Meryem hafifçe başını kaldırdı. Daha doğrusu kaldıramadı çünkü Taha kendisini tamamen göğsüne sığdırmış, kollarıyla her tarafını sarmıştı. Eğer bir kaza olacak olsaydı tüm darbeyi Taha almış olurdu. "Allah korusun..." diye geçirdi içinden.

"Taha?"

Taha tamamen gerçekliğe dönerek yutkundu. Ardından yavaşça kollarını çekti Meryem'in vücudundan. Hiç bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu. Çaresizliği, korkuyu ve daha tanımlayamadığı onlarca duyguyu birkaç saniyeye sığdırmıştı. Diğerleri arabadan hızla inerken Taha Meryem'in alnını kendi alnına dayadı. Biraz olsun sakinleşmesi lazımdı.

"Çok korktum Meryem'im..." dedi fısıltı halinde. Derin bir nefes aldı. "Hiçbir mermiden korkmadım şimdiye kadar. Hiçbir operasyonda korkmadım ölürüm diye... Sen incineceksin diye ödüm koptu! Ödüm!"

Alnına uzun bir öpücük bıraktı. Tüm karışık duygularının en mantıklı aktarımı bu şekildeydi. Meryem cevap verebilmek için başını kaldırdı ama cevap veremeden dışarıdan bir ses yükseldi.

"Taha!"

Ve ardından bir ses daha...

"S*çtım..."

Ramis Bey bir hışımla açtı arabanın kapısını. "İn ula aşaği!" Taha inmek için hareketlense de Ramis Bey onu beklemedi. Yakalarından tuttuğu gibi dışarıya çekti Taha'yı.

Koskoca adamı yahu!

Taha hiçbir şey yapmadı. Ramis Bey ensesine, sırtına, baldır kısımlarına darbeler indiriyordu. Sesini çıkarmadı. Haklılığı tartışılırdı. Sorun çıksın istemiyordu.

Meryem bu manzaraya dayanamayarak arabadan indi ve babasının kolundan tuttu. O sırada herkes birbirinin iyi olup olmadığını yokluyordu.

"Baba ne yapıyorsun?!" Ramis Bey sinirle itti kızını. "Sen garişma bağa!" Taha Meryem'in itildiğini görünce gözleri kocaman açıldı. O zamana kadar hiçbir tepki vermemişti ama bu bardağı taşıran damlaydı.

Düşmemesi için Meryem'i belinden kavrayıverdi. Ramis Bey daha da sinirlenerek Taha'yı Meryem'den uzaklaştırdı.

"Tokunma ula kizima!" Yakalarından tutup salladı. "Duydun mi?! Tokunmayacasun kizima!" Hırpalanmak Taha'nın umrunda felan değildi. Onun umrunda olan bir çift yeşil gözdü. Endişeyle bakan, korkuyla titreyen bir çift yeşil göz...

"Baba n'olursun dur!" Diyerek Ramis Bey'in kolunu çekiştirdi Meryem. Bu sırada Akif koşarak yanlarına geldi. Ayırmak için araya girse de Ramis Bey buna izin vermedi. Hatta hiçbirine izin vermedi. "Ramis amca sakin ol." Deseler de hiçbirini dinlemedi. Taha'ya vurmaya devam etti.

Taha time bakarak başını salladı. "Bırakın" dedi. Bıraksalardıda sinirini kendisinden çıkarsaydı. Yeterki dönüp Meryem'e sataşmasaydı. Kabulüydü. Şimdiye kadar karşılığını vermediği bir fiskeyi yememiş adamın, karşılıksız dayak yemek de kabulüydü.

"Baba yeter!" Diyerek bağırdı Meryem. İçi yandı. Babasının her bir darbesi sanki kendisineydi. "Ula karişma demedum mi ben sağa?!" Ramis Bey bir hışımla arkasını döndü. Sinirle eli havaya kalktı. Belki vurmayacaktı ama Taha'nın kalbinden bir endişe seli geçmişti çoktan. Hele de o el Meryem'e kalkmıştı.

"Baba!" Diyerek tuttu elini. Ramis Bey aynı hışımla Taha'ya döndü. Elini çekmeye çalışsa da kıpırdatamadı. "Pirak ula elumi!" Taha ne kadar sıkı tuttuğunun farkında değildi. Değildi ama sıkı tutuyor oluşu sorun da değildi onun için.

"Baba sakın..."

Ramis Bey hala elini çekmeye çalışıyordu. "Bana gelişi güzel vurdun. Eyvallah, gıkım çıkmaz. Haklı veya haksızım, o da önemli değil. Babamsın, el kaldıracak da değilim." Kaşlarını kaldırdı.

ER BAHTI ~yarı texting~ (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now