"Doğru," sırıttım. "Onu da düşünmemiştim."

Gökyüzü açıktı. Ortalık sessizdi. Kış yaklaşmasına rağmen hava ılıktı.

"Dokuz," dedim aramızda geçen birkaç dakikalık sessizliği bozarak.

"Hım?"

"Trende yanımızda bir çocuk vardı ya," Onu indiğimden beri pek hatırladığım söylenemezdi. Yalnızca anne olmanın bir getirisi olarak mı bilmiyorum, hamile olduğumu anladığımda ilk aklıma gelenlerden biriydi.

"Civciv mi?" dedi tok bir sesle.

"Evet."

"Bilmiyorum" dedi sormamı beklemeden. "Trenden dışarı adımımı attığımda onun da elini tutmuştum."

"Ve?"

Başını bana çevirdi. Elleri ensesinde birleşmişti. "Bilmiyorum, uyandığımda o yoktu."

Büyük bir nefes aldım. "Üzüldüm."

Dudakları yukarı kırıldı ama yüzü hüzünlüydü. "Üzülecek çok şey var, değil mi?"

Başımı salladım. "Her şey o kadar hızlı değişiyor ki yetişemiyorum. Bazen kendi kuyruğumu kovalıyor gibi hissediyorum biliyor musun? Hep birileri için yaşıyorum, sonra onlar gidiyor, ya da belki ben gidiyorum. Hep yalnız kalıyorum."

"Şimdi yalnız mısın?"

Göz ucuyla ona baktım. "İçimde bir bebek varken bu pek mümkün değil."

Güldü. "Kendimi kastetmiştim. Böceği değil."

Karnım artık aşağı doğru baktığımda belirgin bir çıkıntı şeklinde görünüyordu. "Ona dokunmak ister misin?" dedim. Bir anlık tuhaf bir istekti bu.

"Hayır." dedi çok net bir tonlamayla.

Sol kolunu tuttum ve elini başının altından çıkarıp onun iznini umursamadan karnıma koydum.

"N'apıyors-"

"Şşşş.." diyerek onu susturdum. "Duyabilmek için sessiz olmalısın."

Oflayıp gözlerini tekrar tepeye dikti. "Bir de konuşabiliyor mu bu?"

"Duyuyor musun?"

"Cırcır böceklerini mi? Evet."

"Hayır ya," biraz doğrulup çenesini tutarak yüzünü kendime çevirdim. "Kalp atışlarını."

Diğer elini göğüs kafesime yerleştirip yattığı yerden kalktı. "Senin kalp atışlarını tercih ederim." Oturduğu yere iyice yerleşip kıpırdandı. "Dur dur." İki elini de karnıma yerleştirip başını hafifçe çevirerek karnımı dinledi. "Kıpırdıyor!" dedi büyük gözlerle bana dönerken. Yüzündeki ifade beni gülümsetmişti. Başımı sallamakla yetindim. "Çok yaramaz bir şey bu..." dedi gülerken. "Hep böyle kıpırdıyor mu?"

"Bazen, bugün çok hareketli."

Kısacık bir an gözlerinden adını koyamadığım bir ifade geçti. "Bence beni sevdi." dedi ellerini çekip yüzüme bakarken.

"Bence de." diye karşılık verdim. Babasının katilini seveceğini düşünmüyordum aslında.

"Annesi gibi." diye eklediğinde  sessiz kalmakla yetindim. "Aç değil misin?" dedi sonra hemen, belli ki o da üzerinde çok durmak istemiyordu.

ZAMAN TRENİWhere stories live. Discover now