"Bir kedi-insan olduğum için beni istemediğini düşünmekten uyuyamıyordum. Çocuk değildim ve sevimli yanım tamamen kaybolmuştu. Senin için bir anlam ifade etmediğimi düşünüyordum. Seokjin hyung ile ayrılıyor olabilirsiniz ama benden de ayrılmak zorunda mıydın?"

Söylediklerimin hiçbirinin doğru olmadığını, hâlâ onun oğlu olduğumu dile getirmiş olsa da bir şeylerin farklı olduğunu görebiliyordum. "Hamile misin?" diye sordum ona, ilk geldiğim andan beri gözlerimi büyümekte olan karnından uzak tutmak zordu. "Evet, hamileyim." dedi, iç geçirdim. "Babasının Seokjin hyung olmadığı kesin." dediğimde parmaklarını elimden çekti, "Onu aldattın mı?" diye sormadan edemedim, ona sert olmak istemesem de elimde değildi. "Hayır, hayır. Onu aldatmadım. Seokjin ve ben uzun zamandan beri ayrıyız Jungkook. Hayatlarımız birbirinden kopalı uzun zaman oldu. Ona asla bunu yapmam. Seokjin benim sahip olabileceğim en iyi ilk aşktı." Gözlerindeki parıltılar kısa bir an içimi ısıttı. "Babası kim?" diye sordum, tanımadığımı ama istersem tanışabileceğimi söyledi. "Beni hangi sıfatla tanıştıracaksın, noona? Senin için bir kardeş miyim yoksa oğlun muyum?" diye sordum, onun üzerine fazla mı gidiyordum? Aklım tamamen karışmıştı, korkularım birbirine girmiş durumdaydı.

İlk çocukluk zamanlarımda ve devam eden gençlik günlerimin başlarında en büyük korkum bir insan bebekleri olmasıydı. Onlar için ilgi çekici biri olmaktan çıkmaktan korkuyordum. Bir bebekleri olduğunda onu benden daha çok sevmelerinden, yine terk edilmekten, sokaklara düşmekten, en çok da sevdiğim bu iki insanı yitirmekten korkuyordum. Kabuslarımın baş karakteri olan bu korku yirmili yaşlarımda gerçekleşmiş olsa da ne yapmam gerektiğinden emin değildim. Çocuksu korkularım yoktu ama Jieun noona için bir oğul kavramı ifade etmiyor olmam beni üzüyordu. Üzüntülerin korkulardan daha çok kalp yaralayıcı olduğu bir yaşa adım atmıştım. "Sen hangisi olmak istersen, o olacaksın Jungkook. Özür dilerim. Seni kaybetmek istemiyorum, sen benim oğlumsun ve eminim kızım için de harika bir abi olacaksın." dedi, gözyaşlarını silmiş, bana gülümsemeye çabalıyordu. Onu üzmek istemiyordum. Seokjin hyung ile neden ayrılmak istedikleri konusunda konuşmak istemiyordum. Kendi aralarındaki ilişki sona ermişti ve benim yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Yeni evinde benim için bir oda ayırdığını dile getirmişti ama ikimiz de o eve yatıya gitmeyeceğimin farkındaydık. Hayatında biri olmasaydı kabul edeceğim bir durum olabilirdi ama bir açıdan onu bu yeni hayatında yerim olmadığını anlamıştım. Boş kahve fincanını masanın üzerine bıraktım, hesabı istedim. "Jungkook." dedi, gözlerindeki bakışı biliyordum. "Noona, sorun değil. Yeni bir hayatın var ve mutlu olmayı hak ediyorsun. Ben istediğin sürece senin hayatındayım, senin için burada olacağım." dedim, ayrılmadan önce ona kocaman sarıldım. Hayatımın ilerleyen günlerinde sarılmaya devam edeceğimi biliyordum ama bu, oğlu olarak son sarılmamdı. Terk edilmiş hissetmiyordum ama bir açıdan terk edilmiştim.

Taehyung'un evinin önüne geldiğimde onun evde olup olmadığından emin değildim. Gün içinde bir kez konuşmuştuk ve Jieun noona ile buluşacağımı biliyordu. Apartmanın asansörüne binerken henüz kendini toparlayabilmiş değildim. Ailemin dağılmış olması kolay kaldırabileceğim bir şey değildi benim için. Kulaklıklarımı çıkardım, telefonu elime alarak Hoseok'un mesajına cevap verdim. Son zamanlarda etrafımdaki insanları ihmal ettiğim düşüncesi beni terk etmiyordu. Hoseok'a bir mesaj daha atarak yarın onu görmek istediğimi söyledim. Daire kapısının önüne geldiğimde şifreyi girmek ve içeri girmek konusunda tereddüt içindeydim. Zile bastım, beklemeye başladım.

"Sevgilim."

Kapıyı açtığı ilk an beni görmüş, dudakları tatlı bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Kollarım boynuna dolandı, ona sıkı bir sarılma verdim. Ruh halimin dengesiz olduğunun farkında olarak o da bana sarıldı, dudaklarını saçlarımda gezdirdi. "Bebeğim neden şifreyi girmedin?" diye sordu, avuç içi sakinleşmem için sırtımda geziniyordu. "Kapıyı senç aç istedim." dedim, bir kez daha saçlarımı öptükten sonra kollarından sıyrıldım. "Kulağa bencillik gibi gelebilir ama ne zaman kendini kötü hissetsen kollarıma sığınıyorsun ve hoşuma gidiyor. Sana iyi geleceğimi bilmek, senin de bunu kabul etmen o kadar güzel ki! Deliriyorum her kollarımın arasına girdiğinde..." dedi Taehyung, dudaklarını öpmekten kendimi alıkoymadım. "Ben de ne zaman kötü hissetsem kollarında olmayı seviyorum. İyileştirici bir gücün olduğunu kabul etmemiz gerek." dediğimde beraber güldük.

Benim için yemek hazırlayışı, televizyonun karşısında ayaklarımızı berjere uzatmış bir şeyler yememiz, ben bira içerken onun şarap içmesi gibi küçük ayrıntılarımızı seviyordum. Kim Taehyung benim nefes alma durağımdı. Yanına geldiğim her an her şey iyi oluyordu. Hayoon, Namjoon hyungun evindeydi ve tüm gece istediğimiz gibi bize aitti. Koltukta uyuklamaya başlayana kadar film izledik, Taehyung saçlarımı sevdi, arada öpücüklerimiz birbirini buldu. Onun kucağında odama giderken başım boynunda, kokusu hemen yanımdaydı. "İyi geceler." diye mırıldandı beni kolları arasına alırken, uykunun arasında ben de ona iyi geceler dediğimi hâyâl meyal hatırlıyordum.

Sana aşığım.

Kim Taehyung'un kollarında uyuyakalmak kadar onun sevgi sözleri, bana olan aşkıyla uyanmak gibisi yoktu. Oda karanlık olsa da gözlerindeki parıltılar güneş gibi aydınlatıyordu beni. Ona aşık olduğumu dile getirmek bazen tuhaf geliyordu. Kelimeler yetersiz kalıyordu. İçimdeki hisler her gün bir çığ gibi büyürken dudaklarımdan dökülenler kar tanelerinden ibaretti. "Okul saatine daha çok var, uyu istersen." dedi, yeterince uyumuş hissediyordum. "Bana masal anlatırsan uyuyabilirim belki..." diye mırıldandım, uyumayacaktım ama onun sesinden bir şeyler dinlemeyi seviyordum. "Minik kedim diye sevince ben suçlu oluyorum." diye mırıldandı, gülümsedim. Kim Taehyung sokaklarda kalmış bir kedinin yuvasını buluşunu anlatırken benden bahsettiğini anlamamak çok zordu. Sesi gittikçe netleşiyor, uykudan sıyrılıyordu ama ben sözüme yenik düşerek yeniden uykuya dalıyordum.

-

merhaba,
nasılsınız?

boy in the bubble' taekookWhere stories live. Discover now