İçimi bir huzursuzluk kapladı o an. Niye bilmiyorum ama Pınar'ı görmek beni inanılmaz rahatsız etti ve bir o kadar da şaşırttı. Bu şaşkınlığım bakışlarıma da yansırken beni ilk fark eden Peker oldu.

Yüzündeki gülümseyle "Ahu," dedi. "Salona geçeceğiz hadi sende gel."

Gergin bir şekilde gülümseyip "Hoşgeldiniz," dedim söylediklerini es geçerek. Onlarla oturma fikri şu an inanılmaz korkunç geliyordu.

Pınar bana el sallayıp "Ahu! Nasılsın?" diye sordu. "İyiyim," dedim. Sonra ekledim. "Sen nasılsın?"

Yüzündeki koca tebessümle "Teşekkür ederim bende iyiyim," diye cevap verdi.

Kafamı salladım. Gözlerim o an Barlas ile çakıştı. Tam Pınar'ın yanında duruyordu. Ne hissettiğini anlayamıyordum çünkü dümdüz bakıyordu. Gözleri o kadar boştu ki, bana hâlâ kızgın mıydı yoksa değil miydi, çözemiyordum.

Güç bela cesaretimi toplayıp "Barlas," diye fısıldadım. Ancak hepsi sesimi duydu. Barlas ona seslenmeme şaşırdı önce, ancak çok geçmeden toparladı kendini. Hiçbir cevap vermeden, bana aynı ifadeyle bakmaya devam etti. Yine de yılmadım, isteğimi sesli bir şekilde dile getirdim.

"Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordum.

Hepsinin gözlerindeki şaşkınlığı çok net bir şekilde görüyordum. Sadece Pınar ne olduğunu anlamadığı için merakla bakıyordu bize. Barlas ise her şeye rağmen yine hiçbir tepki vermiyordu.

Bu yüzden bir anda konuya girip "Sabah olanlar-" dememle Barlas'ın sözümü kesmesi eş zamanlı oldu. Hâlâ bana bakarken "Pınar havuzda çekindiğimiz fotoğrafları yollasana bana. İnstagramda paylaşayım," dediğinde sarsıldığımda hissettim. Sağ elimin altındaki telefonumu tüm gücümle sıktım. Hatta öyle ki koruyucu ekranın çatladığını bile hissettim.

Pınar heyecanla Barlas'a dönüp "Tamam ama beni etiketlemeyi unutma sakın," dedi gülümseyerek. Barlas gözlerini benden ayırıp Pınar'a içten bir şekilde gülümsedi.

"Unutmam," dediğinde Pınar onun yanağına bir buse kondurdu. Barlas bana baktı. Gözlerimi kaçırdım. Kendimi fazlalık gibi hissetmem normal miydi?

Barlas bana son bir bakış atıp içeri gitti, diğerleri de peşinden. Bir tek Peker ile baş başa kaldık. Merdivenlere bir adım atıp "Ahu, sen onun kusuruna bakma. Sadece biraz sinirli," dediğinde gülümsedim kocaman. Ancak içimde volkan kopuyordu. Hadi Barlas sinirli diye böyle davrandı, peki diğerleri niye hiç konuşmamıştı benimle? Neden sadece Peker vardı şu an yanımda? Düşüncelerime kahkahalarla gülmek istedim. Kaç yıllık kardeşleri yerine benim yanımda olacak halleri yoktu ya. Benimki de laftı işte.

Sahte tebessümüm sönmesin diye üstün bir çaba sarf ederken "Sorun değil Peker, gerçekten," dedim. Sesim, yüzüme nazaran çok daha güçsüz çıkmıştı, adeta fısıldarcasına.

Lakin Peker iyi olduğuma inanıp "Pekala, sende gelsene içeri," dedi.

Kafamı iki yana salladım. "Yok ya. Bir sürü ödevim vardı benim, onları yapmam lazım. Siz bakın keyfinize," dedim. Gülümsemeyi de ihmal etmedim yine. Başını salladı ve o da salona doğru yol aldı.

Onun gitmesiyle birlikte yüzümdeki sahte tebessümü anında sildim. İçerideki kahkaha sesleriniz duyuyordum. Pınar Kamerler ile uğraşıyordu ve onlarda Pınar ile tabi... Latif Pınar'a yürüyen bir çocuktan bahsediyordu. Pınar her ne kadar arkadaş olduklarını söylese de Latifler inanmıyordu buna. Hepsinden itiraz sesleri yükseliyor ve o çocuğu dövmekten bahsediyorlardı.

Pınar'ı kıskanıyorlardı. Tıpkı bir abi gibi.

Daha fazla onları dinlemek istemediğim için merdivenleri dövercesine çıktım ve odaya döndüm. Kapıyı sertçe örttüm ardımdan. Elimdeki telefonu yatağın üstüne fırlattım. Öfkeyle saçlarımı yoldum. Her şey neden bombok bir hale gidiyordu?

TOMRİS | Gerçek Ailem Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ