüşünü seyrediyordu.

"Ya Prens ve konaklama hizmeti ya da halkın ve kellen."

"Biliyorsunuz ki burada yalnızsınız Kaptan. Bense askerlerim ve benim için can verecek insanlarlayım. Bu kadar emrivaki oluşunuz komik geliyor." Hongjoong'un üzerini işaret etmişti Kral nereden bulduğu belli olmayan cesaretle. "Hele de üstünüzde herhangi bir silah yokken."

Kral bu sözlerinin ardından sertçe ayaklarını yere vurmuş ve odaya onlarca askerin dolmasını sağladıktan sonra keyifle gülümsemişti.

Daha en başından neden korkmuştu ki bu minik korsan parçasından? Hele de güç kendisindeyken.

La DespedidaWhere stories live. Discover now