1.3 (F)

75 7 0
                                    

🍄

Eylül ayının soğukları hafiften kendini belirtirken sabah şafağın sökmesine az kalmışken koluma Mark'ı takıp bira eşliğinde yürüyüşe çıkarmıştım. Bacaklarım giydiğim şort yüzünden üşürken daha da ayakta durmak istemeyip sahilde gördüğüm banka çekiştirdim Mark'ı.

Biramız bitmeye yaklaşırken bacaklarımı Mark'a uzatıp ona döndüm. "Bacakların buz gibi olmuş. Üşüteceksin," dedi ve ceketini çıkartıp bacaklarıma örttü. Gülüp elimi yanağıma koydum. "Çok aşıksın." O da benden tarafa dönüp gülmeye başladı. "Çok aşığım." Birbirimize bakışmamız gittikçe uzarken sonunda gülümseyerek yerdeki siyah poşete
uzandım. Kalan son iki birayı da çıkartıp ona uzattım birini.

"Kafeye ilk geldiğinde sana böyle aşk ile bakacağımı düşünmemiştim."

"Biliyorum çünkü beni öldürmemek için zor duruyordun."

"Hak ediyordun ama! Hâlâ daha kinliyim sana bu konuda sus." Küçük kıkırtılarım büyüyüp kahkahaya dönüştü. Küçük çocuk gibiydi ama aynı zamanda benden daha olgundu. Güneş doğmaya yer ararken kahkahamı bitirip tekrardan ona döndüm. Bakışlarımda ne gördü bilmiyorum ama utanıp gözlerini bacaklarımın üstündeki birasına dikti.

"Ne?"

"Bakma öyle..." dedi fısıltıyla.

"Nasıl bakmayayım?"

"Sadece.. of Hyuck bakma işte." Anlatamamıştı ama anlamıştım. Bana baktığı gibi bakıyordum. Dünya da korumam gereken tek varlıkmış gibi, Tanrının bana gönderdiği kurtarışmış gibi, her parçasını ezberlemek istediğim beste gibi, her şeyimmiş gibi. Her şey kelimesi herkesin kullandığı bir hitaptır bazen basit kalır ama Mark'ı a'dan z'ye her şeyim yaptıktan sonra bu hitabı kullanmam çok doğru oluyor. Ağızıma attığım her lokmada, gözlerimi kapattığımda, açtığımda, ağladığımda, güldüğümde, daha söyleyemeyeceğim bir çok anımda Mark vardı benim için. Bedeni orada olmasa dahi o vardı. Ruhunun her daim yanımda olması bana Tanrının verebileceği en büyük hediyeydi benim için.

İçimdeki duygular dolup taşarken ellerimi yanağına attım. Bana doğru bakmasını sağladım. "Mark."

"Hm?" Alnımı alnına yaslayıp gözlerinin içine bakmaya başladım. "Aşığım sana," dedim ve hasret kaldığımda dudakları öptüm. Güneş'in doğmaya başlamasıyla ortamımız daha da güzelleşmişti. İçimdeki taşan tüm sevgiyi dudaklarına dökerken aynılarını geri alabilmek insanı çok güzel hissettiriyordu. Mark kısa bir süre sonra ayrılıp dolu gözleriyle bana baktı. Ağlamamak için burnunu kıstırdı. Tanrım çok tatlıydı!

Yüzümde gülümseme yer alırken Mark yanaklarımdan başlayarak her bir zerremi öpmeye başladı. Gülümsemem büyürken en sonda gülüşümden öptü. Kalbim sevgiyle dolup taşarken yüzümü boynuna gömdüm. Kollarım omuzlarını sararken o da sırtımı seviyordu. Burnumu boynuna sürtüp gıdıklanmasını sağladım. "Bence eve gitmeliyiz," dedim boynundan dolayı boğuk çıkan bir sesle.

"Neden? İyiydik."

"Çok iyiyiz zaten. Çok iyiyiz ama.." yüzümü boynunda çıkartıp yüzümdeki sırıtışla ona baktım. "Daha da iyi yapabiliriz." Yüzümdeki sırıtış ona bulaşmıştı. Çoktan ısınmış birasını kafaya dikip beni ayağa kaldırdı. Önden hızlı hızlı giderken beni de kolumdan sürükledi. Yüzümden hiç inmeyen gülümsemeyle birlikte Mark'ın beni sürüklemesine izin verdim.

🍄

Ck ozur dilerim smutsuz biraktim ama bueaya hic smut yakistiramadim ama ozel bolumde yazarim belki

Oyle iste finalimizdi
Bitti sukur🫡

Hayatinizda basarilar dilerim baska ficlerde gorusmek uzerw (cok samimiyetsiz bir yazar olaraktan) gorusuruz yorobun😽😽

Cafe Boy, MarkhyuckWhere stories live. Discover now