3

323 29 5
                                    

Mr.potatoesman: Son sınavı oldun dimi bugün

Mr.potatoesman: Nasıldı

anılHarmony_: eh işte 

anılHarmony_: Bir 85-90 arası alırım 

Mr.potatoesman: Anıl bir siktir git

Mr.potatoesman: Ben bu sayıların sadece bir rakamını alabiliyorum sınavda

Mr.potatoesman: Gelmiş bana eh işte diyon

anılHarmony_: Hangi bölümü okuduğunu öğren

anılHarmony_: Belki 2 haneli sayıları da görebilirsin 😁

Mr.potatoesman: 🖕

Hafiften gülerken burnundan kayan gözlüklerini geriye ittirdi sakince. İlyas ile konuşmak onu çok heyecanlandırıyor ve çocuk gibi mutlu olmasına neden oluyordu. Kendi olmaktan çekinmek zorunda değildi. İlk defa biriyle konuşurken çok rahat ediyor ve kendi gibi olabiliyordu. 

Çok tatlı

Kafasındaki sesler belki de uzun zaman sonra ilk defa aynı fikirdeydiler. Gerçekten çok tatlıydı. Yüzündeki aptal gülümseme bir türlü dinmezken telefonu göğsüne bastırıp derin bir nefes aldı. Konuştuklarından bu yana 1 ay geçmişti. Gene de bu kadar yakın hissetmesi normal miydi anlayamıyordu. 

Kapının tıklanmasıyla telefonunu kenara koyup doğruldu.

"Efendim yemek hazır. Aileniz sizi bekliyor."

Yüzündeki sırıtma kaybolup silinirken başıyla onayladı ve çalışanı odasından çıkardı. İştahının yok olup gitmesiyle kendini tekrardan geriye attı. Eskiden yemek saatlerini iple çekerdi çünkü ailesiyle görüştüğü tek zamanlar yemek saatleridir. Fakat şu an onları o kadar da görmek istemiyor. Yaptıkları her hareket, söyledikleri her söz kalbini delip geçiyor ve canını acıtıyormuş gibi geliyordu. Çığlık atmak istese de atamamak onu daha da yıpratıyordu. Kendini tamamen kapana sıkışmış hissediyordu. Maalesef bunu ekmesine izin yoktu. Ailesi yemek saatleri konusunda fazla katıdır. Ne kadar tok da olsa veya rahatsız olsa da gelip yemek zorundaydı. 

Onları daha fazla bekletirse azar yiyeceğini bildiğinden isteksizce ayaklandı ve ayaklarını sürerek aşağıya indi. Boş ve uzun koridor gözünde iyice uzuyor ve tablolar çok daha karanlık gözüküyordu. Resimlerdeki gözleri üstünde hissederken titrek bir nefes vererek kollarını göğsünde birleştirdi. Masaya geldiğinde kendisine ciddiyetle bakan anne ve babasının bakışları altında daha da ezildiğini hissetti. Hiç sevgi göremiyordu o bakışlarda. 

Kendini zorla masaya attığında ailesi hiçbir şey demeden yemeklerine başlamışlardı bile. Sakince kaşığı eline alıp çorbasına daldırdığında yavaşça karıştırmaya başladı. Eriyen peynir kırmızı çorbanın üstünde şekiller çizmeye başlarken duyduğu sesle nefesini tuttu Anıl.

"Sınavların bitmiş olmalıydı. İyi geçti değil mi?"

Duygusuz sese karşı derin bir nefes aldı.

"Evet baba. İyi geçti."

"Akşamları vaktini boşuna harcamana rağmen mi?"

Eli başını eğip hafifçe gözlerini kapattı. Zihnindeki sesler bir fısıltı gibi başlamışlardı.

"Vaktimi boşuna harcadığımı düşünmüyorum. Sadece dersten sonra kendime vakit ayırıyorum."

"Yani zaman kaybı."

İğneleyici sesle kaşığı çevirmeyi keserken olduğu gibi kalmıştı. Kağıt sesi duyduğunda merakla kafasını babasına çevirdi. Elindeki deri kapaklı defter kendisine tanıdık gelirken gerçekler ona acı verici bir şekilde çarpmıştı.

"Gökyüzünün yansımasıydı mavi deniz, Sevgim ise kalbimin yansıması..."

"Baba..."

Fısıltılı sesi babasının sesinin altında kaybolup gitmişti.

"Yansıtamadığım şeyler ise, aldığım yaralardı..."

"Baba lütfen dur."

Kafasındaki sesler biraz daha yükselirken babasının defterini sertçe kapatmasıyla yerinde sıçradı.

"Tamamen zaman kaybı. Mezun olduğunda benim işimi devam ettireceksin. Bunlarla uğraşacağına derslerine daha da asıl."

Babası ayaklanıp yürümeye başladığında ona döndü.

"Zaten çalışıyorum ve derslerim çok iyi-"

Babasının gittiği yeri fark ettiğinde göz bebekleri iyice küçüldü.

Şömine...

"Baba lütfen yapma. Söz veriyorum daha çok çalışacağım ne olur yapma."

Yalvarır bir sesle şöminenin yanındaki babasını ikna etmeye çalıştı. Tek özgür olduğu an kelimeleri deftere geçirirken oluşan dünyasıydı. Tüm düşünceleri, duyguları, ifadeleri sadece orada özgürdü. Fakat babası gözünün önünde defteri şömineye atığında buz kesmişti. Kızıl ateşler iyice yükselirken gözleri acımaya başladı. Titreyen ellerini masanın altına sokup yumruk yaparken dudağını ısırdı. Ağlamamak için zor tuttu kendini. 

"Bir daha bu saçmalıklarla uğraşma."

Babası yerine geri otururken annesi girmişti bu sefer araya.

"Senden beklentilerimiz var Anıl. Babanın işini devam ettirmeli ve zengin bir adamın kızıyla evlenip ailemizi genişletmelisin."

Artık neredeyse duyamıyordu. Annesinin cümlelerini kafasındaki karışıklıkta zar zor seçebilmişti.

"Ben kadınlardan hoşlanmıyorum..."

Dudaklarından düşen cümlelerle annesi derin bir iç çekti.

"Gene bu saçmalığa girme artık. Seni doktora götürdük iyileşmedin mi hala?"

Tırnakları derisine daha da batarken kelimeler boğazında bir düğüm olmuştu. Görünüşü bulanıklaşırken öfkesi yüzünden ne hareket edebiliyor ne de konuşabiliyordu. Resmen kas katı kesilmişti.

Kendine gelmeye başladığında hiçbir şey demeden hızla ayaklanıp odasına ilerledi. Eğer kalırsa iyi şeylerin olmayacağının farkındaydı. 

Ailesinin bağırışlarını umursamadan odasına girip kapıyı kapattığında titreyen bacaklarına yenik düşerek sırtını kapıya dayadı ve hızla yere kaydı. Göz yaşları yanaklarını yakıp geçiyor, nefesleri kendisine acı veriyordu. Sinirle ellerini birkaç defa yere vururken daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu. Bu ailede kendisi olmasına izin verilmeden daha ne kadar yaşayabilirdi?

Belki de ölüp kurtulmalısın

Ya da onlardan kurtulmalısın

Kaçıp git buradan

Buna dayanamayacak kadar zayıfsın

Kafasındaki sesler daha da yükselirken ellerini saçlarına geçirdi ve derin nefesler almaya çalıştı. Artık buna dayanamıyordu. Yaşamak istemiyordu. 

Bulanık gözleri açık cama takılırken hafif kıkırtılar çıktı dudaklarından. 


Anlamaz Onlar "AŞKTAN" | BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin