Bolüm 2: Geri Sayım

54.6K 1.5K 282
                                    

Tamamen hazırlıksız yakalanmışlardı. Teknolojik gelişmelere son sürat devam ederken bu sırrı insanlardan saklamak yeterince zordu. Artık bir şeylerin farkına varmaya başlamışlardı.

Tam 28 yıl geçti. Ellerinden çaresizce yapılmış birkaç çaba dışında hiçbir şey gelmiyordu. Bu süre boyunca uzay gemisinden gönderilen bir sinyal olup olmadığını anlamak için Arecibo Gözlemevi'nde ki şuan için ellerindeki en büyük radyo teleskobunu kullandılar. 300 metre çapı ve neredeyse 3 futbol sahası büyüklüğündeki yüzey alanıyla işini oldukça iyi yapabilirdi. Ama birkaç gezegen ve yıldızın gıcırtısından başka bir şey elde edemediler.

Zaman akıp geçerken uzay gemisi yolunu değiştirmemekte ısrar ediyordu. Onu Dünya'ya gelmeden patlatmayı bile düşündüler. Ama insanoğlunu evrende tek başına olmaktan kurtaran bu yeni ırkı daha ne olduklarını anlayamadan yok etmek acımasızlık olurdu. Belki de Dünya'ya iniş yaptıklarında acınacak durumda olan insanlık olabilirdi.

Yine de patlatma fikrinden vazgeçip ona doğru üç tane küçük keşif aracı yollandı. Bunlar zamanı geldiğinde uzay gemisiyle çakışacak ve üzerine kenetlenecekti. Böylece içerisinde ne olduğunu anlamaları mümkün olacaktı.

Art arda fırlatılan bu keşif araçları insanların dikkatini çekmişti. Çünkü eğer bir fırlatma gerçekleştirilecekse bu önceden basına ve insanlara haber verilirdi. Gazetelerde yapılan bu gizli fırlatmalarla ilgili komplo teorisyenleri iş başı yapmıştı bile. Artık bu sırrı saklamak iyice zorlaşmaya başlamıştı. Devlet adamları insanları her zaman kolayca söyleyebildikleri yalanlarıyla oyalamaya çalışıyordu.

Üç keşif aracının kenetlenme görevinin gerçekleştirileceği zaman gelip çatınca izlemek üzere çağrılan General Martin Hagel ve yanındaki birkaç askerle birlikte iki İngiliz genç bilim insanı da gelmişti. Emma Robinson ve Lucas Walker, bu iki genç yaşlarına göre çok üstün bilgilere sahip birer dehaydı. Dünya'dakilerin de heyecanıyla birlikte ilk keşif aracı uzay gemisine yaklaştı. Üzerine doğru giderken birden bire etrafından ona hiç değmeden yönünü değiştirip uzay gemisinin arkasından hızla savruldu. Oysa tam önüne gelmişti gönderdikleri araç. Diğer ikisi için olan umutlarda tek tek yıkılınca. Lucas birden çok güzel bir şey olmuş gibi konuşmaya başladı.

"İnanılmaz. Bunu yapabileceklerini tahmin etmemiştim." Dedi. Bunu duyan General Martin Hagel sinirlenmiş bir şekilde anlatmasını söyledi.

General geçen yıldan beri bu olayın sorumlusuydu.

"Efendim, yollanan bu keşif araçlarının hareketlerine bakarsak uzayda ilerlemek için yakıttan daha iyi bir şey bulmuşlar. Bu şe-"

"Bu şey uzayın kendisi. Uzay karanlık madde, karanık enerji, atomlardan oluşur." diye lafa karışan Emma büyük bir heyecanla devam etti. "Yani uzaylılar uzay-zaman dokusunu büküp hareket etmenin bir yolunu bulmuşlar."

"Kesinlikle. Bu da uzay gemisinin etrafında bir alan oluşmasına neden olmuş." Lucas bunu söyledikten sonra etrafında onlara bakan yüzler gülümsemelerini engelledi. Sinirle soluyan General konuştu.

"Anladığımız bir dilden konuşsanız."

"Arabayla son hız gittiğinizi düşünün. Ve camınıza doğru bir böceğin uçtuğunu."

"Bu böcek cama yeterince yaklaştığında arabanın üzerinden cama çarpmadan arabanın üzerindeki rüzgar akımıyla sıyrılıp gider."

Odadaki askerlerden biri oldukça mantıklı bir şey bulmuş gibi sordu." Peki o zaman neden bazı böcekler cama çarpıyor?"

Askerin bu sorusundan sonra birbirine bakan Lucas ve Emma gözlerini devirdi ve aynı anda. "Hadi ama o sadece rüzgar biz burada uzaydan bahsediyoruz."

Daha sonra herkes sustu çünkü eğer bu kadar ileri düzeyde teknolojileri varsa karşılarında nasıl durabilirlerdi. Onların gelmesini de engelleyemiyorsak geriye bir tek Dünya'yı sonuna kadar savunmak kalıyordu.

İnsanların en büyük düşmanı şimdi de zaman olmuştu. Hiç olmadığı kadar hızlı geçerken kaçınılmaz sonu beklemek tam anlamıyla bir işkenceye dönüşüyordu. Geri sayımın bitmesine sadece 3 yıl kalmıştı. Dünya'daki bütün devlet adamlarıyla yapılan olağanüstü toplantıda saklanan gerçekler bir bir anlatıldı. Verilen kararla 47 yıl boyunca olan biten her şeyin halka anlatılması için her ülkenin lideri zorunlu televizyon programı yaptı. Gazetelerde, televizyonlarda kısacası her yerde bundan bahsediliyordu.

Halktan yıllarca saklanan bu gerçek herkesi korkutmuştu. İnsanlar bu şaşkınlıktan kurtulmanın tek çaresi olarak sokakları görmüştü. Onları ilk gördüklerinde yok etmeleri gerektiğini savunanlar devlet binalarının önünde protestolar yapmaya başladı. Birde uzaylıların gelişinden korkmayıp diğer gruba karşı olanlar vardı. Kimse doğru düşünemiyordu. Belki de tek bir doğrunun olmayışı bütün bunlara neden olmuştu. Her fırsatta normal yaşamlarına devam etmelerini söyleyen yetkililerde bir süre sonra bundan vazgeçmişti. Nede olsa insanlar birbirlerini tanıyordu. Bir şeyi unutmaları için en fazla 1 yıl gerekliydi. Ondan sonra hiçbir şey olmamış gibi hayat kaldığı yerden devam etmeye başlardı. Aynen de öyle olmuştu. 1 yılın sonunda her şey aynıydı. Zaten yapılacak şeylerin hiçbiri yaklaşan gerçeğin yolundan dönmesini sağlayamazdı.

Dünya her şeyin başladığı ve bittiği yerdi. Tarihi boyunca en kötüsüne ve en iyisine tanıklık etti. Şimdide buna bir yenisinin eklenme zamanı gelmişti. Dakikalar sonra bu uzay gemisinin hangi tarafa adını yazdıracağını öğreneceklerdi. Dünya'ya en iyisi olmaya mı en kötüsü olmaya mı gelmişlerdi? Geri sayımın sonları başladı.

Son 5 dakika.

Son 1 dakika.

5, 4, 3, 2, 1...

Küçük sarışın çocuk evinin önünde top oynuyordu. Hava oldukça sıcak ve güneşliydi. Elindeki topa bütün gücüyle vurdu ve topun gökyüzüne yükselişini izledi. Masmavi, bulutsuz gökyüzündeki tek lekeydi şimdi topu. Leke yere düşünce birkaç kez sekti. Sarışın çocuk gülerek yanına koştu topunun. Eğilip yerden alacağı sırada gökyüzünün tamamı güneştenmiş gibi parlamaya başladı. Işık birden bire bütün gökyüzünü kaplamış ve her yer beyaza dönmüştü. Küçük çocuk elleriyle gözlerini kapattı ve yere diz çöktü.

Bu ışık parlaması çok kısa bir anda gerçekleşmiş olsa da çocuk küçük yaşı boyunca hiç böyle bir şey görmemişti. Sonra gözlerindeki parmaklarını araladı ve ağzı açık kaldı. Karşısında gökyüzünden hızla inen bir uzay gemisi vardı. Aynı izlediği filmlerdeki gibi devasaydı. Belki olduğu yerden çok uzağa iniş yapıyordu ama boyutu buna rağmen büyüktü.

Sonra aklına gelen şeyle minik kalbinin atışları hızlandı ve gözleri kocaman açıldı. İzlediği filmlerde uzaylılar hep Dünya'yı ele geçirmeye çalışıyorlardı ve insanları öldürüyorlardı. Ama annesi ona onların gerçek olmadığını söylemişti. Yalan mı söylemişti annesi? Birden bire yerdeki sarsıntıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Uzay gemisi iniş yapmıştı. Görmüyordu nerede olduğunu ama başka açıklaması yoktu. Bütün gücünü topladı ve ayağa kalktı. Küçük dudaklarını araladı, bağırmaya başladı.

"Anneeee!"

Son Umut - ArayıcılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin