"Lütfettin ya, sağ ol. Ben de içimden senin iyiliğini düşünüyorum bir de, zihnimi okusan iyi ki arkadaşınım diye dua-" kendi kendime söylenmem, renksiz bir sıvı dökülen pamuğun dudağıma bastırılmasıyla soldu. "Ya ben bana da Cihangir pansuman yapsın istiyorum!" diye isyan ettiğimde Yeşim pamuğu bastırmayı kesti. "Tamam be, zaten yüzünü dağıttırmışsın. Hala konuşuyorsun."

"Sadece bir tane tokat yedim," Kendimi savunduğumda Cihangir elindeki kanlı pamuğu sehpaya atarak "Tuğrul'a dayak yedirmek güzel fikirmiş, takdir ettim." demişti. Tuğrul'un tepkisizce gözlerini kapattığını gördüm, her an uyuyabilecek gibi duruyordu.

Dayak yedirme fikri bana ait değildi ama Cihangir söyleyince kulağa hoş geldiğinden müdahale etmedim. "Konsere diye gönderiyoruz, eve geliyorsunuz yara falan temizliyoruz. Cidden size diyecek bir şeyim yok."

Yeşim kafasını Cihangir'e doğru çevirdi, güzel bir gülümseme ile "Ama sana diyecek bir şeylerim var. Pansuman yaparken bu kadar tatlı göründüğünü bilseydim arada bir iki kız kavgasına girerdim." dedi. İstemsizce gülmüştüm, gerçekten yavşamanın sınırlarını epey zorluyordu.

İşin kötüsü benim ikisini deli gibi yakıştırmaya başlamamdı. Vücudum çöpçatanlık hormonu salgılıyordu resmen ve ben böyle bir hormonun varlığına yemin edebilirdim.

Cihangir Yeşim'e yandan bir bakış attı ve Tuğrul'un kaşına pamuğu bastırmaya devam etti. Çoktan küçük bir yara bandını alnına yapıştırmıştı bile, eli epey hızlıydı. Tabi, onlar bu kafayla zaten çok dayak yemiş olmalıydılar, şaşmamak lazımdı.

"Gerçekten inanılmaz tatlı görünüyorsun, şaka yapmıyorum. Bir ara odana uğrayabilir miyim acaba?" Yeşim tekrar şansını denediğinde, gülmemek için kendimi tutmaya çalışıyordum. Keşke can dostum gece onun odasına gidebilseydi, bu ikili beni heyecanlandırmaya başlamıştı. "Gelemezsin."

Cihangir'in net cevabı üzerine Yeşim güldü ve bana dönerek, hafifçe tek gözünü kıstı. "Crees que es bueno sobre el sexo? Se ve muy corto." İspanyolca söylediği şeyi algılar algılamaz, dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. 'Sence seks konusunda iyi mi? Çok kısa görünüyor,' derken ne düşünüyordu acaba?

Aptal kız. hala tek İspanyolca bilenin ben olmadığımı kabul edememişti. Erkeklerle öpüşmekten ileri gidiyor gibi bir de boyuna takılıyordu. "Yeşim, Tuğrul da İspanyolca biliyor ya hani," diyerek dişlerimin arasından neredeyse tısladığımda, bakışlarımız yavaşça Tuğrul'a döndü.

O, gülüyordu?

Oha, harbiden gülüyor muydu?

"Yuh." Yeşim kısık sesli tepkisini ortaya koyduğunda, ben hala neredeyse duyulmayacak bir sesle olsa bile omuzlarını hareket ettirecek şekilde gülen Tuğrul'a bakıyordum. Kafasını koltuğun başlığına yaslayarak geri atmıştı.

"Aranızda konuşmak için seçtiğiniz dil neden İspanyolca olmalıydı?" Cihangir sitem edercesine konuştuğunda, duysa hiç memnun olmayacağını bildiğim şeyleri anlamak için bu kadar ısrarcı olmaması gerektiğini düşünüyordum. Zavallı, kısa boylu diye gördüğü muameleyi öğrense ne hissederdi kim bilir?

Ayrıca performansı düşük olacak bir tipe de hiç benzemiyordu, hakkında düşünülen şey onu memnun etmeyebilirdi. "Sana hangi dil lazım? Neler biliyorsun mesela?" İşte şimdi yanmıştık, Yeşim iyice yavşak modunu çevrimiçi haline getirmişti. Bazen bu asılma işlerinde hırs yaptığı için durdurabilene aşk olsun dedirtiyordu.

Cihangir ben zihnimde arkadaşımı değerlendirirken, kısa bir an düşündü. "Beden dili?"

Söylediğiyle Yeşim bana döndü ve onun gülmemeye çalışan ifadesi yüzünden kahkahama engel olamadım. Ardımdan Yeşim, onun ardından da Cihangir gülmeye başlamıştı.

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now