12| The resulting secrets.

Depuis le début
                                    

Merdivenlerden inerken onunla gerekmedikçe konuşmamam gerektiğini söyleyen ben, şimdi aç olup olmadığı konusunda endişelendiğim için onunla kendi isteğimle konuşmuş, bir nevi konu açmıştım. Bunu yaptığım için içten içe kendime kızsam da bir taraftan da yaptığım bu davranışın doğal olduğunu düşünüyordum. Patronu kendisine eziyet etmek istiyor; sırf bu sebepten Jungkook'u arıyordu. Aynı zamanda grup üyeleri, çok sevdiklerini iddia ettikleri halde, konu kariyerlerine ve paraya geldiği vakit, Jungkook'u yalnız bırakıyor ve onu kimsesiz bir konuma düşüyordu. Bu durumda Jungkook'un sahiden de kimsesi yoktu ve bana sığınmıştı. Şimdi ise misafirim sayılırdı ve aç olup olmadığı hakkında endişelenmem oldukça doğaldı.

Ya da ben, bunun böyle olduğuna inanmayı gerçekten çok istiyordum.

Eski sevgilim parladığına saniye saniye şahitlik ettiğim gözleriyle bana baktı. "Çok açım!" diyerek, tüm salonda yankılanacak biçimde heyecanla bağırdığında, gülme dürtümü bastırmak adına dudaklarımı içe kıvırıp birbirine bastırdım.

Onun heyecanına ortak olmadan düz bir sesle, "Öyleyse gel, sandviç hazırlayacağım." Diye mırıldandım ve arkamı dönüp, seri adımlarla mutfağa ilerledim.

Göremesem bile, zemine sertçe basıp ardından kumandayı yere düşürmesinden ötürü heyecandan elinin ayağına dolaştığını fark etmiş ve bir kez daha gülmek istemiştim. Bu defa bu dürtümü bastıramayıp kıkırdamaya benzer bir ses çıkardığımda, saniyeler içerisinde boğazımı temizlemiş ve sanki, öksürmüşüm gibi davranmaya çalışmıştım. Fakat o bunu çoktan sezmiş gibi, koşarak saniyeler içerisinde yanıma ulaşmış ve başını hafifçe bana eğerek gülüp gülmediğimi anlamaya çalışır gibi yüzlerimizi yaklaştırmıştı.

İri gözleriyle yüzümü incelerken ve dudaklarında belirgin bir tebessüm varken; eski sevgilim o kadar masum ve çocuksu gözüküyordu ki, onun benim tatlığıma zaafı olduğunu bildiğim gibi anlamıştım ki, benim de onun tatlı hallerine zaafım vardı. Ne yazık ki bu hallerini yedinci ayımızda ancak görebildiğim için, zaafım olduğunu da yeni anlayabilmiştim.

Eski sevgilime ters bir bakış attım: "Ne yapıyorsun?" dedim, kısa bir mesafe olan yüzlerimizi ima ederek.

"Az önce güldün."

"Hayır."

"Duydum."

"Öksürmüştüm sadece!" Birkaç adımda eski sevgilimden uzaklaşmış ve omuz omuza yürümemizi engellemiştim. Koşar adımlarla onu geride bırakarak geniş mutfağıma girdiğimde, o da beni takip ediyordu.

Tatlı bir kıkırtı bıraktı. "Ben anlayacağımı anladım."

"İnanamıyorum!" dedim, abartı bir tepki vererek. Tezgâhın üzerine gerekli malzemelerini çıkardıktan sonra eski sevgilime döndüm. "Sen beni anlayabiliyor muydun? Gerçekten çok şaşkınım..."

"Bana laf soktuğunda rahatlıyor musun?" dediğinde, gözlerimi devirdim fakat Jungkook bana göre oldukça ciddiydi. "Bu sana daha mı iyi hissettiriyor? Yani, için soğuyormuş gibi."

Alt dudağımı ısırdım ve bakışlarımı eski sevgilimden kaçırırken, "Bazen." Diye mırıldandım. "Bazen seni dövmek ve laf sokmak istiyorum. Bunun benim için hiçbir şey değiştirmeyeceğini biliyorum ama... Ben de bir insanım ve kendimi dinginleştirmeye ihtiyacım var değil mi?"

Kaşlarını kaldırdı. Şimdi, tıpkı o da benim gibi bir şeyler düşünüyordu. "Beni boks torbası yap ve sakinleşene kadar döv. Daha sonra ise biz barışalım, ne dersin?"

Kısa bir süre, ciddi ciddi bunu yaparsam rahatlar mıyım diye düşünmüştüm fakat hayır, bu beni rahatlatmaz daha çok sinirlendirirdi. "Elim acırsa daha çok sinirlenirim." Dediğimde, yüzündeki şapşal ifade saniyeler içerisinde değişti. "Ve sana vurursam sadece benim canım acır. Sen kaslısın, ben ise sana göre küçük, cılız ve güçsüzüm."

Love Me Harder | TaekookOù les histoires vivent. Découvrez maintenant