1

68 10 7
                                        

"Bu notların hali ne? Bir insan matematikten 2 alır mı? Sunghoon beni dinleyecek misin?"

Dinlemedim, dinlemiyorum, dediklerin umrumda değil.

Tabii böyle demeye cesaret edemedim. 

"Evet baba, dinliyorum."

Babam sinirle devam etti;

"Bu zamana kadar her istediğini yaptım. Senden de hiçbir şey istemedim. Fakat görüyorum ki bir evlat olarak sorumluluklarını yerine getirmiyorsun. Saçma sapan bir buz pateni için derslerini ihmal ediyorsun. Bu gidişle doktor olamazsın. Doktor olmayı bırak, kendine bir hayat bile kuramazsın."

"Baba-"

Tam lafımı bölecekken konuştum. "Saçma sapan bir buz pateni mi? Senin önem vermediğin buz pateni benim geleceğim baba. Anlıyor musun?"

İnsanlar konuşurlar. Ne için konuştuklarını bilmeden konuşurlar. Sonunu tahmin etmeden, sırf demek için konuşurlar.

Babamın az önce dediği şey de tam anlamıyla öyleydi. 5 senedir büyük bir tutkuyla yapıyordum buz patenini. Ve buna saçma sapan demesine katlanamamıştım.

"Geleceğiymiş. Gelecek dediğin şey ne farkında mısın sen?"

"Farkındayım."Cebimde babama ait ne varsa masaya bıraktım. "Hepsi senin olsun. Doktorluk da senin olsun."

Ve evet, hayatımda asla gösteremediğim cesaretle kredi kartı, nakit para ne varsa masaya bıraktım ve arkama bir kere bile bakmadan çekip gittim.

Arkamdan denilenleri duymadım bile. Tabiri caizse, duymak istemedim. Bu adamdan 18 senedir yeterince kötü şey duymuştum zaten.

Evden ayrıldığım gibi en yakın arkadaşımı aramak için elimi cebime götürdüm. Aradım, aradım.. Telefonu da bıraktığımı sanacakken bulmuştum bile. Babam 'derslerime odaklanmam için' tuşlu telefon almıştı ve küçüktü. Gerçekten çok küçüktü.

"Büyüteçle arayacağız amına koyduğumun telefonunu."

Listede gezindim. "Heeseung, Heeseung, Heeseung, Heeseung.."

Bulunca aradım ve ondan gelen 3 cevapsız aramayı gördüm. Çaldı, çaldı, çaldı.. Bir süre çalmaya devam ettikten sonra açtı.

"Hoon! Nerdesin oğlum sen? Kaç defa aradım niye bakmıyorsun?"

Heeseung kelimeleri hızlıca sıralıyordu. "Bir sakin ol. Evimin önündeyim. Acil beni alman gerek. Gelebilir misin?"

"Gelirim. Bekle 15 dakikaya ordayım."

Heeseung benim en yakınımdı. Onunla 3 senedir arkadaştık ve ne olursa olsun yanımdaydı. Gerçekten yanımda olacağını bildiğim bir arkadaşımın olduğunu hatırlayınca gülümsedim.

Kısa sürelik beklememin ardından Heeseung gelmişti, hızlıca arabasına atladım. "Ne oldu? Neden evde değilsin?"

"Ben evi terkettim."

"Ne?" Bir anda söyleyince şaşırmıştı."'Ne demek evi terkettim oğlum?"

Derin bir nefes verdim. "Terkettim işte. Eğer bir ev arkadaşı bulmadıysan 1-2 günlük sende kalabilir miyim?"

Heeseung kirayı ve masrafları paylaşmak için bir ev arkadaşı arıyordu. Nasıl olsa, 18 yaşında bir gencin tek başına okuyup çalışması zordu.

"Ya 1-2 gün değil istersen 10 yıl kal da, ben bir ev arkadaşı buldum. Cinsiyeti kız bir de, şartları konuşurken eve başka misafir dışında erkek getirmeyeceğime de söz vermiştim. İstemez galiba."

Yüzümün düştüğünü görünce toparladı; "Seni bu hâlde bırakır mıyım eşek, bir karşı komşum var. 18 yaşında baya iyi bir kız. O da ev arkadaşı arıyordu. Onda kalırsın. Sorun edeceğini sanmıyorum."

Güldüm. "Adamsın, çok sağol."

"Ee, ev arkadaşın güzel mi bari?" diyerek göz kırptım.

Gözleri hemen parlamıştı. "Hem de nasıl. Kız cennetten çat demiş de düşmüş sanki."

Heeseung bunları anlatırken 'ev arkadaşı' bana o kadar tuhaf gelmişti ki şuan, ciddi ciddi evsiz ve beş parasız kaldığımı yeni idrak ediyordum.

"İşte fakirhaneme geldik bile."
Heeseung arabayı park ederken konuşmuştu.

5 katlı, mavi renkleri solmuş, yıkık dökük bina gözüme hiç de kötü gelmemişti. En azından başımı sokabilecek bir yer vardı.

O önden yürüdü, apartmanın içine vardığımızda da anlatmaya başladı. "Bak, bu binada sadece yaşlı var. Ben ve karşı komşum dışında herkes neredeyse 50 yaş üstü. İyi insanlar ama biraz dedikoducular."

Güldüm. "Her ayın 10'unda aidatları topluyorlar. Her hafta da mutlaka teyzelerin yemek günleri oluyor. Herkese mutlaka yemek getirirler."

"Ve işte burayı biliyorsun. Önceden gelmiştin, değil mi?" Kendi katına geldiğinde sordu.

"Evet, biliyorum."

Heeseung kapıyı açarak bağırdı.
"Jimin, evde misin?"

İçeriden bir kız sesi duyuldu. ''Geliyorum.''

Ardından siyah saçlı, kahverengi gözlü ve bembeyaz giyinmiş bir kız kapıya çıktı. Merhaba diyerek uzattığı eli sıktım.

"Bu Yu Jimin, ev arkadaşım. Bu da Sunghoon, en yakın arkadaşım. Tanışın çünkü Sunghoon artık bu apartmanda yaşayacak."

Bir tanışma faslından sonra içeri geçtim. Beleş kahve vardı, içtim.

Evet, beleşi seviyorum.

Jimin konuştu.

"Bu arada Sunghoon nerede kalacak? Apartmandan kimse taşınmıyor diye biliyorum."

Heeseung cevapladı. "Wonyoung ev arkadaşı arıyor diye biliyorum."

"İyi de Wonyoung şehir dışındaydı."

"Bu gece gelir."

Fazlasıyla sert bir kapı tıklatma sesi kendini belli etmişti bile.

Heeseung kapıyı açmak için yeltendi, ben de peşinden gittim.

"Heeseung ben sana kaç kere daha diyeceğim şu diş macunlarını çalma diye-"

"Wonyoung sana ev arkadaşı buldum!"

Kızın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Hani, nerede?"

Heeseung beni işaret ederek konuştu. "Burada."

Kız çok sevecen bir tavırla tanışmak için elini uzattı. "Merhaba, ben Wonyoung."

Güzeldi.

Hatta çok güzeldi.

"Çok güzelsin."

Heeseung koluma vurdu. "Salak."

Az önce büyük bir patavatsızlık yapıp bunu içimden değil dışımdan söylemiştim.

Siktir.

çok hevesle ficimin ilk bölümünü atıyorum, destek olursanız aşırı sevinirim💗💗

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 30, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

yes sir, true pairWhere stories live. Discover now