1. BÖLÜM-GEÇMİŞTEN GELEN

97 15 60
                                    


🔥

Gözlerim yoğun bir film seansının ardından, artık açılamayacak kadar yorgun düştüğünde uykuya dalmak evrenin bana verebileceği en kutsal hediye gibi görünüyordu ancak okula gitmek için uyanmamı söyleyen alarm baş ucumda ötmeye başlamış, beni gerçekle yüz yüze getirmişti. Koca bir gece; aptal yatağımda, aptal romantik komedilerin arasında, aptal beynimin içindeki aptal düşüncelerden kurtulmak için debelenmiştim.

Sonuç: Aptal düşünceler: 1 Lisa: 0

On sekiz yaşımı bitirmek üzereydim. Doğduğum andan itibaren bir sorunum olduğunun ben dahil herkes farkındayken, birkaç aydır bununla ciddi anlamda mücadele ediyordum. Hasta değildim. Bedensel ya da zihinsel bir rahatsızlığım yoktu çünkü defalarca kez hastaneye gitmiş, onlarca doktorun muayenesinden geçmiştim. Ne olduğunu asla anlamadığım bir garipliğin ortasında yaşamak zorundaydım ve yakın zamanda bir çözüm bulabilecek gibi de durmuyordum. Umarım kimseyi öldürmeden bu beladan kurtulabilirdim. Yoksa muhtemelen kendimi imha etmek zorunda kalacaktım.

Oflayarak yataktan doğrulup, istemeyerek de olsa yastığımla vedalaştıktan sonra banyonun yolunu tuttum. Lavabonun üzerindeki yuvarlak, led ışıklı aynamın karşısında, berbat olan görüntümü izlerken kusmamak için çok zor dayanmıştım.

Ela gözlerim; sarı, dalgalı saçlarım ve bazen bana bile oldukça korkutucu görünen bembeyaz bir tenim vardı. Annem her şeyimle babamın tıpa tıp aynısı olduğumu söylerdi ancak bu benim çok da kafaya taktığım bir detay değildi. Nerede, kiminle ne halt yediğini dahi bilmediğim babamın dış görüşünü pek umursamıyordum. Onun kızı olmam için ona benzemem yeterli miydi ki? Hayatımın ufacık, küçücük bir noktasında onu görmüş, onunla konuşmuş, belki baba demiş olmam gerekmez miydi? Dram kraliçesi anneme kalsa o dünyanın en mükemmel varlığıydı gerçi. Ya aklını kaçırmıştı ya da benim aklımı kaçırmamı istiyordu.

Yüzüme çarptığım soğuk su bir nebze kendime gelmemi sağlarken, uykusuzluğum azalmıştı. En azından artık ayakta durmak o kadar da zor değildi. Birkaç saat idare edebilir, beden eğitimi dersinde revire gitmenin bir yolunu bularak uyurdum. Sonuçta daha önce defalarca kez bunu yapmıştım. Eh, sıradan insanların aksine benim geceleri uyumak konusunda ciddi sorunlarım olduğu aşikardı.

Odama dönüp dolabımın karşısına geçtim. Siyah, pileli, dizimin biraz üzerinde, desensiz bir etekle; gri, kısa, trikomu üzerime geçirip hafif topuklu botlarımı giydim. Saçlarımı hızlıca taradıktan sonra rimelimi ve kırmızı rujumu sürdüm. Hafif morarmış göz altlarımı da kapatıcıyla daha az korkunç hale getirdikten sonra hazırdım.

Çantamı koluma takıp kapıya yaklaşırken masanın üzerindeki ders kitaplarımı aldım ve aşağı kata kadar hızlı adımlarla indim.

Doğruca mutfağa girdiğimde, enfes görünen bir kahvaltıyla karşılaşmıştım ancak annem ortalarda değildi. Hoş. Bu benim için iyi haber sayılırdı. Onunla beş yüzüncü kez kavga etmek istemiyordum. Nedense hiç sakin bir ilişkimiz olmamıştı. Çoğu çocuk ebeveynlerinden farklı düşünürdü elbette ancak bizimki bir tık ileri seviyedeydi. Sanki farklı dünyalardan gelmiş gibiydik. Olur olmadık her durumda bir şekilde tartışmanın yolunu buluyorduk ve bu beni gerçekten yormaya başlamıştı. Bu yüzden üniversite için yaptığım başvuru sonuçlarının bir an önce açıklanması ve benim başka bir şehre çekip gitmem mecburiyet gibi bir şeydi.

Sofrada duran bir parça ekmeğin arasına üç beş dilim peynir attım. Ardından hızlı adımlarla mutfağı terk etme niyetindeydim ancak annemin ileride belirmesiyle durmak zorunda kaldım.

"Otur düzgünce yap kahvaltını Lisa." Dedi alışık olduğum otoriter sesiyle. Benden nefret ediyor olduğunu bu sıralar daha sık düşünmeye başlamıştım.

Kainat Bekçileri-MELEZ LANETİ (1.KİTAP)Where stories live. Discover now