KISKANMAK (1. Bölüm)

17 2 0
                                    

"Anne" demiş küçük çocuk, "bazı insanlar neden diğer insanlarla dalga geçerler?"
Küçük çocuğun annesi şaşırmış çocuğunun sorusuna, elbet böyle bir soru beklemezmiş oğlundan.
"Neden oğlum, neden dalga geçerlermiş insanlar?"
Çocuk, elini çenesine götürmüş ve düşünmeye başlamış. Düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş. Hiç bir cevap bulamamış.
"Bilmiyorum ki anne, ama bilmeyi çok istiyorum!"
Annesi oğlunun bu isteğini gerçekleştirecekmiş, dalga geçmek ne demek ona anlatacakmış.
"Dalga geçmek, aslında tek başlıklı bir kavram değildir, dalga geçmenin bir sürü alt başlığı vardır."
Çocuk hiç bir şey anlamamış annesinin bahsettiğinden, annesi alt başlık derken ne demek istemiş mesela? Alt başlıkları nelerdir bu 'dalga geçmek' fiilinin?
"Anne, bu alt başlıklar neler?"
"Örnek verecek olursam alt başlık kıskançlık olabilir"
Küçük çocuk bu sefer anlamıştı annesinin bahsettiğini, fakat yine de kafasında tam oturmamıştı parçalar
"Sadece kıskançlık mı?"
"Hayır çocuğum, sadece kıskançlık değil ama ben sadece bu türlüsüne şahit oldum"
Çocuk tamamen anlamıştı bu sefer ama aklında yeni sorular çoğalmaya başlamıştı
"Anne, peki dalga geçen insanlar kötü insanlar mıdır?"
"Hayır çocuğum, değildir."
"Ama kıskançlık kötü bir şey! O zamna dalga geçmek insanlar da kötü insanlar olmalılar!"
"Kıskançlık normal bir duygudur oğlum, kötü bir duygu değildir. Dalga geçen kişinin dalga geçmesi doğru olmasa da, onun açısından da olayları dinlemek gerekir her zaman, belki o kişi haklıdır, dalga geçen kişi."
"Dalga geçen kişiyi neden dinleyelim ki! Dalga geçmek kötülük"
"Ama dinlemeden bir şey çözülür mü?"
"Bilmem."
"Hiç bir şey dinlemeden, konuşmadan çözülmez, iletişim kurmamak zayıflıktır benim için"

Boran Güneş Ağzından

Bu sabah geç uyanmıştım, normalde en erken ben uyanırdım ama bugün herkes uyanmıştı bile.

Uyandığım zaman karşımda gördüğüm manzara karşısında şok olmuştum, Pelin ve Pelin Su kavga ediyorlardı. Öyle velet kavgası da değildi, baya baya kavga ediyorlardı. Birbirlerini fiziksel temasla değil, sözleriyle dövüyorlardı resmen.

Onları ne kadar dinlersem dinleyeyim kavganın konusunu anlayamamıştım.

Tabii ki kavganın konusunu öğrenmeliydim çünkü ben yerimde asla duramayan bir tiptendim. Hemen Belgin'in yanına gittim. O illaki biliyordur kavganın konusunu diye düşünmüştüm.

"Belgin, bu ikisi neden kavga ediyorlar"

"Sakın bana bilmiyorum deme ya Boran!"

"Bilmesem sorar mıyım ya, çok aptalsın"

Yüzünü buruşturdu, ellerini göğsünde kavuşturdu ve öylece durdu. Kavgayı izliyordu. Söylemeyecekti anlaşılan. Fakat ben söyletirdim, çok fantastik yöntemlerim olmasa bile söyleyecekti yani.

"Ya söylesene be kızım, çatlatma insanı! Gıcığın tekisin Belgin!"

Bana döndü ve derin bir nefes aldı, aynı zamanda bu nefesi alırken ellerini aşağı-yukarı garip garip hareketlere yapıyordu.

Bu nefes alma hareketlerini bitirdi ve gözlerini gözlerimle buluşturdu, sonra tek bir şey dedi:

"Ya nasıl anlamıyorsun ben de seni anlamıyorum, bu kızlar doğduklarından beri ne için tartışıyorlar? İsimleri için! Ya kıt mısın anlamıyor musun?"

Gerçekten kıt mıydım ben! En unutulmaması gereken şeyi unutmuştum resmen, yani benim açımdan unutulmaması gerekirdi çünkü ben bir kraliyet sırrını biliyordum.

BİR KRALİYET EFSANESİWhere stories live. Discover now