The Begining of Everything

211 21 14
                                    

Etrafa dağıttığım kitaplarımın arasında tek başıma sırt üstü uzanırken, düşüncelerimle baş başa kalmaktan başka bir şey yapmıyordum. Defalarca okuduğum kitapları tekrar tekrar okuyup, yatağımda ruhsuzca yatmaya devam ediyordum. Kaç saattir bu şekilde durduğumu bile unutmuştum. İki? Belki beş?

Üniversiteyi bitirmeme sadece aylar kalmışken, Okuduğum bölümün aslında benim için uygun olmadığını fark etmem suratıma bir tokat gibi çarpmıştı. Hayata daha yeni atılacakken, yürüdüğün yolların baştan beri ayaklarımı kanattığını fark etmek oldukça acı vericiydi. Kendimi tanıdığımı sanıp aldığım kararlar, bana en yabancı olanlarıydı şimdi.

İnsan bir kere kaybolunca yolunu bulması ne kadar sürerdi? Kimileri için bu kadar kolayken her şey, ben neden her seferinde tökezlemiştim? Şimdi verdiğim onca emeği bir kenara itip, baştan başlayabilir miydim hayallerime?

Düşünceler ve sorular ve asla cevaplanamayanlar.

Hayatım boyunca yapmak istediğim tek şeyin oyunculuk olduğunu anlayalı yaklaşık bir yıl olmuştu. Lisede hocalarımın yönlendirmesiyle fizik bölümünü seçen ben, yaptığım hatanın farkına sonradan varabilmiştim. Bölümü bırakıp hayallerine yönelmek birileri için kolay olabilirdi belki ama benim için aynısı geçerli değildi. Rasyonel beklentilere sahip ailemin karşısına bu hayalimle çıkarsam, alacağım tepkiyi hayal bile edemiyordum.

Bitirmem gereken bir bölümüm varken ben yalnızca rüyalarıma konu olabilecek hayalimi düşünerek yatağımda boş boş pinekliyordum. Belki de depresyondaydım, kim bilir? Uzun zamandır tek yaptığım kendime acı çektirmekti. Acıyı rutine bindirmiştim.

Düşüncelerimle boğuşurken, kapıdan gelen anahtar sesiyle irkildim. Gün içinde evde oluşan yakıcı sessizliğe o kadar alışmıştım ki, açılan kapı bile beni korkutuvermişti aniden. Yavaşça yatakta doğrulurken ev arkadaşım Amber'ın bana seslenişini duydum.

"Emma! Evde misin? İkimize pizza aldım!"

Amber'ın söylediklerini duyduğum an ayaklanırken, ona yanına geldiğimi belirterek seslenmiştim. Odamdan çıktığımda neşeli görünen yüzü, beni gördüğü an düşmüştü. 'Yine başlıyoruz.' diye geçirdim içimden.

"Bu göz altlarının hali ne Emma? Yine kahvaltı yapmadın mı yoksa? Kaç kere söyledim ben yokken kendini aç bırakma diye. Bunu kendine neden yapıyorsun?

Önce kızgın başlayan ardından endişeye dönen sesiyle benimle konuştuğunda, kendimi suçlu hissetmeden edememiştim. Amber, üniversitenin ilk yılından beri en yakın arkadaşımdı. Bütün heyecanlarıma, sevinçlerime, kalp kırıklıklarıma şahit olan, her seferinde sırtımı yaslayabildiğim yegane kişiydi. Fakat son aylarda yaşadığım çöküş onu da derinden etkilemişti. İyi olmam için çabalıyor ancak bende hiçbir adım göremeyince morali bozuluyordu. Onu endişelendirmeye hakkım olmadığını bilsem de, düştüğüm yerden kalkamıyordum.

"Sabah midem kötü olduğu için bir şey yiyemedim, Amber. Üzgünüm. Fakat şimdi daha iyi hissediyorum. Aldığın pizzalardan yiyeceğime emin olabilirsin."

Verdiğim cevaba gözlerini devirerek inanmadığını belli etse de, ona gülümseyerek mutfağa doğru ilerledim. Arkamdan söylediği birkaç şeyi göz ardı edip, iki tane bardak çıkardım. Sandalyeye oturarak üstünü değiştirdikten sonra yanıma gelmesini bekledim.

Yaklaşık on dakika sonra, üstündeki pijamalarla Amber mutfağa gelmişti. Aldığı pizzayı poşetinden çıkarıp masaya, ikimizin ortasına koymuştu. Ben de aldığı kolayı açıp bardaklara doldurdum.

Birkaç dakika boyunca sessizce yemeye başlasak da, Amber sessizliği ilk bozan olmuştu. Soğuk bir tonda konuşmaya başladı.

"Bu daha ne kadar böyle gidecek, Emma? Kendini tükettiğin yetmedi mi? Seni bu kadar yıpratıyorsa bırakmanı söylemiştim. Hala bir oyunculuk okuluna girebilirsin. Hiçbir şey için geç değil. Seni her gün böyle görmek... En yakın arkadaşımın gözlerimin önünde solmasını izlemek canımı acıtıyor. Birlikte bir çözüm yolu bulabiliriz." Yavaşça sağ elimi kavradı. "Lütfen, Emma. Kendini sevmiyorsan bile benim için bir şeyler yap. Lütfen."

The Frozen Flame || Daemon TargaryenWhere stories live. Discover now