Düz bir şekilde uzanmak ve Yeşim'in kafasını görmek doğru düşünmeme engel olduğundan yatakta ters döndüm. "Böyle daha iyi," diyerek Yeşim'in ayaklarına baktım. Gerçekten boyuna göre ayakları küçücüktü, her seferinde şaşırıyordum.

Regl olmama rağmen ayaklarımı yatak başlığına çıkardım ve hafifçe karnımı ovalayarak yaşananları gözden geçirdim. "Beni asla umursamadığı açık, evdeki halıya nasıl davranıyorsa bana da aynı şekilde davranıyor. Tamam, abarttım televizyon demek daha mantıklı olur. Belki de bir buzdolabı?" Evet, kesinlikle buzdolabı daha mantıklıydı. Yardımlarımla bir şekilde doyuyordu, asla inkar edemezdi bunu.

"Ama işte bir insan buzdolabı olmadan yaşayabilir mi? Bence yaşayamaz, karnının doyması gerek. Hayati fonksiyonlar için çok gerekli." Ben konuşurken Yeşim ayağını kafama yapıştırdı, hiç acıması yoktu bu evdeki insanların. Ahlayarak "Güneşleniyorum yapma!" diye söylendim, iki dakika rahat vermiyorlardı insana.

Yeşim şokla kafasını kaldırdı ve yüzümü görebilmek için bir tık doğruldu. "Aylin pardon da sen aptal mısın?"

Ondan daha da şok olmuş ifadeyle ben de bir tık doğruldum ve "Anlamadım, neden aptal muamelesi gördüm ben şimdi?" diyerek sitemimi belli ettim. "Sabahın köründe düşünmek için beni mi buldun, dikmişsin yine ayaklarını tepeme. Sana kaç kere demedim mi benim aklım sabahları çalışmıyor, fikir almak için gece gel diye."

"Sen çok kötü bir kız oldun, ciddiyim. Nankörsün, ne var iki dakika güneşlenip çıksam. Kızım evcil hayvanlarım üşüdü hiç mi acımıyorsun ya? Evimiz buz tuttu buz." Yeşim ciddi bir moda bürünerek tamamen oturur vaziyete geçti ve elini endişeyle alnıma götürdü. "Tilkiler kayıp mı?" dediğinde hafifçe kafamı salladım, boynu bükük bir anneydim şu an. "Vaziyet ciddi desene, dökül bakalım."

Yeşim benim gibi yatağa tersten uzanarak, ayaklarını yatağın başlığına yerleştirdi ve gözlerini ovuşturduktan sonra bana döndü. "Dün gece Tuğrul beni yanındaki yastıklardan biri yaptı." Yeşim söylediğime karşılık şaşkınca baktı ve "Biraz daha başa al Aylin," diye uyarıda bulundu.

"Dün gece Tuğrul'un odasını bastım ve onu öpmek istediğimi söyledim." En yakın arkadaşım biraz doğrulur gibi oldu, ağzı da beş karış açılmıştı. "Ne ne ne ne?" Art arda söylediği kelimeler zihnime bozuk para gibi düşüp, çat pat ses çıkartıyordu. Haberi var mıydı acaba? "Sende ona karşı tuhaf hisler olduğunu sezmiştim ama bu kadar yol aldığınız hiç aklıma gelmedi. Ayrıca baştan anlat diyorum şunu, neden odayı bastın? Azdın mı gerizekalı?"

"Hı hı, azdım Yeşim," Göz devirdim ve sinirle konuştum, hiç yardımcı olmuyordu. "Zihnimin kuzey cepheye düşen yerlerini güneşlendireyim dedim ama senin zihninin altı boşmuş. Evin çıkıntıda kalıyor herhalde."

"Ya fakir fakir konuşma," dedi Yeşim, biraz da gülüyordu. "Şu saatten sonra benim zihnimin bulunduğu tek yer villa olabilir, apartman dairesini geride bırakalı iki hafta oluyor."

"Aman her neyse," dedim, sonra da derin bir iç çekmiştim. "Baştan anlatacak mısın yoksa uyumaya devam mı edeyim?"

"Seninle film gecesi yaptığımız günü hatırlıyor musun? Tam beş gün önce, Poyraz'ı kafaladığımız zamanı hani?" Yeşim kafasını onaylar anlamda salladı, ona bakmadığımdan görmüyordum, sadece yastığın hareketlerini yorumluyordum. "Sabahında belanı bulduğuna göre o gece ben yattıktan sonra bir haltlar yemişsin?"

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now