Ömer ve Zeynep otelde özel bölüme gelmişti. Zeynep'in alışması için biraz süre geçmiş olacağını düşünüyordu. Özel kısımda kahvaltı hazırlatmış ve kendi odasında da eşiyle muhabbet etmeye başlamıştı.

Özel bölümde yemek yemişlerdi. Evlilikteki ilk kahvaltılarını özel ve baş başa yapıyor olmalarının keyfini çıkarıyorlardı. Ömer'in odasına geçerek, yalnız kalmanın tadını çıkarıyorlardı.

"Zeynep, sana soru sormak istiyorum ama nasıl olacak bugün özel bir gün... İlk günümüz olduğu için de seni yormak istemiyorum" diye sordu mahcup bir şekilde.

"Sor Ömer, sor! Sonuçta ne kadar erken kurtulursak, o kadar bu çabuk iyileşir ve mutlu oluruz" diyerek sevdiğine sarıldı. Odanın balkonuna çıkarak kendilerine çay gelmesini beklediler.

Çayları geldiğinde Zeynep, eşine ve kendisine doldururken, Ömer ağa da onun bu halini izliyordu. Çayların yanında gelen atıştırmalıkları açarak eşine yardımcı olduktan sonra onu dinlemeye başladı.

Zeynep Ömer'in geçmiş konularla ilgilendiğini bildiği için geçmişten anılarını paylaşmalıydı. Geçmiş anılarının hangisini anlatması gerektiğini düşünerek sonunda birine karar verdi.

16 Yıl Önce

Zeynep babası ile yeni geldiği şehirde ilk defa ağaların toplantısına gitmişti. Ağaların toplantısının ne olduğunu bile bilmezken, babası ile gidebilmek için çırpınmasının nedeni de, babası ile birlikte olmaktı.

Annesini kaybeden bu küçük çocuğun kalbinde babası için bir korku vardı ama kimsenin gördüğü veya anladığı yoktu. Sanki yanında olsa, ölümü anlayacak ve babasını ölümden kurtaracaktı.

Ömer babasının yanına geldiğinde kucağına oturan küçük kıza gülümsemeye başlamıştı. Küçük kız ona masumca konuşuyordu. Kıskanmıştı o an küçük kızı. Ağalık büyük çocukların omuzlarında bir yük olarak oturmuşken, Ömer hep ciddi bir şekilde eğitiliyordu.

Babası ile konuşurken "Bekir dede!" diyen kızın babasının saçlarından dolayı dede dediğini anımsadığı için fazlasıyla eğlenmişti ama belli edememişti. "Bekir dede sen babamın nasıl arkadaşısın. Senin saçların çok beyaz" dediğinde ise ağaların hepsinin yüzünde bir gülümseme olmuştu.

Toplantının maskotu gibi olan kızın Bekir Demirhanlı gibi bir adama küsmesi bile komikti. Bekir Beye "Ben küçük değilim!" diye çıkışıp parmaklarını beş yapmıştı. "Bu kadar ay sonra..." bir parmak daha açarak "Altı yaşına gireceğim. Küçük dediğin için seninle küstüm Bekir dede!" diye babasına gidişi ile herkesi gülümsetmişti.

Gülümsetmek için ekstra çabaya bile gerek duymuyordu. Bu kızın her hali komikti. Onu o an ne kadar da özgür hissetmişti. Kendisinin çocukluğu bile bir sorumluluktu çünkü herkes ona Demirhanlı'nın varisi olarak bakıyordu.

Zeynep ise bu anlarda küstüğü Bekir dedesine göz ucuyla bakarken yanındaki karakaşlı kara gözlü çocukla da göz göze gelmişti. Gözlerinin güzelliğini, gözlerinde gördüğü öfke kapatır olmuştu.

Zeynep bu çocuğun bakışlarından korksa da, gözünü ondan alamamıştı. Bekir dedesinin kendisine baktığını görünce de "Hıh!" diyerek kafasını babasına çevirmişti. Bekir ağa bu duruma gülümserken, Ömer'in bu duruma sadece ciddiyetle bakması normal olamazdı.

Bu toplantıda kaçan iki kişinin berdel kararı verilirken, Zeynep babasından her şeyi öğrenmeye çalışıyordu. Kendisine yabancı gelen bu ortamda, Bekir dedesi önemli birisi gibiydi.

Sonunda toplantı bittiğinde, Bekir dedesi ile çikolata karşılığında barışan Zeynep, babası ile parka gitmişti. Bir süre sonra da evlerine giderek uyumuştu. Bilse ki bu son mutlu günleri, asla uyumaz ve onun elinden tutarak geceler boyu oynardı.

Annemin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin