Esved komadaydı.

Dünyamın başıma yıkıldığını sandığım tüm günleri tek yumrukta yok eden o gece, Sergen'le ilişkisini çözeceğini söyleyip memleket yoluna düşen Esved dönüşte kaza yapmıştı. Kazadan önce ısrarla aradığı iki kişi vardı, ben ve Kunt Vidar Karyeli kişisi. İkimiz de açmamıştık. Eğer açsaydık, Esved ne söyleyecekti? Bugünlerde beni geceleri uyutmayan birçok neden var ama bu en güçlülerden biri, çünkü her zaman tek yaptığı beni korumak olan çok değerli arkadaşım benim yüzümden komada.

Kendimi suçlamamam imkânsızdı. Kimse de bana kendimi suçlamamamı söylememişti zaten.

Kimse bana hiçbir şey söylememişti. Belki de dinlemeyeceğimi bildiklerinden.

Belki de kapımı kilitleyip kulaklıklarımı taktığımdan, ne zaman eve biri gelse.

Annem sürekli hastaneye götürülüyordu randevularından dolayı. Dr. Marc'ın onun üzerinde uyguladığı tedavi işe yarıyordu ama annemin aklı hâlâ gidip gidip geliyordu. Ondan istedikleri cevaplar her ne ise, biraz daha beklemeleri gerekiyordu.

"Çok güzel sulu köfte yaptım! Hadi abini ara da gelsin birlikte yiyelim."

"Abim yok."

"Ne demek yok?"

"Yok işte gitmiş. Ben dönmem bir daha ne hâliniz varsa görün dedi."

"Karaca dalga geçme anneyle! Abin öyle şey demez! Eşek sıpası nereye gidiyormuş daha yaşı kaç başı kaç?!"

"Kocaman adam oldu cehennemin dibine kadar yolu var!" Ve kapıyı çarpış.

"Kızım aç kapıyı! Ne bu senin asi hâllerin?! Almayayım ayağımın altına bak Karaca!"

"Kapı kilitli değil anne, gel de al istiyorsan..."

Keşke aklı başında olsaydı da her şeyi anlatabilseydim anneme. O zaman anlardı beni. Abin de abin diye tutturmazdı. O da sus pus kesilirdi benim gibi, konuşmazdı bir daha onlarla. Hiçbiriyle. Çünkü konuşuyordu, biliyordum. Ben üst kata kendimi kilitlediğimde, annem eve gelenlerle kahve bile içiyordu sohbet ederken.

Bir keresinde tuvalete giderken Kunt Vidar Karyeli'yle konuştuğunu duymuştum.

"Uyuyor mu?"

"Uyuyor Vidarcığım."

"Vidar mı?"

Çünkü anneme ben öyle tanıştırmıştım ismini unutup bana sorduğunda. İki ismi var ama genelde Vidar'ı kullanır demiştim. Spor akademisinde kendimi sokaklardaki beladan korumak için boks öğrendiğimi ve onunla da orada tanıştığımızı söylemiştim. Bu evde geçici olarak kaldığımızı, bir arkadaşımın boş evi olduğunu da söylemiştim. Annem her gün gitmek istese de, burada bu kadar kalmamızın uygun olmadığını söylese de bir saate zaten kafası karışıyordu.

Gidebildiğim tek bir yer vardı. Hastane. Esved'i ziyaret edebiliyordum, peşimden ayrılmayan iki izbandut gibi korumayla birlikte. Bir keresinde korumalar yerine Efes benimle gelmek istediğinde bir süredir ilk defa görüyordum onu, gözle görülür bir şekilde çökmüştü. Gözünün içinin parıltısı gitmişti. Gitsindi zaten.

Şebnem yüzündendi, biliyordum. Şebnem çok ağır bir ameliyat geçirmişti ve neredeyse onu kaybediyorlardı. Kan kaybından kalbi durmuştu. Ona kan veren ilk kişinin Öktem olduğunu duymuştum ama Öktem'i de o geceden beri görmemiştim, bu yüzden doğrulayamıyordum.

SİYAM MAREWhere stories live. Discover now