46. Bölüm ☁ Gitmiş

Start from the beginning
                                    

Telefonun ekranını gözlerimdeki damlalardan seçemiyordum. Titreyen parmaklarım ise kesinlikle bana hiç yardımcı olmuyordu. Titreyen ellerime lanetler yağdırırken bir yandan da Batıkan'ın ismini bulmaya çalışıyordum. Gözlerimdeki bulanıklığı azaltmak için sert bir şekilde yumdum ve bir iki damlanın yanaklarımdan yuvarlanmasına izin verdim.

Sonunda ''Batıkan'' yazan kısma parmağımın ucunu değdirip kulağıma dayayabilmiştim. Üçüncü çalışta telefonun karşı tarafından gelen hareketlilikle bana cevap vermesini beklemiştim.

''İpek. Bir sorun mu var?'' dediğinde hala dişlerimi birbirine bastırıyor olmamdan kaynaklı çenem sızlamaya başlamıştı.

''İlkim yok. Her yere baktım. İlkim yok. Gitmiş,'' diye zorlukla konuşmaya çalışırken çenem hala titremeye devam ediyordu. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında Batıkan anlam veremiyormuş gibi konuşmaya başlamıştı.

''Ne demek İlkim yok? Nasıl gitmiş?'' diye şaşkınca beni soru sorarak cevapladığında sinirle tıslamadan edememiştim.

''Bilmiyorum, yok!'' diye bağırdığımda telefonun diğer tarafında tekrar bir hareketlilik olmuştu.

''İpek. Ne oluyor?'' diyen bu sefer Kuzey'di.

''Kuzey, İlkim yok. Her yere baktım. Hiçbir yerde yok. Gitmiş,'' dediğimde Kuzey cevap vermek yerine derin bir iç çekmişti.

''Öylece her şeyi bırakıp gitmiş mi? Sana haber vermeden?'' dediğinde tekrar birkaç damla yanaklarımdan yuvarlanmaya başlamıştı.

''Ben banyoya girmiştim. Çıktığımda koridorda, Levent'in çalışma odasının dibinde kırık fincanlar falan vardı. Sadece bu kadar. Ama şu anda evde hiç kimse yok!'' dediğimde tekrar telefonun karşı tarafında bir hareketlilik oluşmuştu.

''Bekle,'' diyen bu sefer Batıkan'dı. Ben nefesimi tutmuş beklerken iki dakika olmadan tekrar sesini duymuştum. ''İpek hemen o evden çıkıyorsun. Çık çabuk. Buraya gel. Tuna seni almaya geliyor. Çabuk çık evden,'' dediğinde korkuyla kendimi odadan dışarıya atmıştım. Elimde sadece hırkam vardı.

''Neler oluyor?''

''Şimdi sorgulama vakti değil. Hemen o evden çıkıyorsun. Buraya geldiğinde konuşuruz,'' dediğinde merdivenleri sonunda inebilmiştim. Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirirken korkudan midem kasılmaya başlamıştı. Dış kapıdan çıkıp kapıyı fazla sert bir şekilde çekip kapatmıştım.

Bahçe kapısına giden yolda bütün gücümle koşarken bir yandan da korkuyla etrafıma bakıyordum. Demir kapıyı açıp bu gün geldiğimiz yöne doğru koşmaya başlamıştım. Birkaç dakika geçmeden tanıdığım o arabanın bana doğru geldiğini görmüştüm. Hızla kendimi önüne atıp öbür tarafa geçtim ve ön koltuğuna oturdum.

Bu adamı pek tanıdığım sanılmazdı ama Batıkan'ın yanında görmüş olmam ona güvenmem için yeterliydi. Hiçbir şey demeden arabayı sürmeye devam etmişti.

Aynı dün olduğu gibi arabadan inip koşarak eski depoya doğru ilerlemeye başlamıştım. İçeriye girer girmez açık hedefimde elbette Kuzey vardı.

''İlkim nerede?'' diye bağırdığımda gözlerini bana çevirmişti. ''Nerede?'' diye daha sinirli bir şekilde bağırdığımda bakışları koyulaşmıştı.

''Bilmiyorum,'' diyerek verdiği basit cevap karşılığında sinirle dişlerimi birbirine bastırdım. Ona doğru yavaşça yürümeye başladığımda Batıkan'ın da bakışları benim üzerimdeydi.

''Bilmiyorsun? Ne demek bilmiyorsun? Ne oldu peki?'' dediğimde bu sefer cevap vermek yerine bana bakmaya devam etmişti. ''Ne olduğunu da bilmiyorsun!'' diye bağırdığımda inanamadığımı belli eder bir şekilde omuzlarım çökmüştü. ''Siz kahrolası bu bilgisayar yığının içinde ne yapıyorsunuz öyleyse?'' diye sitemle bağırdığımda elim boynumdaki kolyeye gitti. Hızla boynumdan çekerken tekrar bağırmıştım. ''Hani bu lanet şeyler sayesinde her an bizi izleyecektiniz? Başımıza bir şey gelmesi imkansızdı! Attığımız adımı bizden önce bilecektiniz! Biz oraya neye güvenerek girdik öyleyse? Hani bir gözünüz hep bizde olacaktı?'' diye bağırırken zinciri kırılmış kolyeyi boynumdan çektim ve gözünün önünde sinirle salladım. ''Bu lanet şeyler neden tasma gibi boynumuzda öyleyse?'' diye yüzüne doğru bağırdığımda gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu. ''Sana soruyorum! Cevap ver! Arkadaşım nerede? Neler oluyor?'' diye bütün gücümle bağırdığımda boğazım patlar gibi olmuştu. Dirseğimde hissettiğim elle geriye doğru çekilerek Kuzey'den uzaklaştırılmıştım.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now