Bölüm 2: Morozokov

59 12 13
                                    

Keyifli okumalar ♥

♫ np - what are you afraid of? - chxrlotte

♫ np - what are you afraid of? - chxrlotte

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


𖣘 𝓚𝓲𝓮𝓻𝓪𝓷 𖣘


Morozokov'da oldukça sıradan bir sabahtı. Yani öldürücülükte oldukça sıradan bir sabah.

Bölünmüş Diyar'ın unutulmuş yarısında her zamanki gibi sonsuz buzullar hüküm sürüyordu. Neyse ki Kara Kale'nin yüksek duvarları bu bitmek bilmeyen kışta bizi dondurucu soğuğa karşı bir nebze olsa da korudu.

Benim güzel hanedanlığım. Ya da diğer adıyla kişisel cehennemim.

"Kraliçe Amber sevgilerini gönderiyormuş," sadık hizmetkârım Oren dikkatimi çekti. Dışarıdan gelmişti ve yan dönmüş şöminenin önünde kendini ısıtıyordu. Çıtı pıtı, kocaman mavi gözleri olan esmer bir oğlandı. Daha henüz reşit olduğundan bağlılık duygusu çok güçlüydü. Delikanlı bağlılığı diye bir gerçek vardı. Ancak her ne kadar beni hayal kırıklığına uğratmak istemese de doğası gereği sakar bir çocuktu. Başını çevirip omzunun üzerinden alçak sesle konuştu, "Size haberler de getirdim."

Buna temkinli olmak mı diyordu?

Kara metal tahtımın kollarını sıkarken etrafımı kolaçan eden bir bakış fırlattım. Salonun ortasında dökme demir avizelerden sarkan buz sarkıtlarını temizleyen birkaç hizmetli dışında taht odası boştu. Morozokov'da Kraliçe Amber'a olan kinimi bilmeyen yoktu. Ancak etrafta casusları olabilirdi. Hamlelerimi tahmin edememesi ve onu şaşırtması hoşuma gidiyordu. Tıpkı onunkilerin beni şaşırtmasından hoşlandığım gibi.

Yüz yıl önce ilk Denge Savaşları'nda Amberly Rian'ın ataları diyarın güzel yarısını kapmışlar, ailemi bu bitmek bilmeyen karanlığın içine hapsetmişlerdi. Beni ve halkımı bu cehenneme terk eden tanrılara değil, kendime ve Morozokov'a yazı getireceğime dair halkıma verdiğim söze inanıyordum. Her gün bizi bu cehennemden kurtaracağım günün gölgesinde yaşıyordum.

İstiyorum, istiyorum, istiyorum.

Her şeyin sahibi olmak istiyordum. Crisanta'nın. Kraliçe Amber'ın. Sevgili küçük ejderinin. Değer verdiği her şeyin. Atalarımdan çaldığı her şeyin.

Oren bana doğru yürürken arkasından bir şey çıkardı. "Size bunları da gönderdi." Bakışlarımı don etkisi altındaki krallığımın eteklerine bulaşmış ölümün yansıtıldığı çizimlerden kaldırdım. Elindeki parlak sarı renkli laleleri gördüğümde ruhum bir anlığına bedenimi terk etti sandım. Bir hışımla ayaklandım.

Aptal aptal aptal.

Oren'in gözleri korkuyla büyüdü.

Aldırış etmeden ona doğru koşup tuttuğu bukete elimin tersiyle vurdum. Bunu yaparken ağzımdan acılı bir nida dökülmüştü. "Lanet olsun."

KARANLIKTA BİR KIVILCIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin