Ardından üzerime baktı ve tekrar bana döndü. "Bir dakika ya, sen depresyonda değil miydin? Sana mesaj yazıyordum hatta şuan? Beren, sensin şuan bu değil mi? Halüsinasyon görmüyorumdur umarım."

"Hayır aşkım, benim."

Gözlerini kırptı. "Nasıl ya?"

Sırtımı daha da dikleştirip muzip bir gülümseme ekledim yüzüme, ardından yanına oturdum. "Basbaya benim işte. Allah Allah, bir erkek için mi heba edeceğim kendimi? Onun kaybı canım, bende eksilen bir şey yok."

"Beren gidip Caner'i bıçaklatmadın değil mi? Lütfen illegal yollarla işimi hallettim deme."

"Ay Esila oha yani ama. Yok, gittim tenhada köşeye sıkıştırdım Caner'i. Dedim ulan oğlum sen bana ters yapmayacaktın, bizim töremize göre senin ölüm vaktin gelmiş."

"Beren! Oynamayı bırak da bir cevap ver, ne oldu?"

"Tuğra'yla Meltem nerede?"

"Başlayacağım şimdi Tuğra'ya da Meltem'e de, çatlarım burada yemin ederim."

"Hepinizin şokunu ayrı ayrı çekemeyeceğim aşkım, onlar da gelsin öyle anlatırım. Neredeler?"

"Gelirler, bilmiyorum. Kahve almaya gittiler herhalde. Niye şok olacağız ya?"

Dudağımı bilmem der gibi büzüp omuz silktim. Önüme döndüm ve çantamdan defterimi çıkartıp masaya koydum. Esila'nın homurdandığını ve bir şeyler söylediğini duydum ama ne dediğini bilmiyordum, aklım şuan tamamen Caner'deydi.

Şuan saat dokuz deseydik, dört ya da beş saatlik yolu hesaba kattığımızda Caner iki buçuk, üç saat içerisinde İstanbul'a varmış olurdu. Yani en az üç saat daha konuşamayacaktık. Ki bu, bana çok uzun bir süre gibi geliyordu. Yanımda yirmi dört saatten daha az kalmasına rağmen öylesine alışmıştım ki ona, şuanda burada olmasını ve ona sarılmayı özlemiştim. Kollarımı beline dolamayı ve çenesini kafamın üzerine koymasını, saçlarımın kokusunu içine çektiğini duymayı, yanağıma ve dudağıma kondurduğu küçük öpücüklerini..

Defterin sayfasını elimdeki kalemle karalarken ne yaptığımı ben dahi bilmiyordum. Sol elim masaya dayalıyken yanağım da sol elime dayalıydı, sağ elimle deftere bir şeyler yapıyordum. Odak noktamı defterime verdiğimde gördüğüm şey sarılan iki bedendi. Caner ve ben miydik bilmiyorum, yalnızca iki kişi sarılıyordu. Altına küçük bir not düşer gibi Beren Caner yazdım. Ufak bir tebessümle resmi incelerken telefonumu çıkartıp resmini çektim ve tekrar çantama yerleştirdim. Caner'le konuştuğumuzda bunun fotoğrafını ona da atacaktım.

Ben resmi incelemeye devam ederken bir anda defter sol tarafımdan gelen elle önümden alındı. Kaşlarımı çatıp hemen soluma döndüm. Tuğra, çizdiğim resmi inceliyordu.

"Ya ne yapıyorsun Tuğra, ilkokul çocuğu muyuz?" diye söylenip defterimi kendime çevirdim ve kapağını kapatıp ellerimi defterin üzerine koydum.

Tuğra tek kaşını kaldırdı. "Beren kalp Caner?"

Tuğra'nın arkasındaki Meltem de garip garip bana bakarken ona bakmasam da sağ tarafımda oturan Esila'nın da garipseyerek beni izlediğini biliyordum. Ofladım, sınıfta ufak bir göz gezdirdim. Şuan anlatmak için müsait bir an değildi, bu yüzden tekrar Tuğra'ya döndüm. "Sonra anlatacağım, şuan olmaz."

aşka bir haber | textingWhere stories live. Discover now