1.

32 5 15
                                    

Genç kız elinde taşıdığı kitapları dolaba koyduktan sonra dolabın kapağındaki küçük aynadan kendine bakıp gülümsedi, güzel olmayı seviyordu. Hayır, başkası için değil. Kendi için güzel ve bakımlı gözükmeyi seviyordu.

Çok makyaj yapan biri değildi ki sevmezdi de ama dışardan gören biri onun bakımlı olduğunu anlayabilirdi.

Dolabın kapağını kapatıp, altın saçlarını savurarak soy isminin verdiği özgüvenle okulun koridorunda yürümeye başladı.

Koridorun sonunda yakın arkadaşlarından biriyle karşılaşınca gülümsedi.

"Günaydın Fallon."

"Günaydın Liz. Naber?"

"İyi gidiyor, sana bi haberim var."

"Dinliyorum Liz, umarım iyi bi haberdir." dedi kollarını kavuştururken.

"Şu alt sınıflardaki Peter Parker'ı da partiye davet ettim."

"Şu Tony Stark'ın stajına giden çocuk mu? Şaka yapıyor olmalısın Liz."

"Hey öyle deme Fallon. Tatlı çocuk aslında."

"Tatlı olması umrumda değil, keşke çağırmasaydın. Biliyorsun öyle tiplerle aynı ortamda olmak istemiyorum." Fallon'nun dediği Liz'in ciddi misin der gibi bakmasına neden oldu.

"Fallon şu son zamanlarda Tony Stark'ı sevmeyen ya da sempati duymayan biriyi bulman zor, ve çocuk sırf Stark stajına gidiyor diye neden partiye çağırmayayım? Lütfen artık modun düşmesin, yoksa tüm gün seni düşünmek zorunda kalıyorum aptal!"

"Herneyse Liz. Tamam modumu düşürmüyorum ama benden gülüp eğlenmemi bekleme. Olayları sadece sana anlattım, mutlu olmamı bekleme yani."

"Tamam biliyorum Fall, merak etme." yanlarına Jack'in gelmesiyle ikisi de sustular.

"Selam kızlar! Yarın ki partiye hazır mısınız?" Dedi Jack gülerek.

"Abartma istersen Jack." dedi Fallon.

"Sen ona bakma Jack, modu biraz düşük bugün." dedi Liz durumu açıklamak istercesine.

"Hey noldu Fall?"

"Önemli bir şey değil Jack. Liz partiye Peter Parker'ı da çağırmış."

"Önemli değil, bir sürü kişi gelicek zaten. Fark etmezsin bile." Jack'in yalan söylediğini üçü de biliyordu, bu Peter Parker'dı Stark stajına giden haftanın 5-6 saatini Tony Starkla geçiren çocuktu. Fark edilmemesi biraz zordu işte.

"Herneyse konuyu kapatalım. Sen ne yaptın Jack, bu hafta sonu San Diego'ya gideceğinden bahsetmiştin." dedi Fallon, Jack'in omzuna kolunu atmış yürürlerken

"Evet gittim, güzeldi. Hey az daha unutuyordum. Sana bir şey aldım, ama çok büyük bir şey değil." dedi çantasının ön gözünü karıştırırken. Sonunda çıkardığı şeyi kıza uzatırken hafiften gülümsedi. Ucunda deniz kabuğu olan küçük bir anahtarlıktı "Satıcı kadın kulağına yaklaştırınca dalgaların sesi duyuluyor dedi, inanmamıştım ama doğruymuş."

Fallon Jack'in dediklerinin ardından küçük anahtarlığı kulağına yaklaştırdı. Evet doğruydu. Dalgaların sesini az da olsa duyabiliyordu.

"Teşekkür ederim Jack, hediye için. Dalgaların sesi çok rahatlatıcı." dedi gülümseyerek Fallon.

"Önemli değil, küçük bir şey zaten. Hem her rahatlamak istediğinde beni hatırlamış olursun." Fallon Jack'in dedikleri ardından onaylarcasına kafasını salladı

"Dersim başlıyor gitmem lazım. Görüşürüz." dedi acele bir şekilde. Jack'in ondan hoşlandığını kabul etmek istemiyordu, kendine itiraf edemiyordu daha doğrusu. Tabiki farkındaydı, o kadar da saf değildi ama Jack'i o kadar çok arkadaşı olarak görüyordu ki onun kalbini kıracak en ufak bir şey bile yapmak istemiyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 12, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

One DanceWhere stories live. Discover now