913, son arzun nedir?

101 13 21
                                    


Yanındaki sıcacık tene sırnaşıyor, üzerine bir kol atmış ve sıcak nefesini boynuna doğru üfleyen bedene sokuluyor. Bir süre sonra gözlerini açıp kirpiklerinin arasından bakınıyor etrafına. Bir an önce kalkıp gitmesi gerektiğini, hiç burada olmamış gibi şu anda kalkıp gitmesi gerektiğini biliyor. Buraya bir daha dönemez, dönmemeli. Dönmemesi gerektiğini ve bunun kısa ömründe unutulmayacak fakat devamı da olmayacak bir anı olarak kalması gerektiğini biliyor. Fakat sıcak tenin kendisini sabah soğuğunda ısıtışına karşı koymak istemiyor, vücudundaki tatlı ağrı da onu olduğu yere bağlıyor sımsıkı. Biraz daha durursa herhangi sıkıntı olmayacağını düşünmek, olmayacağına inanmak istiyor. Hem kaba olmaz mı öyle rüzgârlarda uçuşan bir tüy gibi yolunu bilmeden ve bir sese bile sebep olmadan çıkıp gitmek? Kandırıyor kendisini, kandırmak istiyor. Onu bu yatakta tutan tek bir şey varsa o da kendisi, içindeki bir diğer kendisi ama bu tonlarca hâline paylaştığı bedeninin her türlü suçlu durumda çürüyeceğini biliyor.

Sıcak tenlinin yüzüne doğru indiriyor bakışlarını, aynı zamanda çekingen hissederken aynı zamanda da bakmak için bir salise bir geç kalmak istemiyor onun yüzüne. Onun yastığa gömülmüş, saçları dağılmış ve yanağı tüm yüzünü buruşturmuş yüzünü görmek istiyor. Bakıyor da, gözünü bile kırpsa tüm konusunu kaçıracağı bir filmi izler gibi izliyor onun yüzünü. Kendisine güvenini bollukla veren yüzünün sahibinin bedenini izliyor, çıplak üstü harici bedeni yorganla örtülü. Beomgyu'nun eli dün yeterince aynı teni ve bedeni hissetmemiş gibi yeniden uzanıyor kara saçlının yüzüne. Parmak uçları kuş tüylerine dönüşmüş bir kibarlıkla okşuyor hafif pürüzlü elmacık kemiklerini, kaşlarını tarıyor parmaklarıyla. Uzun olmayan ve gözlerinin kenarına doğru kayan kirpiklerinin gözünün altına değişini izliyor, kaşlarının aşağıya doğru uzayışını ve çatık şeklini inceliyor, dudaklarının dolgunluğunu ve dudağının kenarındaki dün geceden kalma yarasına bakıyor. O yara, o yaranın oluşumuna gülümsüyor.

Daniel bir heykeli tutar, taşır edasıyla yerleştiriyor ellerini Beomgyu'nun ensesine. Bir yandan da Beomgyu'nun dudağının kenarlarına öpücükle kondurmakta. Beomgyu onun bu sakinliğine ve hafifliğine dayanamıyor, aynı zamanda hoşuna giderken aynı zaman da onun o dudaklarını kendi dudakları üzerinde hissetmek istiyor artık. Daniel bunu bilerek yapıyor gibi, Beomgyu'nun sinirleri ve heyecanıyla oynamaktan zevk alıyor sanki. Beomgyu bir süre daha Daniel'in ona uyguladığı yavaş işkenceye dayanıyor. Beomgyu'nun sabrı bir süre sonra taşıyor, ellerini sertçe Daniel'in yanaklarına koyuyor ve dudaklarını sonunda birleştiriyor, Beomgyu sadece onunla doğru düzgün öpüşmeye çalışırken Daniel'in durmadan sırıtışı ve gülüşü buna engel oluyor. Beomgyu en sonunda Daniel'in alt dudağına tatlı bir ısırık bırakıyor, artık kendisiyle böyle oynamayı bırakması için ona yalvaracak duruma gelmeden. Ağızlarına gelen demir tadının Daniel'in dudağından geldiği görünce tam özür dileyecek iken, her ne kadar biraz bilerek yapmış olsa da, Daniel ona gülüyor ve saçlarını okşuyor. "Sen... Apayrı bir şeysin." diyor. Beomgyu her yerinden titriyor.

Beomgyu dün geceden kalma anıları gözlerinin önünden bulanık bir şekilde, tekrar ede ede geçirirken yanındaki bedenin kıpraştığını hissediyor. Kalkıp gitmeliydi, hayır, bu kaba olurdu. Onu bir daha görmemeli, bu evden nasıl çıkacağı önemli değil veya bu evden ne zaman çıkacağı önemli değil fakat önemli olan onu bir daha görmeyecek olması. Bugün kendisine izin verecek, biraz daha huzurunun kollarında yatıştıracak kendisini ve geri dönecek olması gerektiği gölgelerin altında bir ışık bile olamamaya devam edecek. Yeonjun, evet Yeonjun, Daniel değil.

"Daniel..." Beomgyu, Daniel onun boynunda ve köprücük kemiklerinde dudaklarıyla tenini ele geçirirken sadece kısık iniltiler çıkarabiliyor. Daniel'in adını tekrar tekrar kısık iniltilerle, kısık fısıldamalarla durmadan söylüyor. Bir dua gibi adını söyleyip duruyor. Daniel adının bir ihtiyaç gibi tekrar tekrar söylenmesine dayanamayacak gibi hissediyor, Beomgyu ellerinin altındayken onu daha da çok kapana kısmak istiyor. Beomgyu'nun yaralarla dolu bembeyaz tenini buzullarda çıplacık bedeniyle sıcakları arayan, çöllerde bir damla suya hasret kalmış bir beden gibi öpüyor. Daniel, 'Daniel' olmak istemiyor o an, tüm güveni ve tüm kimliği manasız kalıyor düşüncelerinde. O an tamamen kendisi olmak istiyor, Beomgyu her ne kadar kendi adını söylüyor olsa da söylediği isim Yeonjun'un kendisine kendisinden biraz da olsa yabancı kalan tarafı, o, Yeonjun olmak istiyor onun aklında da. Çekiyor dudaklarını ve dişlerini kıpkırmızı olmuş tenden ve yüzüne bakıyor Beomgyu'nun, onun terlemiş alnına yapışmış perçemlerini geriye doğru tarıyor. Kısılıp açılan gözlere bakıyor, odadaki loş ışıklandırma onun o kirpiklerinin gözlerinin altına gölgeler boyayışını izliyor. Yeniden çöküp, dişlerini geçirip öpmek istediği o dudaklara çöküp her bir hareketini abartıya boyamak istiyor. Bir elini kaldırıp onun yanağını okşuyor, "Yeonjun de bana, beni ve kim olduğumu gör. Görürken de bir başka adı anmayı bile aklından geçirme, burada senin için sadece Yeonjun olacak."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 04, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

slow down, yeongyuWhere stories live. Discover now