1.2

235 26 68
                                    

Selamlar, naber pepitolar.
Umarım iyisinizdir, şahsen ben hayvan gibi hastayım. Ölüyom diriliyom bir şeyler oluyor ben de anlamıyorum pek, ama halledicem heralde.
Neyse iyi okumalar, bol bol yorumlar, çünkü yorumlar beni mutlu ediyor.
Hadi kaçtım.

***

Ceylan Tufan

"Hayırlı olsun Ozancım."

Alkışlar, fotoğraf flaşları, bağırışlar gülüşler ard arda duyulurken suratımda ufak bir gülümseme vardı. Abim mutluydu, bu beni de mutlu etse de garip hissetmeme engel olamıyordum. Fenerbahçe'nin evladı, Beşiktaş'a gitmişti. Kendimi suçlu hissediyordum, biraz.

Ve sebebi de, buna imzayı benim atmış olmamdı. Birlikte atmıştık yani, ikimizin de imzası vardı. Herkes el sıkışırken, hafifçe iç çekerek ayaklandım, burdan sonra Ceren'lerle eğlenmeye gitmek istiyordum, aşırı derecede sıkılmış ve gerilmiştim.

Dalgın dalgın bana elini uzatan kişilerin ellerini tutup sıkarken, üzerimde hissettiğim bakışlarla, sağa çevirdim gözlerimi. Cenk, bir omuzunu duvara yaslamış, kollarını göğsünde bağlamış bir biçimde bana bakıyordu. Göz kırptı, 'ne oldu?' gibisinden hafifçe başını da sallayarak. Omuz silktim, 'bir şey yok' dercesine ben de, başını sağa sola salladı, bu da 'inanmadım' demek mi oluyordu acaba?

Kim demişti gözler konuşamaz diye, yalan söylemişler, gözler bas baya konuşuyormuş şu an da bunu çok net anladım; gerçi Cenk'in gözleri her bana baktığında, sanki bana tüm duygularını aşılamak istercesine konuşuyordu ama, şimdi daha net anlamıştım işte.

Kameralar kapanmıştı, herkes birbiriyle konuşurken ben de yavaş adımlarla onun yanına doğru gittim. Hala duvara yaslanmış bir biçimde duruyordu, ben de onun hizasına gelerek sırtımı tamamen yasladım duvara. Başımı hafifçe geriye yasladıktan sonra abimleri izledim. Şenol hoca ve daha birçok yetkili kişi vardı. Mutlu mutlu el sıkışıp, sohbet ediyorlardı, Necip abi, abimin omuzuna kolunu atmış, ona bir şeyler anlatıyordu.

"Ne oldu bakalım?"

Ona bakmadan hafifçe omuz silktim, "Sıkıldım sadece." Yan gözle baktığımda, o da bakışlarını bana çevirmişti. "Birazdan toplantı yapıcaklar, uzun sürer. Daha da sıkılırsın, istersen ben konuşayım abin ve Şenol hocayla, senin girmene gerek yok bence." Hafifçe dudağımı sarkıttım. Biraz düşündüm, aslında bu benin oldukça işime gelirdi, çok bunalmıştım.

"Biliyor musun çok güzel olur? Zaten yengem de giricek onun yanında. Aşırı sıkıldım, içim bunalıyor gibi oluyor ya. Böyle, dört duvar üzerime üzerime geliyor."

Başını salladı.

"Ama Lorin, Berkay ve Talha'yla çıktı beş on dakika önce, ben varım tek. Daha da sıkılma sonra? Baştan söyleyeyim de ben."

Ben de onun gibi başımı salladım ve omuz silktim, bu sorusu ve uyarısı alaya almaktan ziyade, oldukça içtendi, ona kıyamadığımı hissettim o an, bu kısımda sıkılırım senden desem, kırılırdı biliyordum, demezdim zaten, yeterince sıkılmıştım hem. "Yok sorun değil ya, yeter ki yönetim kısmından biraz uzaklaşayım. Stresi ağır geldi sanırım, kamera önünde durmanın." Güldü, elini omuzuma koyup hafifçe okşadı, anlayış dolu bir hareketti.

"Ben halledip gelirim, sen çık istersen. Yetişirim ben sana, kapıdan çıkınca sağdan devam et."

"Olur, tamam."

Ellerini birbirine sürüp bizimkilerin yanına ilerledi, ben de tek elimi cebime koyarak odadan çıkmak için adımladım, Esra yengemle göz göze geldiğimizde, o da bana doğru adımlamıştı.

Gökyüzüm, Cenk TosunWhere stories live. Discover now