Ajummadan özür dileyerek ayağımı umursamadan dış kapıya koşmaya başladım. Kadının sesine johnny'nin sesi karıştığında kapıyı açmayı başarmıştım. Baş ve bel ağrıma kalp ve bilek ağrısı eklenmesi yetmemiş, şimdi de sol ayağımın altı parçalanmıştı. Nefes alamıyor, buna rağmen koşmaya devam ediyordum. Az daha dayanmalıydım. Dış kapıya yalnızca on metre vardı. Vücudum büsbütün yanıyordu. Umarım ölmüyorumdur diye geçirdim içimden. Dayan ten. Özgürlüğün için..

Çok geçmeden arkamdan duyduğum sesle vücudum gibi umutlarım da beni yarı yolda bırakmıştı. Ölmeyi diledim bu kez.

"Dış kapıyı kapatın! Hemen şimdi!"

Arkama bakmaya yeltendiğimde peşimden koştuğunu farkettim. Oldukça öfkeli görünüyordu ve çok hızlıydı. Henüz yeni banyo yaptığından saçları ve vücudu ıslaktı ve pantalonunun üstüne geçirdiği gömleğin düğmeleri açıktı. Belli ki özensizce giymişti beni yakalamak için. Bana yetişmesine pek bir şey kalmadığını farkettiğimde ona bakmayı keserek hızlandırdım sendeleyen adımlarımı. Kapı kapanıyordu.. Ağır ağır sürükleniyordu ve benim henüz bir kaç metrem vardı.
Kapanma lütfen..

Arkamdan sıkılan silahın müthiş sesiyle baş ağrım şiddetlenmiş kulağım şiddetle çınlamaya başlamıştı. Bunun etkisi bir aptal gibi yüz üstü yere yığılmama neden olurken vücudumu korumak adına ellerimi siper edememiştim çünkü her ikisi de​ deli gibi çınlayan kulaklarımın üzerindeydi. Bu nedenle çenem yere çakılmış ve çınlamalarımın bastırmasına rağmen işittiğim bir çığlık koparmıştım. Sırt üstü dönüp uzun çığlığımın ardından derin bir nefes almaya çalışırken üzerime düşen gölgeyle acıdan birbirine bastırdığım göz kapaklarımı aralamayı denedim ama acı öyle işlemişti ki bedenime zar zor bir gözümü yarım açabilmiştim.

Yanıma çöken hafif iri beden öfkeli gözlerini üzerime dikmiş dudaklarını konuşmak üzere ayırmıştı. Güçsüzleşen ellerim kulaklarımı koruyamazken adamın boğuk sesinden ve dudaklarından okumaya çalışmıştım dediklerini ama oldukça zordu bu.

Gözlerim sabahın ışıklarını kaybederken yanan bedenimi kollarının sardığını hissettim. Bedenime ağır gelen başım omuzunu bulurken çınlayan kulağıma fısıldadıkları yankılandı beynimde.

"Sen benden kaçamazsın ten, sen benimsin."

🥂

"Sen benimsin."

"Kaçamazsın benden."

"Ten sen benimsin."

Beynimde yankılanan sesler yüzünden attığım çığlık uyanmama sebep olmuştu. Gözlerimi açmadan yataktan doğrulmuş daha sonra etrafa bakmayı akıl edebilmiştim.
Burası kasvetli beyazlığı ve düzlüğüyle  benim odamdı. Bakışlarım umutsuzca önüme düştüğünde bileğimin sargısını farkettim. Daha sonra boynumu kolayca hareket ettiremediğimi hissedip ayağa kalktım hemen. Odanın diğer ucundaki aynaya yürümek üzere ayağımı yere bastığımda bir sargı hissettim. Yürümeye yeltendiğimdeyse sol elimdeki serumu hissetmem an meselesi oldu. Korkuyla serumu kolumdan çekerken istemsizce bağırdım. Daha sonra iki elimle ağzımı kapatıp aynanın önüne geldim.

Çene altım ve boynum sıkıca sarılmış hareket etmemi zorlaştırıyordu. Bileğim ve ayağım da onlardan farksızdı. O yaralarımı sarmıştı ama ben de​ başa sarmıştım. Bu kasvetli odadaydım. Uyandığım ve beyazlarının aksine oldukça karanlık olan odada. Yorgun işimden sonra dönmek için can attığım ama saat onda çıkmamak için can çekiştiğim odada. Kaçmaya çalışmıştım buradan ve başarısız olmuştum yine. Belki de gerçek bir hayal kırıklığı olduğumdandı. Bunlar bir yana bana ne yapacağını düşünmeden edemiyordum. Kaçmayı denediğim için beni cezalandıracak mıydı? Eskisinden daha çok çalışacaktım belki de. Ya da her gün odasında..hayır lütfen daha kötü hiçbir şey olamaz. Beni öldürmezdi biliyordum sebepsiz içime doğmuş gibiydi. Ama onunla konuşmak için odadan çıkmaya cesaretim yoktu.

BET ON BEAUTY +18 | Yuwin Där berättelser lever. Upptäck nu