bölüm bir: kırılan ev

38 11 33
                                    

İlk olarak bu kitap, bir kişi de bin kişi de okusa da benim için çok özel olacak.

Bunu bana okuma, yazma hevesini yükleyen kişi için yazıyorum.

Sen, benim içinde olduğum bir kurgu yazmıştın. Onu okurken hissettiğim şeyleri umarım sen de bunu okurken hissedersin.

Kendini hayatta başkarakter olarak görmüyorsan, değersiz, önemsiz hissediyorsan başrol olduğun bir kitabın varlığını hatırlamanı istiyorum.

İyi ki varsın, seni çok seviyorum tuan <3

-

22.05.2024 - Lotus Havalimanı, İstanbul

Elimde tuttuğum bavul sanki her saniye daha da ağırlaşıyordu. Üstüme çöken yorgunluğun sebebi 6 saat süren uçak yolculuğu mu yoksa bir hafta boyunca aileme söylediğim yalanlar mı kestiremiyordum. Belki yanımda oturan, 6 saatin 5 saati ağlayan bebek yüzündendir. Bildiğim tek şey çok yorgun hissettiğimdi. Uçaktan indiğim anda hemen dışarı çıkmak yerine havalimanındaki oturacak yerlere kendimi bırakıp gevşemeye çalıştım. Telefonumun titreşimiyle gözlerimi açıp gelen aramaya baktım.

Telefonum hep sessizde olurdu. Yıllardır değiştiremediğim tek özelliğim buydu sanırım. Arayan kişinin ismini görünce gülümsedim. Saçlarımı düzeltip aramayı açtım. Beyza görüntülü aramıştı. Açtığımda kaşları çatık, gözleri kısık bir şekilde arkama bakmaya çalışıyordu.

"Ah göremiyorum! Bir saniye bekle çabuk." Masasında olduğunu tahmin ettiğim gözlüğü takıp bana geri dönmüştü. Tekrar arkama baktı ve yüzünde bir gülümseme peyda oldu. Kesinlikle artık görüyordu.

"Havalimanı değil mi orası? Arkadaki suyun fiyatı sadece havalimanında o kadar yüksek olur. 25 tl ne kızım gene mi zam geldi bunlara? Bana bak sakın oradan su alma, eve gelene kadar dayan." Gerçekten arkamdaki büfeye baktığına inanamıyordum. Ben de arkamı dönüp bahsettiği suya baktım. Yuhtu gerçekten. Zemzem suyu falan mı satıyorlardı?

"Umarım dolaba soğuk su koymayı unutmamışsındır Beyza." Tek kaşımı kaldırıp söylediğim cümle ile yüzündeki gülüş bir saniyeliğine soldu ve tekrar açtı. Dolaba su koymayı unutmuştu, bunu bana çaktırmamaya çalışıyordu.

"Taksi çağırdın mı?"

"Hayır daha yeni indim."

"Tamam çabuk çağır. Bir haftadır evde düzgün yemek pişmiyor öleceğim açlıktan."

"Kıçını kaldırıp makarna yapabilirdin." Makarna dememle yüzü buruşmuştu.

"Merak etme makarna yemekten yakında makarna kıvrımlarına dönüşeceğim. Allah aşkına çabuk gel de et falan bir şey hazırlayalım. Gelirken alır mısın marketten?" Ben de et demesiyle yüzümü buruşturdum.

"Bir haftadır annemin yaptığı tek şey et pişirmek. Her yemeğin içinde et vardı. Başka bir şey yapsak olmaz mı?" Derin bir nefes alıp gözlüğünü düzeltti. Yorulmuş gözüküyordu. O tıp kitabından başını kaldırmasaydı yorulurdu tabii.

"Şanlısın eve hamburger söyleyeceğim. Burs paramdan bu ay baya arttı. Soğan halkası da sipariş edeceğim." Şimdiden acıkmıştım. Maddi olarak aylar önce anlaşmıştık. Onun da ısrarıyla benim param senin paran muhabbeti ortadan kalkmıştı. Başta tuhaf gelse de sonradan alışmıştım. O yüzden sipariş vermesine bir şey demedim.

Lotus ÇalışanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin