Kerem'den gizlice numarasını alıp annemin bir zamanlar bana verdiği ama kullanmadığım hattım ile ona yazdığıma hâlâ inanamıyordum.

Yemekhane kapısından bir çocuğun koşturarak gelmesi ile tüm dikkatler oraya çevrilmişti.

Boynunda astığı nöbetçi öğrenci yazısı ile bir bilgilendirme konuşması olacağını anlamıştım.

"Arkadaşlar. Edebiyat sınavı kelebek sistemi ile olacak. Tüm okul karışık girecek sınava. Listeleri sınıflara astım. Girip sınıf ve sıra numaranızı öğrenin."

Duyduğum bilgilendirme ile ofladım. Kelebek ile sınava girmek beni üzmüyordu fakat kim sınıfa gidip çantaları toplayacaktı.

"Benim kopya işi yalan oldu yaa. Beden hocası girerse çekerim her türlü ama İngilizceci girerse hayırlı olsun. Kaldım arkadaşlar."

Bartın'ın cümlesi ile konuşmak için ağzımı açtım fakat Bartın'ın arkasından gelen kişi ile geri kapatmak zorunda kaldım.

Nisa gelmişti...

Maalesef.

"Bartın, Kerem gelsenize yanımıza."

Ecem sinirle Nisa'ya baktı.

"Kör müsün biz birlikte oturuyoruz?"

Nisa, Ecem'e alayla gülüp baştan aşağı oturan Ecem'i süzdü.

"Sizinle oturmaktan sıkılmış görünüyorlar gibi geldi bana ama."

Sabır... Sabır...

"Bırak Ecem. Uğraşma."

Her zaman yapıcı ve kavga olmasını engelleyen kişiydim. Okulda bazılarına göre inek bazılarına göre sosyal ve çalışkan diye nitelendiriliyordum.

Ne derlerse desinler aslında çok umursamıyordum.

Önümdeki notlara bir kez daha göz gezdirirken Bartın ve Kerem'in karşı masaya yani Nisa'ların masalarına geçtiler.

"Sinir oluyorum. Sinir şu kıza."

Ecem'in cümlesi ile başımı salladım.

"Ya nasıl itici olabilir bu kadar?"

"Sen ne yaptın? Yazdın mı Bartın'a?"

Ecem her şeyimi, en detayına kadar biliyordu.

"Yazdım."

"Eeeee? Cevap verdi mi?"

"Derste hattı değiştirip gösteririm tüm mesajları. Şu an değiştiremem"

Dedim gözümle Bartın'ları işaret edip.

Sınav saatinin gelmesi ile sınıf grubundan birinden sınav yerlerinin fotoğrafını atmasını istedik.

Gruba atılması ile sınav sınıfına girmiştim.

Sıralar ikişerliydi.

Umarım yanıma sinir bozucu, rahatsız edici biri oturmaz.

13. sıradaydım yani cam kenarı 3. Sıra.

Yerime oturup kalemlerimi hazır ettikten sonra sıraya başımı koyup hocayı bekledim.

Yanımda hissettiğim hareketlilik ile sınavda yanımda oturacak olan sıra arkadaşımın geldiğini anladım.

Kafamı kaldırıp gelene bakmam ile sessizce siktir dedim.

"Sıra numaran 14 mü?"

"Evet"

"İki tane 12. Sınıfı yan yana mı koymuşlar."

"Öyle görünüyor."

"Gençler. Sınıf defterine bakın hangi hoca bu derse giriyor."

Bartın sesli bir şekilde ayakta duran çocuklara seslenince çocuklar defterden bakıp bize geri döndü.

"İngilizceci giriyor."

"Sıçtım yaaaaa. Sen de bana kopya vermezsin. O tip yok sende."

Dediği cümle ile kaşlarımı çattım.

"Pardon o niye?"

"Ne bileyim çalışkan kızlar kopya vermez."

Doğru vermezdim ama o istisnaydı ve bunun farkında değildi maalesef.

Hocanın içeri girmesi ile kağıtları hızlıca dağıtmaya başladı ve yoklama alıp başarılar dedikten sonra aralarda gezmeye başladı.

Edebiyatta zorluk yaşayan biri değildim. Yazar eserlerede çoğunlukla hakimdim. Sınavı hızlıca çözerken Bartın'ın başını masaya koymuş uyuduğunu fark ettim.

Seni adam edeceğim ulan. İnat yaptım.

Kafamı hafifçe hocaya çevirdiğim de gözlerinin bizim üzerimizde gezdiğini gördüm.

Bakışları duvar kenarındayken yavaşça alttan Bartın'ı dürttüm.

Onu dürtmem ile masaya koyduğu başını kaldırmadan gözlerini açtı.

Tekrar hocaya baktım ve gözlerinin bizde olmadığını anlayınca hızlıca önümü açtım ve kağıdımı Bartın'a gösterdim.

Ona kopya verdiğimi anlamış olacak ki. Hızlıca geçirmeye çalışırken arada hocayı yokladı.

Hepsini geçirdiğine emin olduktan sonra kalkıp kağıdı hocaya teslim ettim.

Bartın ben kağıdımı verdikten bir 10 dakika sonra verdi ve geri sırasına gelirken bana göz kırpıp güldü.

Yapma oğlum böyle şeyler. Aşığım diyorum yan etki yapıyor.

Sınav tamamen biterken hoca tüm kağıtları topladı ve sınıftan çıkarken ben de kalemlerimi toplayıp sınıftan çıkmaya yönelirken arkamdan Bartın'ın seslenmesi ile durmak zorunda kaldım.

"Şaşırttın beni. Kopya vereceğini sanmıyordum."

Dediği cümleye omuz silktim.

"Şaşırtmayı severim."

"Sana borçluyum. Benden bir şey iste."

Evlenelim.

"Gerçekten borçlanmana falan gerek yok."

"Hadi ama yaaa kızım kopya vermeseydin sınıfta kalabilirdim. Bu iyiliğin boşuna gitmemeli."

"O zaman düşüneyim."

Bu borç meselesini cebime atayım belki lazım olur ilerde.

~~~

Sardı haaa bunları yazmak

Pabucumun BadBoyu|TEXTİNGWhere stories live. Discover now