'ZAFER DAİMA SENİN'

Start from the beginning
                                    

Birinde terk ettim, diğerinde terk edildim.

Erkekleri eğlencem olarak görmeye başladım, canım istediğinde birileri ile konuşur kimyamız tutarsa biraz vakit geçirirdim. Hislerim konusunda kendime güvenmezdim, erkeklere ise asla güvenmezdim.

Morana benden imkansızı istiyordu.

Morana artık bende olmayan bir şeyi istiyordu.

Morana, kanla yıkanmış bedeniyle karşımda durup benden kalbimi istiyordu.

Gözlerimi kan damlaları olan boynuna ardından can acıtacak bir güzellikte olan yüzüne çevirdim. Gözleri, gözlerimi esir almıştı, silahın soğuk namlusu göğsümdeydi.

Parmaklarımı silahın soğuk metalini kavradı silahı yavaşça aşağı indirdim.

"Bende olmayan bir şeyi sana veremem Morana," dedim yavaşça. Morana elini uzatıp çenemi kavradı, baş parmağı ile elmacık kemiklerime bulaşan kanı sildi.

Yüzüm uyuşurken güzel gözlerine değdirdim yeşilliklerimi.

"Yanılıyorsun Tara," diye mırıldandı ismimi hafif bir aksanla söyleyerek. "Sende var olmayan bir şeyi istemiyorum, henüz farkında değilsin," dedi elini yüzümden çekerek. Yanıma geçip bileğimi tuttu usulca. Yüzüme doğru eğildi ancak gözleri yüzüme değil karşıya bakıyordu.

"Belki de ben fark etmeni sağlarım," dedi. "Senin için bunu yaparım minik yıldız,"

Nefesim kesilirken beni hafifçe bileğimden çekti. Herkesin gözü üzerimizdeydi, sırtımı dikleştirip onu izledim.

Bileğimdeki parmakları nabzımın üzerindeydi, baş parmağını oraya bastırıyordu. Kimse yanımıza gelmedi, herkes uzaktan bizi izlerken mekanın çıkışına yöneldik.

Yerde yatan son bedenin üzerinden geçerken omzumun üzerine düşen saç tutamını geriye attım.

"Pablo yarın beni arasın," dedi Morana tam çıkışta duran garsona bakarak. Garson elindeki servis tepsisine sıkıca sarılmıştı, gözleri irileşirken başını onaylarcasına salladı.

"Burası tarafsız bölge değil miydi ya?" dedim alaycı bir sesle. Morana bana bakmadan arabanın kapısını açtı. Kapıyı tutup geçmem için beklerken yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı. Ön koltuğa oturup arkama yaslanırken sesini duydum.

"Anlaşılan artık değil. Ama her hareketin bir sonucu olduğuna göre bunun da bir sonucu olacaktır." Kapımı kapatıp sürücü koltuğuna geçti. Aracı çalıştırdığında motorun kükremesi sokağı inletti. Hızla ana caddeye çıkarken üst kısımdaki aynayı açtım.

Yüzüm kan içindeydi, kan elbisemi lekelemişti.

"Torpido gözünde ıslak mendil var," dedi Morana direksiyonu sıkıca kavrayarak. Torpido gözünü kavrayıp aşağı çektim. Paketinden çıkardığım ıslak mendil ile yüzümü bastırarak ovalarken yeşil gözlerim parlıyordu. Boynumu ovalarken üzerimde bir çift göz hissettim, Morana bana bakıyordu.

"Seni karargâha götüreceğim, pek hoş karşılanmayabilirsin." Morana'nın cümlesi üzerine kaşlarım havalandı.

"Neden?" Sorum üzerine Morana'nın dudaklarının ucu kıvrıldı.

"Diğer örgütlerin aksine bizimki birbirine çok bağlıdır. Kan yemini ederler, yabancıları hoş karşılamazlar. Bizden biri olmadığın sürece sana şüphe ile bakacaklar."

Aynayı yukarı doğru sertçe itip kapatırken kanla lekelenen mendili avucumun içine sıkıştırdım.

"İlk defa örgütün dışından biri ile çalışmıyorsundur. Alışmış olmaları gerekmez mi?" Dedim gittikçe artan hız göstergesine bakarak.

MORANAWhere stories live. Discover now