"Kendime yediremiyorum ama ondan yardım istemek mantıklı olabilir, Bekir. Sen dedikten sonra biraz onu araştırdım. Mesaj yazmaya çalıştım ama yapamadım. Beni nasıl gözden çıkardıkları aklıma geldikçe mesajları sildim." Durdum ve burnumu çektim. 

"İnan bana söz konusu Kayra olmasaydı kendimi bir gram düşünmezdim. Onun için gururumu bırakmaya çalışıyorum ama çok zor." Gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildiğimde Bekir kollarını bana doğru uzatıp sıkıca sarıldı. Sarılışına karşılık verdim. 

"Sen harika bir annesin. Bunun da bir çözümünü bulacağız tamam mı? Yeniden güldüğümüz günler gelecek." Başımı salladım ve geri çekildim. Kendime gelmeye çalışarak yüzümü ovuşturdum. Kısa süreliğine birbirimizin yüzüne bakıp bekledik. İkimiz de lafa giremiyor gibiydik. En sonunda Bekir, avcunu havaya doğru göstererek elini uzattı. 

"Telefon?" dedi kibarca. Başımı salladım. Ben yapamıyorsam o yapmalıydı. Konuşmadan yapmamız gerekeni biliyor ve anlaşıyorduk. Yastığın altındaki telefonumu ona uzattım ve hiçbir şey demeden odadan çıktım. Hızla lavaboya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Saçlarımı daha düzgün bir şekilde atkuyruğu topladıktan sonra mutfağa girdim. Seher teyze ve Kayra, fırının başında pişmekte olan poğaçalara bakıyorlardı. Geldiğimi görünce Seher teyze gülümsedi. 

"Günaydın kızım." dediğinde günaydın diyerek ona karşılık verdim. Kayra, heyecanla Seher teyzenin fırından çıkardığı poğaçalara burnunu yaklaştırdığında tepsiye dokunmaması için onu uyardım. Masadaki eksikleri tamamlayarak onlara yardımcı olmaya koyulduğum sırada Bekir elinde telefonumla içeri girdi. Kayra ve Seher teyzeye bir şey çaktırmayarak yanıma geldi ve telefonumu uzattı. Hiçbir şey olmamış gibi telefonumu elinden aldım ve soru sorarcasına ona baktım. Başını olumlu anlamda hafifçe öne eğdi.

Masaya oturduğumuzda Kayra'yı da yanıma aldım ve tabağını sevdiği şeylerle doldurdum. Biraz daha patates kızartması istediğini söylediğinde bugünlük tartışma kaldıramayacağım için kaçamak yapmasına izin vererek biraz daha patates koydum. Seher teyze oğlu Bekir'le bir sohbete daldığında masanın altından telefonumu açtım ve instagrama girdim. Bekir'in ne yazdığını görmek istiyordum. Bekir ile göz göze geldiğimizde annesini dinliyor gibi yapıyor ama benim ne yaptığımla ilgileniyordu. Mesaj kutusuna cesaretimi toplayarak tıkladım. 

"Parla seninle acil bir konu hakkında görüşmem gerekiyor. Mümkün mü?" 

Netti, kısaydı ve sevgi içermiyordu. Halini, hatırını sormamıştı. Durumun aciliyetini de belirtmişti. Bekir gerçekten de iyi bir mesaj atmıştı. Göğsümün sıkıştığını hissederek derin ve titrek bir nefes aldığımda Bekir bana baktı. 

"Oğlum?" dedi Seher teyze. 

"Evet anne, haklısın." dedi Bekir toparlanmaya çalışarak. 

"Oğlum pazartesi miydi salı mı diyorum ne eveti ne haklısı?" dediğinde hafifçe güldüm. Çayımdan bir yudum içip Kayra'nın tabağını kontrol ettim. "Sevdin mi?" dedim poğaçaları işaret ederek. Başını keyifle salladı. "O zaman ne diyoruz?" dedim Seher teyzeye bakarak. 

"Eline sağlık." dedi Kayra, utangaç bir tavırla. 

O sırada telefonum titredi. Panikle masanın üzerine bıraktığım telefonu kaptım. Bekir de aynı telaşla başını kaldırdı. Parla. Parla mesaj isteğimi kabul etmişti. Bildirime tıkladım ve bekledim. Yazıyordu. Kalp atışlarım hızlandı. Görüşmek istemeyecekti, reddedecekti. İçimden bir ses öyle diyordu ve buna şaşıramazdım da. Bekir, soru sorarcasına bana baktığında omuz silktim. 

"Bir şey mi oldu?" dedi Seher teyze aramızdaki gerilimi hissederek. "Yok hayır. Sadece bir haber bekliyorum." dedim kısaca. "Ne haberi?" dedi Kayra merakla. Hafifçe başını okşadım. "Bir şey yok bebeğim." 

"Ahu ama ne haberi?" dedi sızlanarak. Parla'nın mesajı gelmişti. Cevap vermeden ayağa kalktım ve mesajı içimden okudum. Bekir de benimle birlikte masadan kalktı. 

"Ahu? Sen misin gerçekten? Elbette mümkün. Tuhaf kaçacak biliyorum ama sormalıyım. Neredesin? Nerede yaşıyorsun?" 

Sıkıntıyla iç çektim ve hızla düşünmeden bir mesaj yazdım.

"İzmir'deyim. Sen?" 

"Ben de. Sana konum atayım. Bugün görüşelim. Şu acil konu hakkında." 

Ve hemen arkasından bana bir konum gönderdi. Bekir, başımda dikilerek beni bekledi. 

"Ne diyor?" diye mırıldandığında başımı salladım. "Kabul etti, bugün görüşeceğiz. Kayra'yla ilgilenebilir misin?" dedim. Bekir'in yüzünde bir gülümseme belirdi fakat benim gülmediğimi fark edince hızla toparlandı ve yüzündeki sırıtışı sildi. 

"T-tabi, elbette. Sen git, hazırlan." Telefonum yeniden titrediğinde ekrana baktım. 

"Ahu? Bu da benim numaram. Geldiğin zaman araman için." Hemen arkasından da bir numara bırakmıştı. Kayra'nın biraz siniri bozulmuştu. Masadan keyifsiz bir şekilde kalkarak koluma tutundu. 

"Anne ne haberi?" dedi bir kez daha. Dizlerimin üzerine çöktüm ve onun hizasına gelerek yanağına bir öpücük kondurdum. "Kayra'm. Bebeğim benim bugün bir iş görüşmesine gitmem gerekiyor. Annen yeni bir iş istiyordu hatırladın mı? Bugün de biraz Bekir abinle vakit geçirsen olur mu?" Kayra, durumdan hoşnutsuz bir şekilde başını hareket bile ettirmeden yalnızca gözlerini oynatarak hemen arkamda duran Bekir'e baktı. Ben de başımı çevirdiğimde Bekir'i otuz iki diş sırıtırken buldum. 

"Oyun oynarız?" dedi ilgisini çekmeye çalışarak. 

"Ben oyun sevmem ki!" dedi Kayra hemen sızlanarak. 

"Ah doğru! O zaman deney?" dedi Bekir, onun en sevdiği şeyi önererek. 

"Eskilerden olmaz. Yeni bir deney olsun." dedi Kayra nihayet gülümseyerek. Bunun üzerine ayağa kalktım ve mutfaktan çıktım. Odaya yeniden giriş yaparak çantama alelacele attığım kıyafet parçalarını çıkardım. Siyah, paraşüt kumaş ve son derece rahat hissettiğim pantolonumu yatağın üzerine attım ve üzerine de siyah atletlerimden birini bıraktım. Kapıyı arkamdan kapatıp hızla kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Aynadaki yansımama baktığımda yıllar sonra kardeşimle yapacağım buluşma için çok basit ve spor göründüğümün farkındaydım. Ancak ne yanımda tercih yapabilecek kadar çok kıyafetim vardı ne de kombin yapacak kadar enerjim.  Beş dakika sonra Kayra çoktan kapımı yumruklamaya başlamıştı. 

"Ahu? Gittin mi?" diye seslendiğinde kapıyı açtım. 

"Hayır sadece giyiniyordum." dediğimde gülümsedi. 

"Bekir çok güzel bir deney seçti, çok ilginç olacak." dediğinde teşekkür edercesine Bekir'e baktım. 

"Sen git artık. Beni de mutlaka ara ve bilgilendir." dedi. Ona son bir kez daha sarılıp ayakkabılarımı giymeye koyuldum. Tam çıkmak üzereydim ki Bekir bana seslendi ve avucuma bir şey bıraktı. Arabasının anahtarını görünce şaşırarak ona baktım. 

"Daha hızlı gidersin. Artık vakit kaybetmemelisin. Unutma çok az zamanımız var." 

"Size lazım olmaz mı?"

"Buralardayız biz işte, Ahu. Araba lazım olsa mahalleden birinden alırım. Sen git, aklın da bizde kalmasın." Kayra, hemen Bekir'in arkasından bana kısa bir bakış attıktan sonra Bekir'i dürtükledi. 

"Haydi deneye başlayalım artık!"

"Anneye bir öpücük yok mu?" dediğimde beni kırmayarak öne çıktı ve yanağıma bir öpücük kondurdu. O an sanki hemen dönemeyeceğimi hissetmiş gibiydim. Bu yüzden Kayra'ya normalden biraz daha uzun sarılıp öyle ayrıldım. 

"Bekir abini üzmüyorsun Kayra. Döndüğümde şikayet duymayacağım." dedim. Bekir ile ikisine el sallayıp Bekir'in arabasına doğru yöneldim. Arabaya bindiğimde nefes nefese kalmış bir şekilde direksiyona tutundum. Neden bu kadar yorulduğumu bilmiyordum bile. Sadece fazla gergindim ve kalp atışlarım beni yoruyordu. Telefonumu açtım ve Parla'nın attığı konuma tıkladım. Attığı konum bir kafeye aitti. İsmine ve konumuna aşina değildim ama fazla uzak gözükmüyordu.







Altın TepsiTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang