-1-

101 38 120
                                    

Jungkook'un anlatımı

Ölmek isterken yaşamak sinir bozucuydu zaten bunu daha sinir bozucu yapan ise ruh eşini bulmak olmalıydı. Bulduğunuz zaman ise hayatınız toz pembe olmalıydı. Alfanız sizi yeniden hayata döndürmek için türlü sürprizler hazırlamalı, eğer siz olmazsanız onunda bu hayatta hep eksik kalacağını anlatmalı, sizi kucağınızda güzelce sevmeliydi. Ben ilk başta bunları hissetmiştim. Hatta pişman bile olmuştum. Ruh eşimi böyle bulmak istemezdim. Ama bunlar benim için sadece hayal kalmıştı. Çünkü lanet olası alfanın yüzüğünü görmem ile bir kere daha bu hayatta dibi görmüş oldum. Daha kötüsü ile alfanın feromlarımızın karışması ile odadaki herkesi çıkarması ile oldu. Kabusum tam olarak o an başlamış oldu. Ruh eşi bile tarafından istenmeyen omega olmuştum.

"Bay Jeon şu an yaşananlara inanmak istemiyorum, benim güzel giden evlilik hazırlılığı içinde olduğum bir ilişkim var. Bunu bu sikik bağ yüzünden bozamam. Bir daha karşılaşmayalım."

" Ama ama biz birbirimizi görmeden yaşayamayız. İkimizden ölümü ile sonuçlanır. Sizin yakınlaşmanız benim ölümüme bile neden olabilir."

" Zaten yaşamak istemiyordunuz Bay Jeon. Tanrı size yeniden bir fırsat sundu işte. Benimle sakın iletişime geçmeye kalkışmayın. Yoksa sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız." Gözlerindeki karartıyı gördüğümde son kelimelerini alfanın etkisinde söylemiş olduğunu idrak ettim. Sonrasında ise odadan çıkıp gitti. Ben ise tek başıma ağlamaya başladım. Yapayalnızdım. Kimsesizdim. Bu hayatı yaşamak istememiştim. Bu hayat benim seçimim değildi ama bundan sonra yapacaklarım benim seçimlerimden oluşmalıydı. 

Hemşirelerin taburcu olabileceğimi söylemesi ile hazırlanıp çıkış işlemlerimi yapmak için vezneye gelmiştim. Aklım yerinde değildi. Vezneye az bir mesafe kala birisi ile çarpışmış, yeni durdurduğum ağlamam bu çarpışma ile yeniden şiddetlenmişti. 

" Genç adam bir yakınını mı kaybettin ?" Başımı hayır anlamında sallarken " O zaman hiçbir şey bu hayatta sevdiklerinden ayrılacak kadar önemli değil. Kendini daha fazla üzme. Senin bir sorunun yok değil mi?" Hala devam eden ağlamamla başımı yine olumsuz olarak salladım. Yere çömelmiştim. O da benimle beraber çökmüştü. 

" Ben bu hayat için çok yalnızım, hastaneden çıkıyorum ama hastaneye geldiğimi bile bilen kimsem yok." diyebilmiştim.

" Ah ben sen düzelesiye kadar yanında olacağım,  Hadi şimdi işlemlerini yapalım sonra sana bu hayatın yalnız geçirmeyeceğinin fragmanını yaşatayım.

"Bogum sonunda gelmişsin, Bay Kim seni gördüğünde havalara uçacak, bugün sinirinden kimse yanına yanaşamadı."

"Ahah son zamanlarda bende çok özledim onu, yaz için izin aldığımdan şimdi kafamı kaşıyacak vaktim yok Jimin. Ben bu genç adamın masrafını öğrenmek istiyorum." Hemen itiraz ettim. Kimseye yük olmak istemiyordum. Onun söylediklerini ciddiye bile almamıştım. Ama o benim tüm itirazlarıma rağmen ödemeyi yapmıştı. Sonrası da ise onu burada beklemem gerektiğini, beklemezsem eğer çok üzülüp hastanelere düşeceği gibi şeyler söylemişti. Ona bir teşekkür bile edemeden hemen gitmişti. 

Sonrasında ise bugünün ikinci şokunu yaşatmıştı hayat bana. Bogum'un sevgilisi Bay Kim benim ruh eşimdi. Lobiye sarmaş dolaş girmişlerdi. Onları görmem ile kalbime bir ağırlık çöktü. Bugün daha fazla üzülmem mümkünmüş gibi yeniden harap olmuştum. Hayatım boyunca ilk iyiliğimi yapmış olan kişi ruh eşimin biriciğiydi. Anin getirisiyle Bogum'a sinirlenememiştim. Sinirlenemezdim de zaten onun bir suçu yoktu. Benimde bir suçum yoktu. Omega olmam dışında. Gözlerim kısa bir an için alfanın gözleri ile kesişti. İçimi korku sardı. Hemen hastaneden çıktım.

Die Another DayWhere stories live. Discover now