"Caner," dedim kısık sesimle. Korkuyla geriledi. "Öldün Caner, çık." Sesimin korkunç tınısıyla Caner üzerine tam geçiremediği gelinliği koluğa attı ve kaçmaya başladı.

"Kaçma ulan, gel buraya aptal herif!" Onu sinirle kovalarken arkasını dönerek bana bakmaya çalışıyordu.

"Ya güzelim denedim sadece, yemin ederim giymeyecektim! Hem senin zaten, sen sonra da giyersin!" Dediklerinin içinde mantık aramayı bırakalı uzun zaman olmuştu.

"Caner kaçma oğlum! Elbet yakalayacağım seni!" Ev bitince bahçede koşmaya başladık. Arda ve Pars gülmekten bizi durduramadığı için hâlâ koşuyorduk.

"Lan bahçeyi ne hâle çevirdiniz! O çimleri tek tek toplayacaksınız oğlum!" Bu sinirli ses Gece'ye aitti. Kafamı kaldırarak ona bakmak isterken birden bir bedene yapıştım.

Bu bedenin sahibi Ateş'ti. Kollarıyla beni sarmıştı ve gülüyordu. Gözlerine bakarken kalbimin eridiğini ve içimden damladığını hissettim. Ona bakmak dünyanın en güzel şeyiydi.

Onun gözleri benim en sevdiğim maviydi.
Onun sesi duyduğum en güzel şarkıydı.
O kendimi en iyi şekilde gördüğüm aynaydı.

"Kızdırmayın benim nişanlımı." Ateş'in gözlerimin içine bakarak kurduğu cümle dudaklarımın kıvrılmasına sebep oldu.

"Lan senin nişanlın beni öldürüyordu! Ateş siz evlenince birimiz sizinle kalsın. Laden seni keser falan haberimiz olsun." Caner düştüğü çimenlerden kalkmaya çalışırken ona ters bir bakış attım.

"Ben bu gün bir şey yaptım." Gözlerimin içine bakan Ateş, tepkimi ölçmek ister gibi yavaş yavaş konuşuyordu. Kaşlarımı çattım.

"Ne yaptın?" Merakla sorduğum soruyla yutkundu ve derin bir nefes aldı.

"Nikah gününü erkene çektim, yarın evleniyoruz." Gözlerim büyürken kalbim de ona eş değer bir şekilde hızlanmıştı. Duygu karmaşasının içersinde kalmak bu olsa gerekti. Bunu bana sormadan neden yapmıştı bilmiyorum ama Ateş böyle bir şeyi boşuna yapmazdı.

"Bu defa cidden inme indi kıza!" Arda da en az benim kadar şaşırmış bir şekilde Ateş'e bakıyordu. Bu duruman haberi olan kişi yalnızca Gece olmalıydı çünkü sadece o şaşırmamıştı.

"Kızmadın değil mi?" Ateş'in sorusuyla kendime geldiğimde gülümsemeye çalıştım. İyi hissetmeli, onu da kendimle dibe çekmemeliydim.

"Hayır, zaten evlenecektik. Tarihin yakın olması beni yalnızca mutlu eder." Ona sarılarak söylediklerime tatmin olmuşçasına gülümsedi. Fakat bu kararın nedenini merak ediyordum.

"Yemek yemek isteyen gelsin aksi takdirde aç kalacaksınız!" İçeriden Saye'nin sesi duyulduğunda Arda, Caner ve Pars aynı anda fırlamışlardı. Ve üçü birden kapıya sıkışmıştı. Onların bu hallerine gülerken ön kapının aksine arkadaki balkon kapısından içeriye girdik.

Yemeğimizi yedikten sonra mutfağı ve masayı toplamasında Saye'ye yardım ettim. Biz işlerimizi bitirdiğimizde kapı çalmıştı. Saye koşarak kapıyı açarken ben de mutfakta çay demliyordum. Çok geçmeden içeriye elinde büyük bir valizle Rüya girdi.

"Aşkım!" Rüya heyecanla boynuma atladığında şaşkınlıkla ona ve yanındaki valize bakıyordum. Buraya mı taşınmaya karar vermişti?

"Hoş geldin." Diyerek sarılmasına karşılık verdikten sonra valizi işaret ettim. Rüya gülümsedi.

"Düğünümüz varmış yarın, gerekli şeyleri topladım geldim. Bu gece burada kalıyorum. Yarın da erkenden kalkıyoruz yapılacak çok işimiz var." Rüya heyecanla konuşurken benim de içimi ilk defa bir heyecan dalgası kaplamıştı. İlk defa yarın için heyecanlandığımı hissettim.

Yanlış Oldu | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin