Güneşten gelen ışıklar gücüme güç katacaklar ,
Yolumda duranı silip atacaklar ,
Eninde sonunda karşımda diz çöküp duracaklar.
Işığım aydınlatsın sizleri , ruhlar birleştirir bizleri geçmiş yaşatır geleceğiYükselen ışık yani "Alin " hayatıma başladığımı sandığım noktaydı adım.
Her şey dedemin ölümünün ardından bana kalan mirasın ne olduğuna bakmaya gitmemle başladı. Dedemi en son ben küçük bir kızken görmüştüm .
O zamanlar beni yatılı okula vermek için hazırlanıyordu .Belkide ona fazla yük oluyordum kim bilebilir ki yine de bir sebebi olmalıydı beni yanından uzaklaştırmasının ya da sadece eğitimim içindi . İstediğin iyi bir eğitim almam ise bunu başardın dede iyi bir eğitim aldım ve bana verdiğin emeklerin farkındayım ama keşke birazda beni sevmek için emek harcasaydın yinede her şey için teşekkürler dedeciğim.
Şimdi elimde ki bu vasiyetle bana bıraktığın mirasa bakmaya gidiyoruz çok sevgili arkadaşın avukat Birol beyle birlikte diye düşünürken birden bir sesle zihnimin karanlık dünyasından çıkıp sese kulak verdim." Alin nerelere daldın yine hadi gitmemiz gerek yolumuz uzun " dedi aceleci bir sesle .
Bende çok uzatmadan Birol beyle birlikte hemen arabaya binip yola koyulduk.Bu yol bildiğim bir yol değildi ama aynı zamanda hep bildiğim bi yer gibiydi .Yol taşlı ve biraz da bozuktu sanki uzun zamandan beri kimsecikler geçmemiş gibiydi.Etraftaki ağaçlardan düşen turunculu sarılı yaprakları izlerken beni bekleyen mirasın ne olduğunu merak ediyordum .
Çok geçmeden iki yol ayrımına geldik .Birol bey bana yolu tarif etmem için bi harita verdi saki böyle bi yer hiç yoktu gizli kalmış bi yer gibiydi."Alin hangi taraftan gidecekmişiz sağ mı sol mu " dedi Birol bey bana bakarken. "Sol taraftan" dedim haritayı incelerken . Biraz daha taşlı ve ıssız bu yoldan gittikten sonra araba birden durdu.
"Neden durduk"dedim meraklı bir sesle "Alin camdan aşağı bak "dedi Birol bey bende camdan dışarıya baktım birde ne görelim daha küçücük yavru bir karaca .Belli ki daha yeni doğmuştu, annesi ortalıkta gözükmüyordu. "Ben yavruyu kenarı koyup geliyorum , bu yavru burdayken geçemeyiz" dedi . Birol bey karacayı kucağına aldığı gibi kenarı koyacakken karaca bir an da Birol beyin üzerine işedi. "Hay Allah "derken çoktan karacayı kenarı koymuştu .Yaşlı bir adam olmasına rağmen epeyce kuvvetli biriydi .
Ve sonunda gideceğimiz yere varmıştık.Rüzgarda yavaşça sallanan uzun kavakların ardından sanki bir kitaptan çıkmışcasına bizi karşılayan taştan yapılmış bir konak vardı . Arabada inip konağın demir kapılarını yavaşça açarken çıkardığı o gıcırdama tüylerimin diken diken olmasına neden olmuştu .Konağa baktığımda ilk dikkatimi çeken güneşi andıran bir deseni olan vitray cam oldu . Cam öylesine güzel öylesine zarifti ki bakan büyülenirdi. Biraz daha etrafa baktıktan sonra konağın kapılarına doğru ilerledim ve elimi konağın ahşap kapısında gezdirdim. Sanki burayı hep biliyormuşum gibi hissediyordum birden düşüncelerimden ayrılmama neden olan sesle birlikte sesin sahibine doğru baktım ."Al Alin anahtarlar" dedi demir gibi bir ses anahtarları alıp kapının kilidine doğru yöneldim .
Kapıları açtığımda beni karşılayan geniş salonu ve işlemeli merdivenleri gördüm. Yavaşça konakta gezmeye başladım. Salondaki büyük avize öyle gösterişliydi ki bakan bi daha bakardı .Salondaki mobilyaların üstü örtüktü salonda bulunan tekli koltuğa yaklaşıp örtüsünü kaldırdım. Siyah kadife kaplı bacakları altın renginde işlemeli bir koltuktu .
Daha sonra salonda gözüme bir çerçeve ilişti . Çerçevede ki fotoğrafta bir kadın ve bir adam vardı kadının altın sarısı hafif dalgalı saçları , kahverengi gözleri ve bir güneş kadar parlak bronz ten rengi dikkatimi çekti tıpkı bana benziyordu. Adamın ise toprağı anımsatan kahverengi dalgalı saçları , buğday ten rengi ve içine girenin bir daha asla çıkamayacağı ormanı anımsatan yeşil gözleri vardı . Resimde beni onlara bağlayan bir şey vardı .
Çerçeveyi duvardaki tozlu yerinden alıp biraz incelemeye karar verdim . Elimle çerçevede ki tozları siliyordum ta ki çerçevenin arkasında duran mektubu görene kadar . Yavaşça çerçeveyi salonda duran eski ahşap görünümlü konsolun üstüne bıraktım ve mektubu açıp içinde yazanı okumaya başladım.
"Güzel torunum Alin , sen bunları okurken ben çoktan göçüp gitmiş olacağım ama bazı şeyleri bilmen gerekiyor, gerçekleri..
Bu resimdekiler senin ölen annen ve baban .Ve bir trafik kazasında ölmediler onlar öldürüldüler . Annen aslında bir prensesti Güneş krallığının son varisiydi. Güneş krallığını sadece kadınlar yönetebiliyor ama annen bunu istemedi annen krallığına çok uzak bir yerde olan dünyadan birine aşık oldu . Babana aşık oldu . Annen krallığı yönetmek istemiyordu bu yüzden gizlice dünyaya kaçıp babanla evlendiler çokta mutlulardı yavrularım.
İki yıl sonra ise annen sana hamile kaldı ve ansızın bir gün onlar geldi ay krallığının muhafızları annenle ay krallığının prensi evlenmediği için öç almaya gelmişlerdi. Babanı kollarından sıkıca tutup anneni babanın gözü önünde ay hançeri ile tam kalbinden bir darbeyle yaraladılar . Annen can çekişiyordu baban ise onların ellerinden kurtulup onları boğuşmaya başladı . Annen ise son kalan gücü ile seni oracıkta doğurdu .
Ben senin doğduğunu görünce hemen seni alıp son bir kez yavrularıma acılı gözlerle bakıp oradan kaçtım çünkü sen onların her şeyiydin ve onlar benim her şeyimdi bu yüzden seni korumak benim görevimdi. Seni büyütürken izimi , izimizi buldular bu yüzden seni yatılı okula vermek zorunda kaldım affet beni güzel torunum sana olabildiğince layık olmaya çalıştım.
Sana vasiyetim ise hak ettiğini geri al yani krallığını ... Annenin ve babanın kanını yerde bırakma krallığın son varisi artık sensin sırtındaki güneş doğum lekesi bunun kanıtı sadece güneş krallığınının varislerinde olan bir doğum lekesi . Sen asla sıradan biri değilsin zamanla olgunlaşacaksın benim güzel torunum hazır olduğunda güneşi çağır o seni bulacaktır . Her şeyden önce kendine dikkat et güzel torunum ve hazır olduğunda ise güneşin izlerini takip et."
Mektubu okumayı bitirdiğimde ise çoktan göz yaşlarına boğulmuştum. Yere yığılmıştım. Geçmiş ne kadar acıydı öyle değil mi ?
Onlar ,onlar bunları hak etmediler sadece sevdiler. Kendimi kaybetmiştim, göz yaşlarım sel olup akacaktı nerdeyse ama güçlü olmalıydım . Almam gereken bir intikam ve yönetmem gereken bir krallık vardı .Tekrar çerçeveyi elime alıp annem ve babamın yüzüne dokundum. İlk defa görüyordum onları , onların bu acı verici sonlarını bilmek kalbime bir hançer gibi saplanıyordu. Kalbim ağrıyordu."Alin neden ağlıyorsun ? Alin !" Göz yaşlarımı yavaşça silip Birol beye doğru baktım. "Onlar benim annem ve babam ilk defa görüyorum onları" dedim .Mektupta yazanları anlatamazdım Birol beye bana inanmazdı bu yüzden de bilmemeliydi mektupta ne yazdığını.
Yerden kalkıp çerçeveyi yerine taktım ve Birol beye dönerek " Siz isterseniz gidebilirsiniz ben burada biraz daha kalıcam" dedikten sonra Birol bey kafa sallayıp kapıya doğru yöneldi. Tam çıkacaktı ki "Bir şeye ihtiyacın olursa beni ara Alin hemen gelirim dedenin bana yardımı çoktu ve en iyi dostumdu, bir dostan öte kardeşimdi. " Birol beye bakarak "teşekkürler " diyip salondaki kadife kaplı siyah koltuğa oturup göz kamaştırıcı avizeyi izlemeye başladım.
✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮✮
Evet bu bölüm burada bitti . Düşünceleriniz neler bana bildirirseniz çok mutlu olurum. Devamı gelsin isterseniz yorum yapmanız yeterlidir benim için ve yazım yanlışlarına pek takılmayın lütfen
Bayuuuu ツ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste
Fantasy"Ay Güneşle birleştiği vakit olacaktır kainatın bittiği vakit fakat vardır her zaman bir ümit "