3. bölüm

1K 49 6
                                    

Elimde kitap ile uyuya kalmıştım. Kapım yüksek sesle çalışıyordu. Kapıya ilerleyip kapı deliğinden baktığım da üvey babam, annem ve yanında tanımadığım iki kişi ile gelmişti. Arkamı hemen kapıya döndüm. Ne yapacaktım şimdi. "Aç kapıyı Aylin içerdesin." Siktir! Bahçe kapısından kaçabilir miydim? "Ali sen Gürkan ile bahçeye bakın kaçmasın." Şimdi maf oldum. Ne yapabilirdim ne ? Umay tabi ya Umay. Hızlıca telefonumu alıp odama koşmaya başladım. Kapıyı kilitleyip arkasına kapının yanındaki dolabı yasladım. Titreyen ellerimle ne kadar hızlı olucak şekilde numarasını tuşladım. Çaldı çaldı ve çaldı. Açmadı. Yapma bana bunu Umay yapma. Tekrar aradığım da çam kırılma sesi ile ağzımı kapattım. 4'üncü çalmada açtı.
" Alo ?" Derin bir nefes aldım. Sanki bu anı göz yaşlarım bekliyordum." Umay nolur yetiş üvey babam burda eve girdiler." Ağzımdan hıçkırık firar oldu.
" Geliyorum hemen geliyorum saklan tamam mı? Polisi ara." Başımı sanki görebilecekmiş gibi sallamakla yetindim. Lütfen çabuk ol . Dediğini yapıp hızlıca polisi aradım. Çok geç olmadan lütfen yetişin.

Kapı zorlanmaya başladığım da oturduğum yere daha çok sindim. "Aç şu kapıyı." Üvey babamın bağırmasıyla kulaklarımı kapattım. Burdan çıkmam gerekiyor şuan hemen! Oturduğum yerden güç bela kalkmayı başardım. Pencerenin önüne ilerlediğim de burada kimse yoktu. Pencereyi açıp hızlıca atladım. Aşağıya. Hayal abla bugün evde değildi. Olsa şuana kadar zaten yardımıma koşmuştu. Mahalleli sanki sinema izlermiş gibi izliyordu. Hiç düşünmeden aşağıya atladım. O sırada son sürat denilecek şekilde arabasıyla mahalleye giren Umay ile yerimde kaldım. Geldi evet geldi. Ona doğru koşacağım sıra birinin saçımdan tuttup beni kendisine çekmesi bir oldu." Bu kadar çabuk kaçışın yok Aylin." Bu kimdi? Aklımda hissettiğim metal soğuk bir namlu ile ağlamam hızlandı.
" Yaklaşma sıkarım kafasına." Umay endişeli bakışlarını gördüm. "Tamam tamam yaklaşımıyorum sende indir o silahı." Lütfen beni biran önce burdan kurtarın. Polis sirenlerini duymam ile rahat bir nefes aldım. " At silahını at." Polisin uyarısını bile dikkate almıyordu. " Asla bu kız benimle gelecek." Kendisi ile birlikte benide geriye doğru çekiştirmeye başladı. Birkaç tokezleme ve durdu." Bak indir o silahı teslim ol." Umay'dı bu gözlerimi açmak istemiyordum. "Korkuyorum Umay." Bir anda bir silah patladı. Neler olduğunu bile tam anlamadan bir çift kol beni sardı.

Burnuma dolan kahve kokusu ile gülümsedim. Bu oydu. Kollarımı boynuna dolayıp hıçkırıklarımı selbest bıraktım. İçimi çeke çeke ağladım. Sadece sırtımı okşadı.

Ağlamaktan yorgun düşmüştüm. Hiç düşünmeden kucağına alıp arabasına ilerledi. Yüzümü boynuna gömdüm.

Umay Göç
Eve girmiştim. Sessiz adımlarla odama ilerledim yol boyu kucağımda uyuyan porselen bebeğimi izledim. Bundan sonra kimse ona dokunmaya cüret edemeyecekler. Saçını öpüp odadan ses çıkarmadan çıktım. Kendime sert bir kahve yaptım. Yarın okula gelmesini istemiyordum. Bu halde zaten gelmezdi. İzin alsam onunla zaman geçirsem fena olmazdı. Kahvemi bitirdikten sonra odaya geçmiştim. Yastığıma sarılmış uyuyordu. Evden alelacele çıktığım için üstümde eşofman takımım vardı. Aylin'in arkasına yatıp kollarımı beline doladım. Mızmızlanarak göğüsüme sokuldu.

Yüzüme yayılan gülümseme ile porselen bebeğimi izlemeye başladım. Kirpiklerine gelen siyah saç tutamlarını kenara çekip yüzünü açığa çıkardım. Ağlamaktan gözlerinin altı şişmiş küçük burnuda kızarmıştı.

Çillerinin üzerinde parmaklarımı gezdirdim. Bu kız gerçekten çok güzeldi. Mucize gibi. Uyurken bir bebekten farksızdı.

Ne kadar süre onu izledim hangi ara uyuya kaldım inanın bilmiyorum ama gözlerimi araladığımda göğsüme bir kedi gibi sokulmuş Aylin ile yüzümde gülümseme oluştu. Yanağını okşayıp yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra uzun saçlarımı yukarıdan dağınık topuz yapmıştım.

Mutfakta son kalan krepimi pişiriyordum. "Günaydın." Yan tarafımdan gelen porselen bebeğim ile gülümsedim. "Günaydın." Yanıma gelip sarıldı. Bu ani teması beklemediğim için birkaç saniye ne yapacağımı bilemedim. Omzumu öptüğünde kendime gelip küçük bedenine sarıldım. "Günaydın porselen bebek." Gülüp yüzünü sakladı. Kahkaha atıp kendimden ayırdım." Otur hadi kahvaltı yapalım." Başını salladı yanağımı öpüp yerine geçti. Krepi alıp masaya koydum.

Tatlı tatlı yemeği yemiştik. Şuan göğsüme yaşlanmış film izliyordu. Çekindiği belliydi kas katı ve kendi evinde gibi davranması gerekiyordu ama yapamıyordu. Boğazımı temizleyip yüzüme bakmasını sağladım.

"Aylin'im, porselen bebeğim burası artık senin evin. Misafir gibi davranma. Benim her şeyim senin porselen bebeğim." Önüne gelen küçük saç tutamlarını önce okşadım ardından kulağının arkasına sıkıştırdım. Gözleri tekrar dolmuştu. "Ben ben kendimi sığıntı gibi hissediyorum. Ev işi falan yapayım yarım edeyim sana ben yoksa kendimi mahcup hissederim sığıntı gibi." Başımı hızlıca iki yana sallayıp kucağıma oturmasını sağladım.

Yüzümü ellerimin arasına alıp küçük burnunu öptüm." Porselen bebeğim sen bana sığıntı ya da yük olmazsın ki çıkar bu düşünceleri aklından." Masum masum dolu gözlerle bana bakıyordu. Yiyesim geliyor şu kızı ya." O zaman şöyle yapacağız." Kafamı yana eğdim. "Zor durumda kaldığın zaman yardım edeceğim. Tamam mı?" Anlamsız gözlerle bakmaya başladım ne zor zamanı ya? " Zor durum?" Gülüp kendini sürtüğünde ne demek istediğini anlamıştım. Hızlıca elimi beline koyup durmasını sağladım.

"Sırası değil porselen bebek şuan dinlenip iyileşmen gerekiyor. Arkasından derslerini alıp çalışacağız eksiklerini." Kaşlarını çatıp kollarını birbirine doladı. Omuz silkip başını omzuma koydu." Ama ama ben annecim ile film izlemek istiyorum göğün sokulup uyumak istiyorum. Seni istiyorum kısaca ya." Tam bebek tam böyle çocuğu kucağına alıp sevmek istersiniz ya şuan o şekilde olablirim. Yok dayanamayacağım. Yanağını elimi koyup sıktırdım. Ellerini elimin üstüne koyup ayırmaya çalışsa da  izin vermedim . Küçük burnunu ıstırdığım da çığlık attı. Kahkaha atarak ellerimi çektim." Ya ama ama hainsin sen ya." Kucağımdan kalkıp söylenerek salondan ayrıldı. Arkasından sadece gülerek baktım.

Bir süreden sonra gidip gönlünü almıştım. Şimdi birlikte kurabiye yaptırıyorduk. Hamura şekil vermesi kalmıştı." Yuvarlak yapalım duz olsun üstüne de çikolata parçası koyalım." Heveli haline kıyamıyordum başımı sallayıp çikolata parçalarını uzattım. Bir süre bekledi." İzmir bombası?" Asla karar veremiyor ikizler burcu kesinlikle." Burcun ne ya senin?" Anlamsız gözlerle baktı "Ne oldu ki?" Gülüp yanağını öptüm." İkizler gibisinde bir kararın birine uymuyor." Kulaklarıma kıkırtısı yankılandı. "Yok hayır ikizler değil. Yay burcum" Dolaptan çıkarıp Nutella'yı açtım. Tatlı kaşığı ile kurabiye hamurunu doldurdu.

Temsiyi fırına verdikten sonra bir tatlı kaşığı ile çikolatayı iştahla yemeye başladı. Gerçekten çocuk gibi. Çocuk değil tam bebek. Burnuna vurdum." Ya yapma çikolata yemek istiyorum ben." Omuz silkip çenesini avuçlarımın arasına alıp dudaklarında kalan çikolatayı aldım. Kızarmıştı. "Güzelmiş çikolata." Kaşığı bırakıp hızlıca uzaklaştı yanımdan. "Kaç porselen bebek kaç nereye kadar kaçacaksın?" Bir süre cevap vermesini bekledim. Kapının kenarından kafasını gösteri." Kaça bildiğim yere kadar annecim." Öpücük atıp tekrar kayboldu.

Tatlı eşek sıpası başımı iki yana sallayıp mutfaktaki kirlileri toparladım. Aylin için ballı süt hazırlayıp yanına ilerledim. Ev ne büyük ne de küçüktü.

Kütüphanede bulunan kapıyı araladığımda kütüphanenin önünde oturmuş kitap okuyordu. "Bebeğim?" Kafasını korkarak arkaya çevirdiğin de korku dolu yüzünde gülümseme oluştu. Bu kızın gülümsemesi bulaşıcı ben size söyleyeyim. Sanki şey gibi bulaşıcı hastalık gibi ama bu daha güzeldi.

Bu daha güzel bir hastalıktı mutlu edecek bir hastalık...

Beğeni ve yorumlarınız benim için önemlidir

                                                 18.11.2023

Porselen Bebek G!PWhere stories live. Discover now