Motora yerleştiğinde hiçbir laf etmeden arkaya oturdum ve o söylemeden kollarımı beline doladım. "Pek etkilenmemişe benziyorsun, baya pahalı bir parçaydı," diye konuştuğunda "Motordan anlamam," cevabını verdim. Gerçekten motordan anlamazdım, Gökalp'le bir iki kez binmişliğim vardı. O kadar.

Tuğrul daha fazla benimle konuşmayıp motoru çalıştırdığında bedenine yapıştım, Gökalp'le iyiki motora binme deneyimi yaşamıştım. 'Daha sıkı tutun' repliklerini duymaktansa motordan düşüp ölmeyi şu an için tercih ederdim.

Sessiz bir yolculuk eşliğinde nihayet konser alanına geldik, ben de beklemeden kafamdaki kaskı çıkardım ve Tuğrul'a uzattım. "Poyraz mesaj atmış mı? Neredeler?" diye sorduğunda telefonumu kontrol etmiş, bildirim panelini boş görmemle "Mesaj atmamış, bilmiyorum," açıklaması yapmıştım.

Tuğrul beni kafasıyla onaylarken telefonu tekrar cebime attım ve etrafı incelemeye başladım. İtiraf edeyim tüylerim ürpermişti, hava çok soğuk değildi ama ortama deri ceketin yeterli gelmeyeceği bir kasvet hakimdi. "İlerleyelim biraz," dediğinde beklemeden peşine takıldım. Daha şimdiden beynim sikilmişti. Rock müzik modumu düşürmeye fazlasıyla yetiyordu. Dinleyenlere saygım sonsuzdu ama bana hitap etmiyordu ne yazık ki.

Kendi kendime konumun iyi olduğunu düşündüğüm bir yerde durduğumda, Tuğrul da yürümeyi kesmişti. Konuşulacak bir ortam olmadığı için sessiz kalmayı tercih ediyordum, bir an önce Poyraz gelseydi de biraz eğlenseydim bari.

"Poyraz gelince olabildiğince normal davran ki sana olan davranışlarını görebileyim," Tuğrul kulağıma eğilerek bağırdığında göz devirmemek için kendimi zor tutmuştum. Jimin'in yanında fazlasıyla doğaldım zaten, rol yaptığım doğruydu ama genelde eğleniyordum. Neden normal davranmayacaktım ki? "Merak etme, siz yokken nasılsam öyle davranmaya dikkat edeceğim."

Bu işi çok ciddiye almasına hak veriyordum, benim de önceliklerim arasında her adımı doğru atmak vardı. Bu yüzden yaptığı uyarıları ciddiye alıyordum ve bu konu hakkındaki sorularını cevaplamaktan asla kaçmıyordum. İçimden saçma bulsam da sorularını mantığıma oturtabiliyordum, bana güvenmemesi ve her hareketimi gözlemlemek istemesi çok normaldi. "Poyraz'la daha iyi iletişime geçmen için bu gece Lina'yla ilgileneceğim."

İlgisinin kimin üstünde olacağını tahmin edebiliyordum, anlamamak için aptal olmak lazımdı. Bunu bana söylemesine bile şaşırmıştım, zaten ben de tam olarak onunla ilgileneceğini düşünüyordum. "Sağ ol, Poyraz'ın onunla ilgilenmemesi daha iyi olur."

Tuğrul'un konser alanını değil de beni izlemeye başlamasından rahatsız olarak elimi boynuma götürdüm ve ensemi ovaladım. Bu kadar uzun süre bana bakmasaydı keşke.Daha fazla bakışlarına dayanamayarak arkamı döndüm, konser alanını şöyle bir taradığımda Poyraz ve Lina'yı görmüş, beklemeden elimi sallamıştım.

Yüzüme yerleşen gülümsemeyi silmeden kalabalığı yararcasına Poyraz'a doğru hızlıca yürüdüm. Beni görünce gülümsemesi kendimi iyi hissetmemi sağlıyordu.

Gözlerim kurbanımın üstünde olsa da önce Lina'ya sarıldım, daha sonrasında ise Poyraz'a yönelmiştim. "Çok beklediniz mi?" demesiyle "Hayır," cevabını verdim. "Biz de az önce geldik."

"Melis inanılmaz hoş gözüküyorsun," Lina etkilenmiş bir şekilde üstümdeki zenginlik kokan parçaları kesiyordu. Bu kızın en belirgin özelliği insanlara parası kadar değer vermesiydi. Gerçekte evlere temizliğe giden bir dolandırıcı olduğumu bilse ağlardı muhtemelen. "Teşekkür ederim, aynısını senin için düşünüyordum."

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now