"Üst katta, sondaki odayı senin için hazırladım."

Yutkunduğumda boynumu okşayarak aşağı inen sıcak soluğu kendimi frenlemek için önümüze koyduğum ne varsa yok ediyordu. Burnunu boynuma sürterek geri çekildi ve biraz uzaklaştı. Boşluğa düşmüş gibi hissederken tekrar yerine oturması ile sanki bu yaptığı onun için çok normalmiş gibi sakince yemeğine devam etti.

Belki de normaldi. Ben bu yaptığından böylesine etkilenirken, bu onu hiç etkilememiş olabilirdi. Etkilendiğimi kabul ediyordum, pekala. Ama Bay Tomlinson değil de hareketleri ve yaptıklarıydı beni etkileyen. Bunu kime yapsa etkilenirdi. Pekala, bunu bir başkasına yapmazdı.

Yapmamalıydı.

"Kıyafetlerim yok."

Kendimi burada kalmamak için ikna etmeye uğraştığımın farkındaydım. Burada kalmayı nasıl istediğimin de ama olmazdı, ondan uzak durmam gerektiğini bildiğimden onunla yemek bile yemezken, onunla aynı evde kalamazdım.

"Getirtiriz."

Bir anlığına ne olacaksa olmasını isteyerek, en fazla ne olacağını düşünerek, "Tamam." dediğimde, saniyesinde buna pişman olsam da damarlarıma karışan heyecan ile bu pişmanlığı sonuna kadar hissetmeyi daha sonraki bir zamana ittim.

Yemeğiyle ilgilenmeye devam ederken sanki bunu söyleyen kendisi değilmiş gibi burada kalacak olmamı umursamadan telefonunu çıkardı ve birkaç numara tuşladıktan sonra, "Harold'un evinden eşyalarını alın." talimatı verdi. Telefonu kapattığında, bu süre boyunca ayakta durmaktan ayaklarım ağırmıştı.

"Yukarı çıkabilirsin."

Kafamı salladığımda tereddütle içeriye doğru baktım ve cam, büyük kapıdan geçerek içeri girdim. Söylediği odaya girdiğimde, hemen kapının arkasında kalan, duvar boyunca uzanan gömme, beyaz bir dolap vardı. Büyük yatak ise örtüler ile kaplıydı.

"Senin için hazırladım."

Söylediğini hatırladığım ile odaya daha farklı bakmaya başlarken yüzümdeki gülümsemeyi anında yok ederek yarın yine onun için çalışacağımı hatırladım. Ona kapılırsam gidememekten korkuyordum. Ve evet, ona kapılmaktan da tabiri caizse deli gibi korkuyordum. Saçlarım onları okşayan parmakları özlerken, tenim ise sıcak soluğu yokluğunda üşüyor gibiydi şimdi. Louis yoksa, karanlıkta ışık da yok gibiydi. Nereye gittiğimi bilmeden oradan oraya savruluyordum. Korktuğum ise; gittiğim yolun bilmeden Louis olmasıydı. Savrulurken, bir anda kendimi onun sıcaklığıyla sarmalanırken bulacak olmaktan korkuyordum. Bunu böylesine isterken, bundan uzak durmak zorunda olmam ile kalbim olduğu yerde acıyla atıyor gibi hissediyordum.

Ama sadece onun dokunuşlarını istediğimi biliyordum. Onun aşkını bedenimde istemiyordum. Onu kalbimde hissetmek, kalbime uzanacak kadar yakın olmak istemiyordum. Louis kalbimi parçalardı, onu kontrolsüzce hırpalar ve sonra da belki farkında olursa bile umrunda olmadan öylece beni o karanlıkta yanlız bırakırdı. Oysa ben, bana hissettirdikleri kanıma karışarak yavaşça kalbime işlesin istiyordum.

Yatağa doğru ilerlemeden önce ilk olarak büyük camlardan buranın havuzu görüp görmediğine bakmıştım. Tomlinson hala orada oturuyor, sigarasının ucunda yine beni yakıyordu.

Louis, Harold'unun onu izlediğinden habersiz sigarasını içerken bu yaptığının doğruluğunu düşünüyordu. Bunun için fazlaca düşünmüş olsa da istediğinden vazgeçemiyordu. Harry'e kendi odasından en uzak olan odayı vermişti çünkü her an kendini o kapının önünde bulabileceğini biliyordu. Ama bir yanı da ona sürekli yakın olmak istiyor, kokusunu tekrar tekrar almak ve ellerini saçlarından birkez daha geçirebilmek için çırpınıyordu.

Harold'unun kıyafetlerinin geldiğini gördüğünde oturduğu yerden kalkarak ellerindeki valizi aldı ve kendini Harry'nin kapısı önünde buldu. Hafifçe tıkladı ve valizi kapı önüne bıraktı. Geri dönüp gidecekti ki, Harry'nin kapıyı açması ile uykulu gözlerine baktı.

Sadece onu istiyordu, kalbini... Hayır, kalbini istemiyordu. Aşk insanı savunmasız kılardı, onu karanlık bir hiçliğe doğru kontrolsüzce sürükler ve acı çektirirdi. O sadece ona dokunabilmek, ona dokunurken bunların nedenini açıklamak zorunda olmamak istiyordu. Onu öperken kasılan karnı için düşünmek istemiyordu.

Sadece onu düşünmek istiyordu. Sadece onu düşünüyordu.

"Teşekkür ederim."

Uykulu gözleri ile bakarken umursamazca kafamı salladım. Tek umrumda olanın o olduğunu bile bile bunu yapmak zor geliyordu. Karışmış buklelerini düzeltemeyen parmak uçlarım uyuşuyordu şimdi.

"İyi geceler, Harold."

Ne yaptığını bilmezce kafasını salladı ve gözlerini birkaç kez kırparak ellerini saçları arasından geçirdi. Yangınları kaçınılmaz bir son ederken bir süre gözlerime baktı ve usulca kafasını salladı.

"İyi geceler."

Valizini alarak içeri girecekken ondan önce davranarak merdivenlere yöneldim ve tekrar aşağı inerek havuzun yanında oturdum.

Gözlerim az öncesine kadar ikimizin de birbirlerimizin kokusunda boğulduğumuz masanın yanında durduğunda, kendi dudaklarımla ıslatmak istediğim dudaklarının bizi nasıl yangınlara sürüklediğini hatırlayarak yeni bir tarih attım.

Basorexia.




🌈✨

Buraya 28. bolumu yazip geldim ve tek diyebilecegim bunlarin kiymetini bilin 🥰

AAAAAAAAALL MY LOVE! X. 💚💙

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 29 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Always Lou | LarryWhere stories live. Discover now