KÜLLERİN PORTRESİ TANITIM

654 49 27
                                        

Hepinize selam...

Yine buradayız.

Ve aynı zamanda her yerdeyiz.

Hepsinin kanındayız aynı zamanda hepsine yabancıyız.

Ressam'ın küllerinin etrafı kuşattığını görüyor musunuz?

Aklımdan hiç gitmiyor.

Şimdi...

O küller bize hem çok yerli hem de çok yabancı.

Tıpkı Ressam gibi.

Tıpkı Tarık gibi.

Tıpkı varisi Winona gibi.

Küllerin Portresi'ne hoş geldiniz.

Ama boş gitmeyeceksiniz.

Mahinev sözü.

Ruhunuzu tıka basa doldurmadan bırakmayacağım sizi.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


En sevdiğim renk geçmişte kaldı. Bana ait değildi, ona ait değildi. Aslında bu geçmiş kimseye ait değildi. Karabasan gibiydi. Hayatımıza girerdi ve onu çıkarmak için önce onu anlamamız gerekirdi. Onu anlamak...Anlaşılmak isterdi bu gerçek. Herkes farklı anlardı. Çünkü herkesin gerçeği anladığı kadardı.

Bu yüzden birbirimizle savaştık.

Bu yüzden annem öldü.

Bu yüzden yara bandı artık yetmez oldu.

Bu yüzden Elijah öldü Ressam doğdu.

Bu yüzden Ressam öldü, ben doğdum.

Şimdi, yine buradayım. Elimde dört mum var. Dört dilek hakkım var. Ve bu sefer biliyorum ne dileyeceğimi.

Oradaydım. İki yıl sonra aynı yerde, eksiktim. Her şey hırçın dalgaların dibindeki, camla kaplı duvarlı odamda başlamıştı. Ressam, her şeyin yağmurla başladığını düşünüyordu ama ben hep içten içe biliyordum bu hikayenin taşlara çarpan hırçın dalgalarla başladığını.

"Belki de bu yüzden öldün," diye fısıldadım. "Belki de önemli olan hikayeyi devam ettirmek değil nerede başladığını bilmektir."

Bacaklarım titriyordu. Hem de öyle titriyordu ki boğazımda sıkışan nefesim yolunu bulamıyordu. Dizlerimin üzerine çöktüm. O gece giydiğim elbiseyle geçmiş zamana ait bir sahneyi canlandırmaya hazır bir oyuncuydum. O geceyi tekrar canlandırıp onu kurtarmaya hazırdım. Aşağıdan gelen dalga sesleri kulaklarımda dalga dalga büyüyor tırnaklarını ruhumun zarına yırtarcasına geçiriyordu.

Dudaklarım titrerken elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim.

"Biliyordum," diye fısıldadım. "Sen bir mezara sığamazdın. Bundan bulamadı kimse seni. Ruhun bir çukuru değil denizde renkleri dinlemeyi istiyor. Ama ben solmak üzereyim Ressam, en sevdiğin renk solmak üzere."

Arkamda çakıl taşlarını ezen adım sesleri duydum. Belki de Balamir'di. Yeraltı dünyasının kralı Demir kardeşlerden kalan ikisiydi. Fakat benden alacak hiçbir şeyleri kalmamıştı artık. Dönüp bakmadım, gözüm Ressam'ın yuvasından başka bir yeri görmüyordu.

Adım sesleri yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı.

"Varisim," diye fısıldadı Tarık. Birazdan omuzlarımı örten ceketten yayılan sıcaklıkla duygularım zincirlerinden kopmuş gibi akmaya başladı. Hıçkırıklarımı dizginleyemeden ağlamaya başladım. Tarık yanıma çöktüğünde beni teselli etmek adına herhangi bir girişimde bulunmamıştı.

Neyse ki bazı şeyler aynıydı.

"Ben...taşıyamıyorum Tarık."

Gözyaşlarım yüzünden yüzüme yapışan uzun saçlarımı ellerimle geriye ittim. Dokunuşların verdiği enerji asla ölmez, demişti Summer onları kazıtmak üzere elimde makineyle beklerken. Fazla romantikti ama beni ikna etmişti. Tarık dudaklarımın arasına bir sigara sıkıştırdı, bir tane de kendi dudaklarının arasına.

"Gel buraya," dedi pantolonun cebinden bir çakmak çıkarttığında. Aramızdaki yaktığı ateşle can bulan sigaramdan bir nefes çektim içime. Şimdi önüne dönmüş, sessizce izliyordu denizi. Tarık aynıydı.

Bu yüzden kıskandım onu.

Hiçbir şeyi hiç kimseyi sevememek böyleydi işte.

"Ben de özlüyorum onu," Düşüncelerime indirdiği darbe cam kırıkları gibi batmıştı zihnime. "Balamir dişime göre değil. Düşman dediğin korkutur amınakoyayım. Korkamıyorum o heriften."

Derin bir nefes aldım. "Demek itiraf ediyorsun ondan korktuğunu."

"Varisimi benden çalma ihtimali olan herkesten korkarım."

Elleri ellerimin üzerine kapandığında ona baktım. Saklamayı ondan öğrenmiştim fakat ilk kez onu tüm çıplaklığıyla görüyordum. Ruhu önümde soyunmuştu ve bununla nasıl baş edebileceğimi bilmiyordum. Parmakları, elimin içindeki mumlara uzandığında şaşkınlıktan ona engel olmayı akıl edememiştim.

"Ne diledin Winona?" diye fısıldadı boyları birbirinden farklı olan mumlardan gözlerini ayırmadan.

Kirpiklerimi kırpıştırdım.

"İntikam." Diye fısıldarken buldum kendimi. "Yeraltı dünyasının kraliçesi olmak istiyorum Tarık. Onun hayaliydi bu. Artık benim hayalim."

Tarık gözlerini gözlerime bir bıçak gibi saplamıştı. Harelerinin içinde cehennem kahverengilerinin alevlendiğini görür gibi olduğumda bunun bana verilen bir mesaj olduğunu düşündüm. Tarık uzanıp alnıma küçücük bir öpücük kondurduğunda sakinleşmiştim.

"Rengini çalanları renk körü edeceğim varisim." diye fısıldadı kulağıma doğru. Soğuk yüzü yanağıma değiyordu. "Ve bunu tacının ışıltısıyla yapacağım. Çünkü benim varisim artık ateşten korkmuyor."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 04, 2024 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kanımdaki Yabancı Where stories live. Discover now