Para karşılığında resmen satılmış olmak hoşuma gitmiyordu ama kurtulmam gerekiyordu. Annemi kurtarmam gerekiyordu. Bizim bu adamdan kurtulmamız gerekiyordu.

“Anne?” dedim ssessizce. Ayağa kalkıp bana yaklaştığında kollarını açtı. Gözlerimin dolmasını engelleyemeden ona sımsıkı sarıldığımda annem bana sarılamadı. Sırtımdaki yaralar yüzünden.

Gözyaşlarımı tutamazken annemin ellerini omuzlarımda hissettim. “Hadi gel eşyalarını hazırlayalım.”

Annemin sesiyle ona daha sıkı sarıldım. Benden ayrıldığında elimle yüzümü kuruladım. “Bir şey götürmene gerek yok. İstanbul'a gidince yenilerini alırız.” gözleri üstümdeki kıyafetlere takıldı.

Utançla kafamı eğip hafifçe salladığımda annemle birlikte odama gittik.

Hayat çok garipti. Henüz birkaç saat önce hayatım ellerimden kayıp giderken şimdi hayatımı yeniden inşa etme hakkına sahip oluyordum.

Seçtiğim yolun bana ne getireceği belirsizdi, belki her şey daha kötüye giderdi ama bana göre artık daha kötüsü yoktu.

Ölecek miydim? Belki de ölecektim ama burada da ölecektim. Kalmam ya da gitmemin sonucu aynı olacaksa kalmamın bir anlamı yoktu.

Hayat seçimlerimize göre şekillenirdi ve bazen sonuçlar değişmeyecekse seçimlerin bir önemi kalmıyordu.

“Anne.” dedim odaya geçtiğimizde.

Annem yaşlı gözleriyle bana döndü. “Efendim annem?”

“Seni kurtaracağım. Oğlu nasıl biri bilmiyorum ama bu adama seni kurtarmam gerekktiğini söyleyeceğim. İstanbul'da polise gidip her şeyi anlatacağım. Seni yanıma alacağım.”

Annem yapma dercesine gözlerime bakarken yutkundu. Yanıma yaklaşıp ellerimi tuttu ve başparmaklarıyla ellerimin tersini okşadı.

“Sen kendini kurtar. Kocan olacak adam ne mal bilmiyorum ama umarım iyi biridir. Ona boyun eğme, eğitimini tamamla. Bir gün,” devamını getiremedi çünkü açık olan kapıdan babam göründü.

Merakla annemin yarıda bıraktığı cümleyi tamamlamasını bekledim ama biliyordum, o cümle yarım kalmıştı ve bir daha tamamlanmayacaktı.

“Agâh Bey gidiyor. Hazır mısın?” babam kapının pervazına yaslanıp belki de hayatımda ilk defa duyduğum kibar bir ses tonuyla konuşuyordu.

Gözlerimi kısıp yüzüne bakarken o, yüzüme bakmamayı tercih ediyordu. 

Geliyorum. Kıyafet almayacağım zaten.”

Anneme son kez bakıp odadan ağır adımlarla çıkarken babam kapının pervazından çekildi. Yüzüme bakmamaya devam ederken o, ben çıkış kapısına yaklaşıp ayakkabılarımı ayaklarıma geçirdim.

Bitiyordu. Bunun adı kurtuluştu. Kurtuluyordum.

İçimden kurtuldum diye bağırarak ağlamak geliyordu ancak beni neyin beklediğini bilmiyor olmak beni engelliyordu.

“Hazır mısın Elmas?” Agâh Bey’in koyu renkli gözlerini üzerimde hissettiğimde bağcıklarımı bağlamayı bırakıp kafamı kaldırdım.

“Hazırım.”

“Uçakla götürmeyi isterdim ancak ben eski kafalı bir admım, kendi özel uçağım olsa bile güvenmem.”

TUTSAK حيث تعيش القصص. اكتشف الآن