"Etkileyici. Ne büyüsü bu, anne?" Sorumla beraber yüzüme bakmaya devam etti. Ona hiç benzemiyordum. Sahi, annem o muydu?

"Büyücü olmayı reddettin. Öğrenmen gereksiz." Başımı salladım. Sadece konuşsun ve gidelim istiyordum. "Üçüncü kez aşık olmaman için her büyüyü yaptım. Sen," duraksayıp etrafa baktı ve cümlesine devam etti, "Sen ilk defa benim büyülerimi kırmayı başardın. Sen en güçlü büyüleri öldürdün." Kaşları çatıldı ve aldığı küçük bıçakla masaya düzensiz bir desen çizdi. Hayır, bu desen değil bir sayıydı.

Üç.

Her şeyin başlangıcı ve her şeyin sonu olan sayı.

"Sen en güçlü üç büyüyü yıkarak aşık oldun." Gözlerine bakmaya devam ettim. "Oyunumuzda hile yaptın."

"Biliyorsun değil mi, unutmadığımı?" Bir tepki vermediğinde başımı salladım. "Sen her şeyi bilirsin zaten. Sustun çünkü işine geldi, değil mi?" Dişlerimi sıktım, "Beni yönetmekten vazgeç artık!" Hızlı hızlı soluk almaya başladığımda gülmek istedim. Yapmıştım, yapabilmiştim. İçimdeki o çocuğa rağmen bugün, yapabilmiştim.

"Rolünde iyi değildin."

"Haklısın. En iyi sen yaparsın rolleri. En iyi anne rolü sana ait." Elini masaya vurduğunda irkilmedim. Sadece gözlerinin içine bakıyordum.

"Sen sadece," yüzünü buruşturdu, "aptal bir kızsın. Asla fazlası olmadın. Ben olmasam sen bir hiçtin. Şu haline bak!"

"Sen varsın diye ben bir hiç olmak zorundayım, olmadığın altı ay ben hem bir sevgili hemde bir kız kardeş olabildim. Aynı zamanda kaybettiğim birine dost bile oldum." Ellerimi iki yana açarak etrafı gösterdim. "Ama ben bu eve geldim ve şu an bir hiçim. Merak etme, ömrümün geri kalanında hiç olmaya niyetim yok."

"Kaçamazsın bu evden." Histerik bir kahkaha döküldü dudaklarımdan.

"Bir kez yapan bir daha yapar." Sanırım delirmiştim. Aklımda birbiri ardına dönen düşünceler susmuyordu. Bugünün bitmesi için elinden geleni yap, diyordu küçük Perla. Bundan daha fazlası bizim hakkımız, diyordu ergenlik çağındaki Perla. Ya şimdi ya hiç, diyordu genç Perla.

"Seninle laf kalabalığı yapmayacağım. Merak ettiğin soruları sorarsın sanmıştım." Benim bu evden kaçamayacağımı düşünüyordu.

"Babamı bana anlatmayacaksın." Çenesi sinirle kasıldı.

"Baban falan yok, Per!"

"Sahi, hangi kocandan oldum ben? İlk öldürdüğün mü ikincisi mi? Yoksa gerçekten hiç tanımadığın bir adam mı?" Parmağımı çeneme yaslayıp düşündüm. "Bence hiçbiri çünkü sen annem değilsin, kimden çaldın beni?" Bu sözler son damla oldu. Annemin hızla masanın etrafını dolaşıp ellerini boynuma sarması sadece üç saniye aldı. Üç saniye. Elleri boğazımı sıkarken nefessiz kaldığımı hissederken gülüyordum. Arada uğrayan öksürükler gülme sesime karışırken daha fazla sıkıyordu.

"Seni ben doğurdum çünkü kahrolası sen bana lazımdın! Aptal bir kız olmasaydın büyü öğrenir, aşık olmaz ve bu evde huzurlu yaşardın!" Artık rengimin gittiğini gördüğünde elleriyle sanki bir pislikmişim gibi geriye iteledi beni. Belim masanın kenarına çarparken acı iniltimi zorlukla durdurdum. Bir müddet daha öksürük beni bırakmadı ve en sonunda rahatladığımda gülmeye başladım.

"Senin," Kahkaha attım, "huzurlu hayat anlayışın bu mu?" Ellerim boynumu ovalarken daha çok güldüğümde annem yumrukları sıktı. "Sen huzurlu hayat yaşamamış bir kadından fazlası değilsin. Annem olsan bile geçmişini bilmemem bir şeyi değiştirmez." Hızlı adımlarla gelip siyah saçlarımı elinde topladı ve bir kolumu arkama sabitledi. "Geçmişinin acısını kızından çıkaran acizsin gözümde." Saçlarımı tutarak beni tekrar öne doğru fırlattığında ayaklarım birbirine dolandı ve raflara doğru çarptım. Raftaki kavanoz ve fincanlar kaydı. Şakağımdan akan kan net bir şekilde hissedilirken başım zonkluyordu.

DUDAKLARIN KARARACAKWhere stories live. Discover now