1.BÖLÜM: Peşimi Bırakmayan Geçmiş

97 12 7
                                    

En çok da yağmur yağdığında seviyorum bu şehri. Herkesin yüzü ıslak, başı öne eğik. Sanki herkes suçunu kabullenmiş gibi...

Victor Hugo - Sefiller

Şarkılar: Noah Cyrus - Lonely

Hafifçe kapının ziline bastım. Eve gelmek, kapıyı çalıp o soru yağmuruna tutulmak dışarıdaki yağmurdan daha fazla üşütüyordu. Eve gelmekten nefret ediyordum. Sanki burası evim değil de hapishanemmiş gibiydi. Kendimi buraya ait hissetmiyordum. Tamam; eski evimde de durumlar pek farklı değildi ama bu kadar yabancı da değildi, en azından kendi güvenli alanım vardı. Ama burada kaçabileceğim hiçbir yer yoktu. Ben bunları düşünürken annem beni şaşırtarak, aceleyle açtı kapıyı.

''Neredesin sen ? Ne biçim ıslanmışsın hasta olacaksın hadi çabuk banyoya.'' diye söylendi ve bana dersimin nasıl geçtiğini sormadan beni banyoya sürükledi.

Sıcak su ile soğuk tenim buluştuğunda rahatladığımı hissettim. İlk defa gülümsedim. Ağlamadım. Son zamanlarda sadece banyoda ağlıyordum. Çünkü odamda yakalıyorlardı. Eskiden bununla baş etmesi daha kolaydı çünkü sadece annemi idare etmem yetiyordu. Ama şimdi odama pat diye giren ve özel alana saygısı olmayan üvey babam ve kardeşim ile kalmak zorundaydım. Annem için...

Zaten sık sık duş aldığım için işim çok uzun sürmemişti. Çıktığımda annemin güler yüzüyle karşılaştım. '' Hadi kurulan da yemeğe gel, acıkmışsındır.'' 

Korktum. Annem çok iyi davranıyordu. Gayet anlayışlıydı, evdeki herkes mutluydu ama ben bunun anlamını biliyordum. Çünkü bizzat yaşamıştım. Yaşamıştık...

Annem iyiyse bir şeyleri içine atıyor, alttan alıyor demekti. Bu da patlaması yakın demekti. Gerçi son zamanlarda annemden daha az korkuyordum. Evlendiğinden beri... Tabii ki evlendiği kişiye ve velayet davası devam eden kızına bana davrandığı gibi davranmıyordu. Biz ikimiz yaşarken...

 Düşünce havuzumdan çıkıp mutfağa gittim. Galiba son zamanlarda fazla düşünüyorum ve bu beni yiyip bitiriyor. 

Annem, '' Yorulmuşsundur derste, bugün istersen daha erken yat. Dersten gelince çalışmak zorunda değilsin.'' dediğinde '' Olur.'' diye karşılık verdim. Yemeğim bitince vakit kaybetmeden odama gittim. Bugün yaptıklarımı ve günlük yapılacaklar listemi kontrol ettikten sonra uyudum.

Ağlamadan, düşüncelerimin içinde boğulmadan ilk defa rahat bir şekilde uyudum. Çünkü bugün yağmur yağmıştı ve ben o yağmurda ıslanmıştım. Her yağmur damlası benim için umut demekti. Bugün umutlanmıştım. Bugün inançlı, umutlu, yenilenmiş, hayalperest  bir kız olarak yeniden doğmuştum.

Yarın bir okul gezisi vardı. Sınıf Ankara' ya gidecekti ancak ben yeni geldiğim ve çok sosyal biri olmama rağmen burada pek arkadaşım olmadığı için katılmamıştım. Sonradan pişman olmuştum çünkü son anda birkaç arkadaş edinmiştim ve beraber vakit geçirmek için gitmek istemiştim ancak iş işten geçmişti. Belki de kader benim için ağlarını örüyordu. Benim o günü, o yüzleşmeyi yaşamam lazımdı belki de. Tam toparlandım ve kendimi bu cehennemden kurtarmaya odaklandım derken o kişi yaşadığım cehennemin ateşine odun atıp harlamak için gelmişti sanki.

Babam...

Sabah erkenden kalkmıştım. Madem geziye gidemedim ve boş bir günüm, çalışmam gereken birikmiş konularım vardı o zaman bu günü verimli geçirecektim. Kalktığımda geri uyumamak ve ayılmak için banyoya koştum. Orada da işimi hallettikten sonra odama gelip masa başında oturmaktan sık sık ağrıyan ve kramp giren sırtım ve bacaklarımı rahatlatmak için egzersiz yaptım.

Güneş henüz yeni yeni kendini gösteriyordu. Güneş doğmadan uyanırdım hep. Belki de bu şekilde günümün daha güzel geçeceğine inanırdım. Gerçi benim asıl Güneşim şu an çok daha uzaklardaydı. Belki Güneş'in doğuşunu görmek bana  bu yüzden iyi geliyordu ve bu şekilde günümün güzel geçeceğine inanıyordum. Ama o gün öyle olmadı işte. O gün belki de benim miladımdı. Daha sonra yaşayacağım milatlarımın da başlangıcıydı. 

Hayal YoluWhere stories live. Discover now