"Gel sana yukarıyı göstereyim. Seni tanıştırmak istediğim birileri var" diyerek Zeynep'in peşinden gelmesi için yukarı doğru ilerledi. Zeynep ise kararsızdı. Alt katta herkes onları bekliyordu ve bu durum Zeynep'in utanmasına neden oluyordu.

"Orada daha ne kadar duracaksın!" Ömer'in arkasını bile dönmeden söylediği bu cümleyle Zeynep şaşkına dönmüştü. Arkası dönükken kendisini nasıl görmüştü? Zeynep utana sıkıla adım atmaya başlamış ve hızlıca üst katı da gezmek için Ömer'in peşine takılmıştı.

Üst katta beş tane oda vardı ve kimse buraya çıkamıyordu. Ömer'in çalışma odası, yatak odası ve üç tane boş oda vardı. Ayrıca bu kattan Mardin ayağının altında gibi görünüyordu. Zeynep manzaraya bakarken, Ömer onu çalışma odasına davet etmişti.

"Seni kızım ve oğlumla tanıştırmak istiyorum"

Ömer'in söylediği bu cümle ile Zeynep dona kalmıştı. Kızı ve oğlu olan bir adamla mı görüşüyordu? Zeynep ne diyeceğini bilmeden bakarken, Ömer Zeynep'in kolundan tutarak odanın içine götürmüştü.

Zeynep gayri ihtiyari bir şekilde etrafta çocuk ararken, Ömer onu bir kafesin yanına getirmişti. İçinde mavi ve sarı iki muhabbet kuşu vardı. Ömer'in gizli gizli konuştuğu, her gece ilgilendiği tek aktivitesiydi.

"Kızım! Oğlum! Bakın size kimi getirdim. Hoş geldin diyelim bakalım." Ömer'in kimsenin görmediği bir anda, Zeynep'e bu kadar açık olmasına Zeynep şaşırsa da onu dikkatlice izliyordu. Durumu yanlış anlamasına kızarken Ömer'in bu iki kuşa olan düşkünlüğü gözlerini yaşartmıştı.

Zaten duygusal bir kadın olan Zeynep, Ömer'in bu haliyle daha da duygulanmıştı. Kocaman bir aşireti yönetirken, üstüne Mardin'i de yöneten, güneydoğu ve doğu bölgesindeki tüm aşiretlerin üstünlüğünü kabul eden adam, yalnızdı.

Konuşacak, sevgisini gösteremeyecek kadar güçlü olmalıydı. Ailesine, arkadaşlarına ve sevdiklerine sergilediği o normal hali bile yorucu olabilirdi. Zeynep onun içindeki o sevgi açlığını hissediyordu. Saklamak zorunda kaldığı, kabuklar ördüğü o duvarın arkasına geçmişti.

Ömer Zeynep'in ruh halindeki o değişimi anlamış ve sessizce sarılmıştı. Nedenini bile bilmeden onu kırabileceğini düşünerek kendine Kızan Ömer, Zeynep'i sardığı o güçlü kollarıyla saçlarını da okşuyordu.

Zeynep kendisini derin nefesler alarak toparlamış ve Ömer'e dönmüştü. Gözlerine baktığı bu adamın bu güne kadar gördüğü adam arasındaki farkı hissedebiliyordu. Bu kata geldiğinde, onun korkutucu halleri bile yok olmuştu.

Bu katta gürültülü gürültülü gezmiyor, kaşları çatık durmuyordu. Elindeki teşbihi artık cebinde duruyordu. Bakışları daha yumuşak ama temkinlilik hep üzerindeydi. Ne kadar uzaklaşmak istese de, çalışmak ve sorunlarla uğraşmak zorunda olduğunu biliyordu ama Ömer sanki bu katta sıradan biriydi.

Zeynep hiçbir şey demeden kuşları sevmiş ve biraz daha kendine gelmişti. Ömer ise sessizce kuşlarını ve Zeynep'i izliyordu. Zeynep artık biraz olsun gülümsemeye başladığında kendisine bakan Ömer'e döndü.

"Kuşların isimleri neden oğlum ve kızım?" diye sormuştu. Zeynep kuşları kafese bırakarak kapısını kapatmıştı. Ömer'den sorunun cevabını almak için döndüğünde, gülümseyerek kendisini izlediğini görmüştü.

"Aslında Berfin ilk gördüğünde, sarışın ve maviş demişti. Bende onu kırmamak için isimleri değiştirmedim ama oğlum ve kızım demek daha doğru geliyor. Bir canlıyı dış görünüşü, rengi ve ırkıyla isimlendirmekten pek hoşlanmıyorum."

Bir süre sonra Ömer'le aşağı inmişlerdi. Avluda onu bekleyen kocaman bir aile vardı. Zeynep bir an "Geri mi dönsem acaba?" diye geçirse de artık çok geçti. Bir bir aile bireyleri ile tanışan Zeynep, içlerinden tanıdığı Berfin'in yanına oturmuştu. Diğer yanına oturan Ömer ağaya bakmaya çekiniyordu.

Annemin HikayesiWhere stories live. Discover now