İlk defa hayatımda birisi tarafından uyarılmıştım. Peki Mert'e nasıl güvenebilirdim? Ya o da planın bir parçasıysa? "Sana güvenmiyorum" dediğimde, sadece sırıttığını görebilimiştim. "Ozaman hiç uyarılmadım demezsin en azından" diye yanağımı parmaklarıyla sıkıştırmıştı. "Sen beni hiç uyarmazdın ne oldu başına taş felan mı düştü?" dediğimde, "kanıtlamak zorunda değilim ya inanırsın ya inanmazsın" demişti. Dediklerini düşünmeye başlamıştım. Sigarasını söndürüp, balkondan gitmişti.
Kendi başıma kaldığımda, yanıma Selen gelmişti. Birden korktuğumda, "korkma sadece benim" demişti gülerek. "Ya kızım o kadar sessiz gelmesene?" diye kalbimi tuttuğumda, bir kaşını kaldırmıştı. "Noldu demin o Mert denilen çocukla senin aranda?" diyerek sorduğunda, "Selen burdan hemen gitsek iyi olur" demiştim yine aklıma Mert'in laflarını getirerek. "Mert bana-" demeye çalıştığımda, Selen gülmeye başlamıştı.
"Yok artık daha neler" dediğinde, tekrar gülmeye başlamıştı. "Seni burdan kaçırmak istiyorlar ve sen buna inanıyorsun gerçekten" diye konuştuğunda, "bide sen bana naif dersin" demişti son olarak. Kimin haklı kimin haksız olduğunu bilmediğim için artık sadece eve gitmek istiyordum. Ama peki ya arkadaşım haklıysa ve Mert beni partiden atmak istiyorsa? O kadar kolay değildi bir kere beni yine aktivitelerden dışlamak.
Selen'in bileğinden tutup, "ozaman gel eğlenelim" demiştim salona girerek. "Balkonda saklanmaktan usandım" diye konuştuğumda, Selen sadece şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. Elime aldığım alkol şişesini anında ağzıma götürmüştüm. Hiç düşünmeden yarısına kadar hepsini yutmuştum. Selen gözlerini koskocaman açıp, "Dilek sakin ol" demişti birayı elimden almaya çalışarak. "Ne be bakalım bunlarda ne var da herkes bizi dışlıyor" dediğimde, direkt mideme vurmaya başlamıştı. İlk defa alkol içmiştim o da inat yüzünden olmuştu.
Artık partidekiler bize doğru dönmüştü. "Bu bizim Dilek değil mi?" diye kulak kulağa eğilen kızlara bakarak, "evet ama sizin değilim" demiştim devam içerek. Asaf ile göz göze gelmiştik ve ben yavaş yavaş sarhoş olduğumu fark etmeye başlıyordum. Gözleri sinir doluydu. Bana doğru geldiğinde birden yumuşamıştı yüz hatları yine. "Ne?" diye konuştuğumda, "sen şimdi kendini bizden biri felan mı sanıyorsun?" demişti. "Sizden biri mi?" dediğimde, "Allah korusun" demiştim masaya tıklayarak. Bu hareketim onu biraz bozmuş olmalıydı çünkü gözleri sinirden parlıyordu.
"Ne bakıyorsun senden daha korktuğumu felan mı düşünüyorsun?" demiştim üstüne bastırarak. "Hiç umrumda bile değilsin ondan korkutmaya bile çalışmıyorum" diye konuştuğunda, "he ama tabi korktuysan o senin sorunun" demişti sırıtarak. Beni o anlık susturabilmiş bile olsa, "senden korkan senin gibi olsun" demiştim. "Benim gibi?" dediğinde, bana bir adım yaklaşmıştı ve artık sırtım duvara yaslıydı. Mert bir gözüyle bize doğru bakıyordu ve sanırım tavsiyesini tutmadığım için sinirleniyordu. "Bunu bana daha düne kadar aşık olan kız mı diyor?" dediğinde, yutkunmuştum. Kahretsin elinde iyi bir koz vardı ve bunu iyi kullanıyordu.
Elinde kolyemi gezdirmeye başlamıştı ve ben direkt elini tutmuştum. "Neden bu kadar tepki gösteriyorsun?" diye sorduğunda, "yoksa değerli birisi mi vermişti bu kolyeyi sana?" demişti şimşek gibi kalbime çakıp. "Asaf!" diye kızan Pelin, yanımıza dikilmişti. "Ne yapıyorsun bu inek yanında?" dediğinde, "öyle Pelincim bizim aşığı biraz alıştırıyorum bu ortama" demişti Pelin'in içini rahatlatarak. "Tamam seni bekliyor olacağım" dediğinde, sadece gözlerini döndürmüştü. Sanırım sevmiyordu o kızı. "Sana gelince" diye birden bana döndüğünde, "yerini bil yoksa seni yerine oturturlar" demişti boynumdaki kolyeyi bir anda kopartarak.
İçime birden bir sıcaklık inmişti ve kalbim sıkışmaya başlamıştı. Asaf sadece bana soğuk kanlı bir bakışla bakıp, kolyeyi çöp gibi yere atmıştı. Bu kolyenin anlamı benim için o kadar değerliydi ki, laflar bile bu anı anlatamazdı. Hiç düşünmeden ilk defa fiziksel olup, ağzının tam ortasına bir tokat yapıştırmıştım. Sadece Asaf değil herkes bize dönüp, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. "Koskoca Asaf Aktaş'a nasıl yapar bunu?" diye aralarında konuşanlara bakmıyordum bile. Benim gözlerim direkt olarak Asaf'ınkilere odaklanmıştı.
"Bugünden itibaren benim için en adi ve iğrenç herifsin duydun mu?" diye konuştuğumda, Asaf'ın gözleri şaşkınlık ve sinirle parlıyordu. Yere eğilip, kolyemi aldığımda, Asaf halen donuk haldeydi. Hiç kimseyle muhatap olmadan, partiden çıkmıştım. Selen beni bir kaç kere bile durdurmaya çalışmış olsa da hiç arkama dönmemiştim. "Hepsi senin yüzünden, al herkes çok eğlendi" diye sarhoş bir şekilde bağırdığımda, Selen halen arkamdan koşuyordu. "Dilek bi dur, eve kadar yürüyemezsin" demişti nefes nefese. "Ben artık sana hiç bir konuda dinlemem" dediğimde, artık aramızda çok mesafe oluşmuştu.
Arkamda değildi artık ve ben sonunda rahat bir şekilde ağlayabilmiştim. Eskiden sevdiğim çocuk beni fena şekilde rezil etmişti birde üstüne üstlük babamın kolyesini koparmıştı. Birden gelen mesaj yüzünden, ürkmüştüm.
Mert.: Keşke bana dinleseydin, sarhoş kız
Ben.: Hiç birinize bir gram bile güvenmiyorum
Mert.: Güvenmedin de noldu?
Ben.: Güvensem bile ne olcak? Hepiniz zevk alıyorsunuz insanların acısından
Mert.: Neredesin şu an?
Bu mesaja cevap bile yazmamıştım. Hiç birisini görmek bile istemiyordum.
Bir süre sonra eve gelmiştim ve alkolün etkisi daha hiç gitmemişti. İnsanlar bu zehiri nasıl her seferinde içebiliyordu? Halen elimde tuttuğum kolyeye bakarken, annemin işte olduğunu farketmiştim. Zaten beni bu halde görmesini istemezdim. Birden midem bulandığı için klozetin üzerine çökmüştüm.
10 tane aramayı yandan bakarak görebilmiştim ve hepsi Selen'den di. Şu an hiç cevap verecek durumda değildim ondan telefonumu kapatmıştım.
Bakalım yarın ki gün ne felaketler getirecekti?
Sizce Mert iyi birisi mi? ;)
Bu hikaye pek okummasa bile ben yazarken çok eğleniyorum ❤️
Kendinize iyi bakın aşklarım🫰🏻
YOU ARE READING
Zulüm
Teen FictionDilek Eyhan sınıfında pek sevilen bir kız değildir. Kendisi doğru giyinmeyi ve şaka yapmayı bilmezdir. Tek bildiği şey: ders çalışmaktır. Asaf Kaya Aktaş okulun en adi ve en acımasız çocuğudur. Onunla çıkmayan kız kalmamıştır, Dilek'ten hariç tabiki...
