cellat

138 57 50
                                    

Cellat
Tüm gönlü kırık ve güzel kurumuş çiçeklere gelsin...

Yirmi dört temmuzdu bugün. Hem aşk hem doğum günümü. Nefesim olmuş, güzel adamla birinci yılımızdı. Birinci ay'ımız da götürdü mekanda ki yemekleri yapmıştı. Bize özel olan şarkımız Nilüfer "ta uzak yollardan' şarkısıyla dans ediyorduk. Bu benim için tanışma yılım değil de vuslatım gibiydi. Birinci ay'ımız da nasılsa birinci yılımız da öyle bakıyordu. Kollarımı onun boynuna sarmış o da benim belime koymuştu sarmıştı. Biraz da nakaratından söylüyordu, gözlerin de bir hüzün vardı sanki. Bir şey diyecekken susturdu. Güzel dudaklarından bana bir buse kondurdu. Tekrar nefesim oldu. Karşımda ki boy aynasından ona bakmak istedim. Elinde iğneyi ben kolundan çıkmaya çalışırken batırmıştı. Gözlerim kapanmak üzereyken sesini duydum.
"Gülümm bu acı bir hediyem oldu affett!" Dedi...

Bir baş ağrısıyla gözümü güçlükle açtım. Saniyeler süren bulanık görmem açıldı. Ellerim ve ayaklarım iple bağlıydı. Etrafa bakındım; kırık beyaz çatlamış duvarlar, asılı duran duvarda bir ayna ve demirleri olan bir pencere. Güneş batmak üzereydi. Yine kâbus görüyor olmalıydı! Gözümü kapatıp açtığımda yine bu odadaydım.
Yine kumar borcu vardı, at hırsızı lakabını yine layıkıyla yerine getirmişti. Yine gelecek ve özür dileyecek affetmeyecektim! Hemen almalıydı beni!
Annem kızacaktı, Asaf Bey belki de beni işten çıkarmıştı. Ahmet yine haklı çıkmıştı. Aşkın gözü kördü; ama bu sefer sondu, bir daha kanmak istemiyordum.

Kapı kilidinin sesini duymamla kapıya baktım.Siyah takım elbiseli babam yaşlarında bir adam hızla yanıma gelip, kollarımı ve ayaklarımı çözdü. Sigara ve alkol kokusu midemi bulandırmıştı. "Serdar nerede?
Nerede o at hırsızı?!" Dedim burnu gerildi üst dudağı kıvrıldı kaşları çatıldı. Ceketinin cebinden çıkardığı kağıtları önüme koydu.
"At hırsızı, seni altın kafes'e sattı, buranın malısın artıkk! Bunları ödemeden gidemezsin!"
Sahnelerin bülbülü Rüya'sın" dedi.

Kötü bir gülümsemeyle gitti. Kâbusum gerçek olmuştu. Şaka olmalıydı bunlar, gelip beni alacaktı! On bin dolardı,söz vermişti. Bir kere de tutsa olmaz mıydı?
Uçurumdan gözüm kapalı kaç kere atlamışımtım? Durmam lazımdı.
Ahh! Ahh! Serdar beni ateşin içinde bırakamazsın!
Allah'ım ne olur bunlar bir rüya olsun.
Kâbusum gerçek olmasın.
İnsanın Nefesim dediği biri nefesini kesebilir miydi? Gülüm diye sevdiği kişiyi kurutur muydu? Ailem anlar mıydı, kardeşim dediklerim inanır mıydı! Bin parçaya ayrılmıştı kalbim, bedenim can çekişiyordu.

Bir abla geldi, etrafı topluyordu. Duvara asılı aynayı alıp yere fırlattım. Daha küçük parçalara ayrıldı, her şey birden bire oldu. Keskin ve üçgen bir parça alıp kadının boynuna batırdım.

"Yardım et bana! Telefonun ver babamı arayayım. O polis seni de bebeğini de korur." Dedim. İkimiz de çaresiz ve savunmasızdık.
Titriyordum, kadın ise kollarını karnına sarmış ağlıyordu. "Bırak beni, kurtulamazsın buradan!" Dedi, gözyaşları koluma damlıyordu. Hızlı nefes alıp verişleri, karnını kollarının arasında sıkıştırdı.
Kapı açıldı, siyah takım elbiseli adam ve başka bir adam geldi.
"Bırak lan kadını! Delilik yapma! Parçanı bile bulamazlar!" Dedi
"Bırak Sevda'mı!" Tabancasını bana doğrulttu,
"Önce ben öldürürüm seni."Eli titriyordu, gözümün kararmasıyla kadın kollarımdan ayrıldı. Avucum da tuttuğum parça avucumu yaralamıştı. Kanım aynaya damlıyordu bir şelale gibi. O adam gelip bir tokat attı yanağıma. Kulağımda ki çınlayan ses ve adamın berbat sesi kulağıma geliyordu.
"İkinci de affetmem rüya! Götürün bunu eve iki gün sonra insana benzeyen şekil de getirin!"...
İki Yıl sonra
Gözlerimi annemin çiçeklerin kokusuyla açtım. koku annemin çiçekleri kokusuydu. Gözlerimi açtım,odamdaydım. Kalktım,mutfağa gittim. Her zamanki gibi annem çayı doldurmuş babamda meşhur menemeninden yapıyordu.
Sarıldım anneme "Annem özür dilerim affet." Elini öptüm babama gittim sarıldım. Öyle çok özlemiştim ki. "Kızım güçlü ol, az kaldı bitecek." Dedi ve ikisi de mutfaktan çıktı. Ben de peşlerinden gittim kapı kilitliydi. Bahçeye geldim, bizim bahçemiz değildi, çiçekler sararmış, ağaçlar devrilmiş uçurum olmuştu. Dibinde bir adam vardı, bir adım atsa düşecekti, kolundan tuttuğum gibi çekmeye çalıştım. Çekemiyordum...

Vezir Where stories live. Discover now