Zeynep ise sadece olumlu anlamda başını sallarken aklından geçeni de söyleyecek cesareti göstermişti. "Ömer ağa!" Ağa kelimesinin üstüne basarak konuşmuştu.

"Sen bir ağasın ve ben senin işlerinin yoğunluğunu bilmediğim için seni rahatsız etmek istemem" demişti. Aslında Ömer'den bir şeyler bekliyordu ama bu kadarını dile getirmişti.

Ömer ise telefonu ele alarak kardeşi Ahmet'i arayarak bir hafta işleri yürütmesini söyledi. Şirkete gitmeyeceğini ama buralarda olacağını belirterek telefonu kapatmıştı. Zeynep ise bunu beklemediği için kocaman gözlerle Ömer'e baktı.

"Ömer, mesaj attığında cevap verirdim. İşlerinle ilgilenseydin buna gerek yoktu" demişti ama bir yanıyla da kendini çok önemli hissetmişti. Ömer ise sevdiğine değerini belli etmek istediği için kendince "Senden değerli hiçbir şey yok" demeye getirmişti.

"Artık daha çok mesaj veya arama yaparsın değil mi Hanım ağam. Yoksa evlenmek zorunda kalırız, tanışmak için" diyerek gülümsemişti. Zeynep bu cümleyle kulaklarına kadar kızarmıştı ama ne diyeceğini de bilememişti. Artık yavaş yavaş kalkması gerektiğinde ise derin bir nefes alarak Ömer'e bakmıştı.

"Ömer, benim artık kalkmam gerekiyor" diyerek dikkatlice Ömer'e baktı. "Milhan ve Bahar ile buluşacağım. Aslında Berfin'de gelecek ama benim önce eve gitmem lazım" diyerek eklemişti.

Ömer, Milhan ismini duyunca biraz kıskançlık hissetmişti ama Zeynep'e hayatı zehir edebilecek bir adamda değildi. Sevdiğini hapis eder gibi kısıtlamak istemiyordu. Aklına otelde Bahar'ın anlattığı Zeynep'i seven kişi konusu gelmişti. Sahi kimdi o?

"Milhan kim Zeynep?" diye sorarken sesinin gayet normal çıkması için çabalamıştı ama yüzüne bakan onun kıskançlığını anlayabilirdi. Zeynep yaşadığı bu duyguları ilk defa tatsa da hoşuna gitmişti.

"Milhan arkadaşım. Ben Bahar ile yakın arkadaştım ama Milhan'da bizim yakın arkadaşımızdı. Yıllarca zaten kopmadığım iki kişidir onlar benim için kardeş gibidir" diye bir açıklama yaparken Ömer tam olarak istediği cevabı alamamıştı.

"Ben Milhan kimlerden diye sormak istedim" diye ekledi Ömer. Hala kıskançlığı üzerindeydi. Zeynep bu anın keyfini çıkarmak istemişti ama Ömer'in yüzündeki ciddiyet ona biraz daha açıklamazsa kıskançlıkla onların yanına geleceğini düşündürmüştü. İçinden geçen bu ifadeye "Yok! Hayır! Olmaz öyle bir şey!" diyerek ötelerken dudakları aralandı.

"Milhan Ateşoğlu. Tanıyorsundur..." diyerek kısa kesmişti. Ömer ise Berzan Ateşoğlu'nu tanıdığı için Milhan'ın onun kardeşi olduğunu da biliyordu. Güvenebileceği bir genç olduğu içinde içi rahatlamıştı ama bu onu seven kişiyi de öğrenmesi gerekiyordu.

"Şu Bahar'ın bahsettiği seni seven biri vardı... Sahi kimdi o?" diye sorduğunda Zeynep ise sessizce yutkundu. "Acaba neden sordu?" diye düşünürken sanki boğazı kurumuştu. Bir an öksürünce Ömer bir bardak su doldurmuştu ceylan gözlüsüne.

"Helal, helal... Bir su iç güzelim!" derken sesinde bir ima vardı. Zeynep ise suyu içtikten sonra Ömer'e baktı. "Şimdi bu nereden çıktı?" diye sordu. Sorarken bir cesaret sormuştu ama Ömer'in cevabını duymaktan biraz olsun çekinmişti. Elindeki bardaktan küçük yudumlar alarak zaman kazanmak istemişti.

"Merak ettim canım. Sonuçta seninle tanışıyoruz değil mi?" diye sormuştu. Zeynep ise rahat bir nefes alarak Ömer'e baktı. Kıskandığını kabul etmesi ne kadar zordu. Oysaki yüzünün her hattından belli ediyordu kendisini Ömer.

"O da Ateşoğlu ama Milhan'ın kuzeni. Baran Ateşoğlu" diyerek ekledi. Ömer Baran'ı tabi ki tanıyordu. İnatçı bir genç olduğunu da biliyordu. Acaba o da Zeynep'ten vazgeçmiş miydi? Bundan emin olması gerekiyordu zira Ömer'in Zeynep'i birileri ile paylaşmaya niyeti yoktu.

Annemin HikayesiWhere stories live. Discover now