Jisung mor saçlıyı ilgiyle dinleyip güven verircesine gülümsedi. Ardından dudaklarını şevkatle alnına bastırıp dudaklarını araladı. "Neler hissettiğinin farkındayım bebeğim, seni zor duruma düşürmek en son isteğim bile değil. Aklındakileri, kalbindekilerini bana karşı dile getirmekten çekinme olur mu?" Minho küçük bir onay verdiği sırada kapı tıklatılmış felixin sesi duyulmuştu. "Minho, jisung hyung uyandınız mı?"

Minho, jisung'un kolları arasından hızla çıkıp yatakta dikleşti. "Evet, geliyoruz!" Felix bağıran minho'ya kıkırdayıp kapıdan uzaklaşırken jisung ayaklandı. "Güzel bir kahvaltı yapalım, bugün seansımız var unutma." Minho oflayıp kendini yataktan attı.

Jisung üstündeki tişörtü bir çırpıda çıkarınca arkasında duyduğu çığlık irkilmesine neden olmuştu. Arkasını döndüğünde, elleriyle gözlerini kapatan minhoya kıkırdadı. "Of jisung! Haber versene üstümü değiştireceğim diye."

"Üzgünüm güzelim her gün odamda biriyle uyanmadığım için rahat davranıyordum." Minho daha çok utanıp arkasını döndü. "Ben gidiyorum, gelirsen sen.. Ama üstünü giy böyle gelme içeriye." Jisung'un konuşmasına fırsat vermeden kendi odasına geçti. jisung arkasından kahkaha atıp üstünü giymeye koyuldu.

Minho odasına girer girmez az önceki olayı düşündü. Hyungunun pürüzsüz ve geniş sırtı gözler önündeydi. O an ki utançla bağırıp gözlerini kapatmıştı. Aklındakileri yok edip dolabına ilerleyerek hızlıca üstü giyinip mutfağa yöneldi. Kahvaltı çoktan hazırdı ve vakit kaybetmeden kendini hyunjin'in yanına attı.

Gözleri masayı turlarken önüne bırakılan, portakal suyu ile başını kaldırmış ona gülümseyerek bakan felix'e dönmüştü. "Sabahları içmeden evden çıkmıyormuşsun." Minho mutlulukla gülümseyip portakal suyuna uzandı, aynı zamanda sorusunu yöneltti.

"Sen nerden biliyorsun?" Felix önce masada yarı uykulu halde boş gözlerle masayı izleyen sevgilisine bakmış ardından minho'ya dönmüştü. "Kuşlar söyledi." Minho, kimden bahsettiğini anladığında kıkırdadı. "Bu kuş, uzun sarı saçlı olanlardan mı?" Felix de aynı şekilde kıkırdamış masadaki yerini almıştı.

Minho, yanına dönerek gözleri kapalı arkadaşını dürtmüş kendisine gelmesini sağlamıştı. "Hyunjin, uyuyamadın mı sen?" Hyunjin gözlerini bir kaç kez kırpıştırıp yerinde gerindi. "Pek uyuduğum söylenemez."

"Yerini yadırgadın biliyorum, kahvaltıdan sonra biraz uyumayı dene istersen." Hyunjin itiraz etmeden onaylamış, o sırada içeri jisung'un girmesiyle bakışlar ona dönmüştü. "Günaydınlar." Üçünden aynı geri dönüşü alır almaz hemen minho'nun yanındaki yerini aldı.

Kısa geçen kahvaltının ardından, hyunjin tekrar minho'nun odasına giderek uyumuş, diğerleri ise salona kurulmuştu.

Jisung, oturduğu koltukta biraz daha yana kayarak kendini minho'ya yaklaştırmış kolunu omzuna sarmıştı. Bu temasla minho ilk irkilse de kendisini sakinleştirmeyi başarmış, jisung'un koluna tutunmuştu.

Felix başını gömdüğü telefondan kaldırıp yan koltuktaki sarmaş dolaş oturan ikilye bakmış ufak bir gülümseme kaplamıştı dudaklarını. Minho günden güne daha iyi oluyordu ve bu felix'i çok mutlu etmişti. Jisung ona iyi geliyordu, ona ne kadar minnettar olsa azdı.

Yüzündeki gülümsemeyi silmeden ayaklanmış, "Min, ben bir hyunjin'e bakayım uyuyamaz şimdi o." demiş ardından ikiliyi yalnız bırakmak için sevgilisinin yanına ilerlemişti.

Salonda yalnız kalan ikili bir süre konuşmadan oturduğu vakit minho'nun telefonu sessizliği bölmüştü. İkisinin de bakışları masada titreşen telefona kaydığında minho yerinde gerinerek sehpaya uzanmış telefonunu almıştı. Yazan ismi gördüğü gibi bekletmeden cevapladı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 05 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Opia Where stories live. Discover now