Pekala, bu sözler Seungmin'e kendini biraz suçlu hissettirmişti. Chan'ın bunca zaman onun için uğraştığı doğruydu ancak maskeyi görünce, bir de üstüne Minho'nun söyledikleri ve sol kolundaki yara eklenince başka bir şey düşünmek onun için epey zor olmuştu. Kollarını komiserin beline koyarak ona sarılırken başını da omzuna yasladı ve "Özür dilerim~" dedi mahçup bir ifadeyle.

Chan bir anlığına duraksasa da sarılışına karşılık verdi, hafifçe gülümsedi. "Katilin kim olduğunu mutlaka öğreneceksin, merak etme."

"Sana güveniyorum." Seungmin şimdiye kadarki her şey için müteşekkirdi ona. Gerçekten çok iyi biri olduğunu düşünüyordu. Dışarıdan bakınca soğuk görünse de yakınlaştıkça samimiyetini belli eden, onun için uğraşan, ondan korkmayan biri... Eğer yaşamına bu kadar çabuk veda etmeseydi belki çok daha farklı bir şekilde tanışırlardı ve geçmiş hayatlarındaki gibi bir ilişki yaşarlardı. Bu düşünce umutsuzca iç çekmesine neden oldu.

Tam da o an geçmiş yaşamlarında Chan ile ilk tanıştıkları anı hatırladı.

18 yaşına girdiği gün babasının ani ölümüyle kimsesiz kalan genç boş tahta evin önündeki toprak zeminde kendine çektiği dizlerine sarılmış şekilde oturuyor, hayatının geri kalanının nasıl olacağını düşünüyordu. Ağlamıyordu çünkü tam bir ayyaş olan babası öldüğü için üzüleceği biri değildi.

Küçük taşların ve toprağın birinin adımlarının altında ezilme sesi kulaklarına dolduğunda alnını dizlerinden kaldırdı, karşısına baktı. Elindeki örme sepeti uzatarak "Bunları senin için yaptım." diyordu aynı yaşta olduğunu bildiği, pek de yakın sayılmayan bir komşusu.

Sepeti almalı mı almamalı mı, nasıl bir cevap vermeli bilemediği için sessiz kalırken önündeki genç bunu umursamadan yanına oturmuş, sepeti de oraya bırakmıştı. "Daha önce tanışma şansımız olmadı. Adım Seungmin." dedi ve gülümsedi.

Diğeri ise şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak "Bang Chan." dedi kısaca. Babasının vefat ettiği günden beri iki üç komşusu kuru bir taziyede bulunmuş, bazıları hiç yüzüne bile bakmamıştı. Bu gencin neden onun için bir şeyler hazırlama zahmetine girdiğini ve tanışmak istediğini anlamamıştı.

"Evden pek çıkmıyordun değil mi? Bunca zamandır aynı yerde yaşıyoruz ama birbirimize çok az rastladık." diyerek sohbeti devam ettirme girişiminde bulundu Seungmin. O köydeki neredeyse herkesi tanırdı ve bu gencin hiç arkadaşı olmadığını biliyordu. Tek yakını olan babasını da kaybedince yapayalnız kaldığını düşünmek onu üzmüştü bu yüzden yanında olmaya çalışmak istemişti.

Mırıldanarak onayladı onu Chan. "Evet." İnsanların sahte samimiyet gösterilerinden nefret eder bu yüzden kimseyle gerekmedikçe konuşmaz ve sürekli kendi kendine takılırdı.

Yine kısa ve net bir cevap almasıyla pes etmeden yanındaki sepeti onun önüne koydu Seungmin. "Sever misin bilmem ama hepsini kendim yaptım. Yersin umarım."

Cansız bakışlarını bir sepetteki yiyeceklere bir de ona çevirdi Chan. "Yakın olmak bir yana adımı bile bilmiyordun daha önce. Neden benim için bunları hazırlamakla uğraştın?"

Seungmin yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi. "Arkadaş olmak istiyorum çünkü." Ardından ona biraz yaklaştı, elini ağzının önüne koyarak fısıldadı. "İtiraf etmek gerekirse çok yakışıklı olduğunu düşünmemin de biraz etkisi var." Ve oğlanın şaşkınlıktan irileşen bakışları eşliğinde kıkırdayarak geri çekildi.

Seungmin birden güldüğünde kulağına ulaşan sevimli sesiyle ne olduğunu anlamayarak ona baktı Chan. Hâlâ sarılıyorlardı ve ikisi de bu durumdan şikayetçi değildi. "Komik bir şey mi söyledim?"

Kafasını adamın boynundan çekti, yüzüne baktı Seungmin. "Hayır. Aklıma bir şey geldi sadece."

Onu izlerken kalbinin atmaması gerektiği kadar hızlı attığını hissediyordu Chan. Ölmüş birine karşı his besleyecek kadar kafayı yememiş olmayı diledi kendi kendine.

"Günaydın! Nasılsın? Kahvaltı etmedin değil mi?" Kim Seungmin yine elinde yiyecek dolu örme bir sepetle Bang Chan'ın evine gelmişti. Tanıştıkları günden beri neredeyse bir buçuk ay geçmişti ve bu süre zarfında birlikte epey zaman geçirip yakınlaşmışlardı.

"Günaydın. İyiyim ve hayır etmedim." diyerek gülümsedi Chan. "Seni bekliyordum."

"O zaman bugün arkadaşlarım da bize katılsa olur mu?" diye beklentiyle sordu Seungmin. Chan'ın koca köyde yakın olduğu tek kişi oydu ve çevresini biraz daha genişletmesini yeni arkadaşlıklar da edinmesini çok istiyordu.

Bir süre düşünürcesine ensesini kaşıdı ardından da omuz silkti Chan. "Olur sanırım."

Seungmin'in arkadaşları Minho, Jeongin ve Hyunjin'di. Üçüyle de çocukluğundan beri tanışıyor, onlara herkesten daha çok güveniyordu. Aralarına Chan'ın da katılmasına bir şey demeyeceklerini düşünüyordu ama bir tık yanılmıştı. Minho ve Jeongin onunla çok iyi anlaşırken Hyunjin Chan'a karşı hep mesafeli durmuş, Seungmin ile bir an bile yalnız kalmasına izin vermemişti.

Bunun nedenini sorduklarında ise "Enerjisi çok karanlık ve boğucu." demişti sadece. Seungmin bu açıklamaya göz devirmiş, böyle bir şey yüzünden Chan'ı dışladığı için Hyunjin'e kızmıştı.



---------

Geçen bölüm Chan'dan şüphelenenler hâlâ şüpheleniyor mu acaba

Born To Die || ChanMinWhere stories live. Discover now