Ellerimi birbirine çarptım, "Seni kurutmamaı ister misin?" Diye sordum. Kurutma makinasından nefret eden köpeğim "kurutma" kelimesini duyguğu gibi kaçarak odadan çıktı. Onu ne kadar kurutmaya çalışsam makinayı ısırıyor ve bağırıyordu.

Yatağımın üstünü temizledim. Odamdan çıkıp koridorda ilerledim, acıkmıştım. Yemek yemek için mutfağa gitmeliydim. Mutfağa girdim, uzun zamandır hazır yediğimden evde yemek yoktu. Dolapta bulduğum açbitir salam, üçgen peynir ve tost ekmeği ile sandiviç yaptım.

Yanına dolapta bulduğum ve tarihi geçmediğinden emin olduğum şeftali suyundan alarak yemeğe başladım. Ayakta yediğim şeyler azda olsa midemi doyurmuştu. Telefonumu elime alıp içeriye geçtim. Dinlenmeye zamanım yoktu bu yüzden üstümü giyinme kararı aldım.

Üstümü çıkarmaya fazla üşendiğimden altımdaki şortu çıkarıp eşofman giyindim çantamı aldım. Beyaz crocslarımı da ayağıma geçirip kapıya yöneldim.

"Oscar ben çıkıyorum,"

Köpeğime çıktığımı haber verdikten sonra evden çıktım. Arabam hastanede kaldığı için babama ait olan beyaz Tesla'yı aldım. -Kullanacak olsaydı yanına alırdı- diyerekten arabaya bindim. Bu arabayı seviyordum.

Hastane girişine geldiğimde arabamı personel otoparkına park ettim. Sıralı adımlarla acil girişinden içeri girdim. İşimi seviyordum, zordu ama seviyordum. Bir nöbet ve ekstra mesai için hastanedeyim, 48 saat sürecek nöbetim için iş başı yapmıştım.

Eşyalarımı odama bıraktıktan sonra doktor önlüğümü giyinip masamın başına geçtim, daha çok işim vardı. Elime herhangi bir vakanın dosyasını aldım. İlk Şanslı kişimiz, Altay Oğuz Kandemir'di! Başkası gelse şaşardım.

Dosyasını incelediğim gibi ayaklandım. Ters giden bir şeyler vardı. Ve müdahale edilmemişti. Değerleri düşmüştü, Not kısmına tüm gün kusma yazmışlardı. Acil bir durumu olabilirdi ve benim asistanlarım bunu fark etmemişlerdi! hepsini dersten bırakacağım.

Koşarak Altay beyin odasına girdim. Kapıyı çalmadan odaya dalmıştım, uyuyordu. Kapının kapanma sesine gözlerini açtı. Adamın hisleri kuvvetliydi. -Bordo bere olmasından kaynaklı olabilir mi?- doğru adam Askerdi değil mi unutmuşum.

"Rahatsız ettim Kusura bakmayın, Nasılsınız?"

"Ya doktor hanım ben iyiyim salın beni," dedi. O kadar iyisin ki anlatamam yani, Altay inan. Salın beni mi demişti o? sanki üç kurşun, iç kanama artı nöbeti ben geçirdim. Adamdaki tepkisizliğe bak. Azcık acı kendine be adam.

"İyi olsaydınız burada olmazdınız." Dedim gözlerimi kısarak.

Birden kahka atmaya başlayınca durakladım. Bu adamın kafadan sorunları mı vardı? Ya da Bana ters psikoloji mi uyguluyordu? Allahım neden tüm değişikler beni buluyor? Ya sabır. Ne yaptığı belirsiz manyak herif.

"Ben anladım sizi," deyince anlamaz bakışlarımı üzerinde dolaştırdım. Ne anladın acaba? Ne anladın yurdagül ne anladın? Hâlâ gülmeye devam edince. Psikolog Armağan beyi aramak için telefonumu çıkardım. Görev sonrası tramvası olabilirdi. Bi aramak lazım. Böyle olmaz ya, beyin cerahını mı arasam? Kurşun beynine girdide biz mi fark etmedik?

"Neyi anladınız acaba," dedim telefonumu kurcalarken.
Rehberimde Armağan beyi bulmaya çalışıyordum lakin bulamıyordum. Neredeydi bu?

"Siz bana aşık oldunuz o yüzden gitmemi istemiyorsunuz," dedi. Anlık şok ile yanlışlıkla birini aradım. Bir iki saniye bakakaldım. Tepkim ile daha fazla gülerken ben hala bakıyordum.

"Kızım?"

Telefondan gelen babamın sesi ile kendime kendime geldim. Babamı mı aramıştım!? Hızlıca Telefonu kapatıp. Önümdeki ruh hastasında gözlerimi gezdirdim. Bu adam gerçekten deli olabilirdi.

Dağ Tanrısı Where stories live. Discover now