Tanıdık Bir Mekan

25 1 1
                                    

Perhvenlerin mütevazı dostsalonu, birkaç saat öncenin neşeli curcunasına ters düşecek biçimde sessiz ve sakin beklemekteydi. 

Salonun güney duvarında kalan pencerelerden sızmaya çalışan aydınlığa kalın, opak kumaştan dikilme perdeler büyük oranda ket vurmuştu. Köşelerdeki minik sehpaların üzerine yerleştirilmiş khüntaşları; loş, gümüşi bir ışıkla parlıyordu.

Perdelerin sağında ve solunda kalan iki duvar büyüklü küçüklü tablolar ile kaplanmıştı. Tabloların bir kısmı tanrı ve tanrıçaları yağlı boya aracılığıyla tasvir ediyor, bir kısmı da Fvhemir'in kudretli volkanlarını resmediyordu.

Normal şartlarda salonun köşelerinde, sehpaların arkasında toplamış halde duran ince uzun duvar kilimleri yaşanan itiş kakış yüzünden dağılmıştı. Tabloların ve aralara serpiştirilmiş, ev ahalisine ait minik portrelerin üzerinden sarkmaktaydı.

Odanın merkezindeki masanın üzerinde içi buz mavisi sıvı kalıntılarıyla dolu şişelerden yer yer ıslanmış kahverengi yemiş kabuklarına; devrilmiş bardaklara, onca tokaya rağmen kabarıp karışmış kızıl saçların altında boğulan bir adet kafaya, yarısı yenmiş böğürtlen ve yaban mersinli tatlılara ve o tatlılardan nasibini almış lekeli oyun kartlarına rastlamak mümkündü.

Tüm salon bir tufanı atlatmış, son rüzgarlar duvarları süpürdükten sonra durulmuş gibiydi: dağınık, yorgun ve uykunun kollarına teslim.

Salonun durgun atmosferine ilk isyan bayrağı kızıl kafa tarafından çekildi.

Önce yerinde kıpırdandı. Yanağını yasladığı masaya hafifçe sürttü. Rahat edeceği bir konum bulamamış olacak ki kaşlarını çattı. Kirpikleri titreşti ve en sonunda gözlerini açtı. Bu kaşlarının arasındaki gerilimi kuvvetlendirdi, gözleri tekrar kapandı.

Nefesinin arasından bir küfür bırakıverdi. Eliyle kafasını tutarak yaslandığı masadan ayrıldı. Başı çatlıyordu. Bir de sol yanağı uyuşmuştu. İçgüdüsel olarak, uyuşan bölgeyi kaşıdı. Kafasını iki elinin arasına alıp hafif hafif bastırdı. Kontrollü baskı iyi geldi fakat başındaki ağrı dinmekten çok uzaktı.

Yarı ayık haliyle etrafa bakındı. Sağında Rafiyah, elinde dibini gördüğü Akhbuz şişesiyle oturduğu yerde bayılmış kalmıştı. Elbisesinin etekleri yukarı toplanmış, bacaklarını saran herhalde Khün motifli güzellemeleri açıkta bırakmıştı. Afrath mürekkep büyük oranda dağılmış olduğundan şekli hakkında kesin bir karara varamıyordu.

Okuth kendini Rafiyah'ın dizine atmış tıpkı onun gibi derin uykudaydı. Rafiyah'ın tokalarından biri parmaklarına dolanmıştı. Hafif hafif horluyordu.

Sırıtmadan edemedi. Gençliği bu insanlarla beraber geçmişti. Evini, dostlarını, artık ne yazık ki nostaljik gelen aidiyet hissini çok özlemişti.

Pegha, Tahia ve İzben ortalarda gözükmüyordu. Afrath özellikle tembihlemişti. Eğer kafayı çekerken abartır da sızarsa onu mutlaka uyandırmaları gerekiyordu.

Tamtepe'den önce karşılaması gereken bir yol arkadaşına sahipti fakat elbette dostları, Vormnir'in lehine bir şeyler yapmak konusunda sağlam bir isteksizlik duyduklarından olsa gerek, ricasını dikkate alma nezaketini göstermemişlerdi. Denk geldikleri ilk an onlara bir güzel teşekkür edecekti.

Sıcaktan bunalarak yakasını çekiştirdi. Boğucu hava işini yapmaya geri döndüğüne göre damarlarına karışmış alkol etkisini yitiriyor olmalıydı. Rafiyah kırk yıllık ayyaşlar gibi durmadan içip bütün Akhbuzu bitirmeseydi gitmeden bir bardak devirip serinleyebilirdi.

Masanın üzerindeki şişeleri kontrol etti. Köşedekinde bir yudumluk kalmıştı sanki, ayağa kalkmadan önce onu kafasına dikiverdi.

Boynu, beli, bacakları tutulmuştu. Kollarını kaldırdı, sırtını esnetti. Kasları biraz gevşeyinceye kadar gerindi durdu. O gerinirken elbisesine yapışmış yemyem kabukları yere yuvarlandı. Tutunmakta ısrarcı olanları da kendisi silkeledi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 19, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Arşdünya Serisi I ○ AvareWhere stories live. Discover now