Kimse Demir Bey'den böyle bir oyun beklemiyor olacak ki salondaki tüm gözler bir ona bir de babamlara dönüp duruyordu. Babam ve Aslan Bey kelimenin tam anlamıyla şok yaşıyorlardı. İkisi de gözlerini videodan hiç ayırmamıştı. Öğrendiklerinin onları fazlasıyla sarstığına emindim.

Benim gözlerimin odağında ise Ateş vardı. Yüzünde gururlu bir bakış ile babasına bakıyordu. Kollarını birbirine bağlamış ve dimdik duruyordu. Mavi gözleri bu defa başarmışçasına parlıyordu.

Babam konuşmadı, Aslan Bey konuşmadı. İkisi de birbirlerine bakmadılar. Onların tepkisini merak ederken susmalarını beklemediğim kesindi.

"Oğlunu kızımın yakınlarında görmeyeceğim." Babamın kurduğu tek cümle bu olmuştu. Ardından bana gözleriyle bir işaret yaparak kapıya adımlamıştı. Hayatım boyunca ilk defa babamı bu kadar tepkisiz, sakin fakat sinirli görüyordum.

Gözlerim son bir defa Ateş'e takıldı. O da doğrudan bana bakıyordu. Gitmemi istemiyor gibi bakıyordu fakat hiçbir şey söylememişti. Yani gitmeli miydim? Eğer gidersem bir daha onu görebilir miydim?

İçimi tuhaf bir korku kaplamıştı. Ateş'ten ayrılmak istemiyordum. Doğru olan gitmek miydi yoksa burada kalıp direnmeli miydim emin olamıyordum. Ben henüz kendi içimde bir karar verememişken Utku abim beni çıkışa doğru çekti.

"Şu an gitmemiz gerekiyor." Utku abimin kollarından kurtulmaya çalışsam da başaramadım. Beni çekiştirerek arabaya bindirdi.

"Ama Ateş'le konuşmam lazım-" kendi kendime bir şeyler gevelerken Utku arabayı çoktan çalıştırmıştı.

"Şu an konuşamazsınız. Babamı duydun, eve gitmeliyiz." Gözlerimden yaşlar firar ediyordu yanaklarıma doğru.

"Bir daha onu göremezsem?" Korkuyla sorduğum soru bedenimi, en başta da zihnimi sarsmıştı.

"İnmek istiyorum, Ateş'e gideceğim." Arabanın kapısını açmak için kolu oynattım fakat kapı açılmadı.

"Lütfen abi, Ateş'e gitmek istiyorum." Utku beni dinlemedi. Aksine arabayı hızlandırdı.

"Abicim, söz veriyorum gideceksin Ateş'e. Ama şimdi değil güzelim."

Dakikalar sonra evin önündeydik. Yaptığım tek şey her zamanki gibi ağlamaktı ve ben bundan nefret ediyordum. Elim kolum bağlanmıştı, yapabileceğim hiçbir şeyim yoktu. Babamı ilk defa gözlerimin içine bu kadar kızgın bakarken görmüştüm. Arkasından iş çevirmiştim, haklıydı. Fakat babam için Ateş'ten vazgeçemezdim. Bunu yapamazdım.

"Ne oluyor oğlum? Yağmur niye ağlıyor?" Uraz abim hızla yanımıza gelmiş ve neden dağılmış bir hâlde olduğumu sorguluyordu. İğrenç göründüğüme emindim.

"Yağmur Hanım bizi hiçe sayıyor, laf dinlemiyor. Sonra da böyle ağlıyor!" Babamın sesi evin büyük girişinde yankılanmış ve tam kalbime saplanmıştı. Bana kızgın bakıyordu.

"Kardeşime bağırmanın sebebini öğrenebilir miyim?" Umut abim, babamın karşısına geçmişti. Yüzündeki sinirli ifade en az babamınki kadar korkunçtu.

"Sen buna karışma Umut, seni ilgilendirmez. Hiçbirinizi ilgilendirmez." Babam sertçe Umut abime çıkıştı. Umut abim bir adım daha yaklaştı babama. Babamdan uzun olması kafasını aşağıya eğmesine neden oluyordu.

"Yanılıyorsun baba. Kardeşlerim hakkındaki her şey beni doğrudan ilgilendirir." Umut abim korkunç bir sakinlikle konuştuğunda gerildim. Babam da sertçe yutkunmuştu.

"Kız kardeşim neden ağlıyor baba?" Dedi aynı sakinlikle. Bu sorusu havada asılı kaldı. Babam ona cevap vermedi.

"Kız kardeşim neden ağlıyor diyorum baba!" Bu defa sesini yükseltmişti. Uraz, Utku ve ben hiçbir şey yapmadan öylece olanları izliyorduk.

Yanlış Oldu | TextingWhere stories live. Discover now